TÜRBAN İZMİR’DEN ÇIKMADIR

İzmir’li Barones’den Günümüze, Meclis’e Giren Türban’ın Öyküsü

Baron Dr A L A A Van Heemstra
Baron Dr A L A A Van Heemstra

100 yıl kadar önce, Baron Aernoud Van Heemstra ve eşi Baroness Elbrig van Asbeck Hollanda kraliçesi Wilhelmina’nın hizmetinde uluslararası gezilerle geçen bir yaşam sürmektedirler. 1. Dünya savaşı yıllarını, İzmir, Cumaovası’nda çiftçilik yaparak geçirirler ve bu dönemde Osmanlı’ya sadakatlarını bir mektup ile bildirirler.

Savaştan sonra, Çerkes Edhem’in basıp haraç almak istediği çiftliklerini terkederek kızları ile birlikte Hollanda’ya dönerler.

İngiliz bir bankerle evlenen Kızları, 4 Mayıs 1929 tarihinde Audrey Kathleen Ruston Edda van Heemstra ismini verdikleri bir kız çocuğu dünyaya getirir.

*

Çocukluğu 2. Dünya Savaşının zor koşulları altında Hollanda’da geçen ve sinema oyuncusu olmak isteyen Edda, savaşın bitmesi ile birlikte Londra’ya taşınır.

Aynı yıl Kayseri’de doğup İstanbul’a göç eden, esasen Kıbrıs’lı Şule 7 yaşına basmaktadır.

Gene aynı yıllarda Amerika Birleşik Devletleri, dinsizliği savunan Sovyetler Birliğine karşı, Türkiye gibi ülkelerde islamcılığı teşvik etmeye başlamıştır.

*

İngiltere’de başarılı olamayacağını anlayan Edda, 1951 yılında Amerika’ya göç eder.

Aynı yıl Türkiye’de Sovyet tehlikesine karşı, Turgut Özal’ın da ilişkide olduğu, ABD yanlısı ilim yayma cemiyeti kurulmuştur.

*

1961 yılına gelindiğinde Edda van Heemstra, artık tüm dünyanın yakından tanıdığı, Audrey Hepburn ismini kullanan bir aktristtir. Oscar’a aday gösterildiği “Tiffany’de Kahvaltı” filmi bu yıl çekilir.

23 yaşına gelen Kayseri’li Şule Yüksel Şenler genç yaşında gazetecilik yapan, bir terzinin yanında çalışarak geçimini sağlayabilen, sinemaya gitmekten hoşlanan bir Türk kadınıdır.

Aynı yıl Türkiye’nin Genelkurmay Başkanı, daha sonra Cumhurbaşkanı olan Cevdet Sunay şöyle demektedir :

“Bu laik okullarda yetişen gençlere memleket idaresi teslim edilemez. Laik okullara karşı imam hatip okullarını bir alternatif olarak görüyoruz. Devletin kilit noktalarına yerleştireceğimiz kişileri imam-hatip okullarında yetiştireceğiz”

*

1965 yılında Şule Yüksel Şenler, örtünmeye karar verir, ancak çarşaf giymek ona göre değildir. Tiffany’de Kahvaltı filminde Audrey Hepburn’ün taktığı başörtüsünü hatırlar. Terzilik tecrübesini kullanarak, daha sonra “şulebaş” olarak anılan bağlama şekli ile ilk türbanını diker.

Daha sonraki yıllarda Şule Yüksel Şenler, Milli Gazete yazarı Mehmet Şevki Eygi’nin destekleri ile Anadolu’yu karış karış dolaşarak “şulebaş” bağlama şekli ile türban propagandası yaparken, ilk türban tasarımında kendisinden etkilendiği Audrey Hepburn UNICEF gönüllü elçisi olarak, çocuklara yardım amaçlı Latin Amerika ve Afrika’yı karış karış gezmektedir.

*

Bir dönem güzelliğin ve hanımefendiliğin sembolü Audrey Hepburn’ün, ne meclise “şulebaş” türbanı ile giren milletvekili Merve Kavakçı’dan haberi olur ne de yaşam öyküsünün başladığı topraklara gönderdiği sembolden. 1993 yılında ölür. Esin kaynağı olduğu türban ise adeta onun anısına yaşamaktadır.

İşte bu da türbanın izmir’den başlayan öyküsüdür.


Yazıları posta kutunda oku