YA CENEVRE II KONFERANSI ERTELENMELİ YA DA

Model ülke Türkiye’de ve Arap Baharı süreciyle bir çok İslam ülkesinde desteklenen İslamcıların,
Birincisi, ekonomilerini rekabetçi baskılara, diğer serbest piyasa güçlerine dayanabilecek bir ekonomi varlığı içinde tutmayı başaramadıkları,
İkincisi, İslamcı konseptin demokrasi ile uzak-yakın bir alâkasının olmadığı, demokrasi başlığında hukukun üstünlüğü,insan hakları ve azınlık haklarını güvenceye alamayacağı,
Üçüncüsü,bu konseptle taassuba yönelen toplumların durmaksızın İslami Cihad örgütlerini beslediği,
Dördüncüsü, bu yüzden İsrail’in güvenliğinin mütemadiyen beklemede kaldığı,
Beşincisi, İslami Cihad örgütlerinin Batı’da uluslararası camiayı, Kuzey Kafkasya,Orta Asya,Uzak Doğu’da Rusya’yı ve Çin’i tehdit ettiği kesinlikle anlaşılmıştır.

*
Bu yüzden,dünyanın en tehlikeli bölgesi Ortadoğu’da yer alan tümü stratejik derinlikten yoksun ve saldırıya açık petrol ülkelerinin ekonomilerinin bağlı olduğu petrol ve gaz akışının Hürmüz Boğazı ve diğer bölgesel su yollarından serbest olarak yapılması, istikrar,güven, barışın oluşması,
ABD-Rusya’nın müttefikliği -sonra, G8 ülkelerinin,BM Güvenlik Konseyi ve NATO-Rusya Savunma Bakanları Konseyi’nin;
Makro anlamda ABD’nin tek küresel sistemi içinde yer alan ve onun çevresinde birbirine bağlı yapıda ve ilgileri farklı ülkelerin benzer yaklaşımlarda değil,kendilerine en uygun seçeneğin yükümlülüklerini üstlenecekleri yeni bir dünya mutabakatı çerçevesinde değerlendiriliyor.

*
BM merkezinde uluslararası hukukun üstünlüğünde yeni küresel statünün oluşturulması -karşılığında, İsrail-Filistin arasında barışı -teminen, Suriye iç savaşının önlenmesi, savaşı radikal boyuta taşıyan terörist unsurların yok edilmesi, yeni Suriye’nin kurulması -sonra, İran’ın nükleer programının engellenmesi ve sair konularda çalışılıyor.

*
BM Güvenlik Konseyi’nin 2118 sayılı kararıyla Suriye’ye komşu ülkeler kimyasal silahları devlete ait olmayan oluşumların eline geçmemesi konusunda özel bir sorumluluğa yüklenmiş ve Suriye’de kimyasal silahların imha edilmesi ve -zımnen, Cenevre II Barış Konferansının toplanması, ilerleyen süreçte
Suriye trajedisinde işlenen hukuk ihlallerinden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin -varsa, bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleriyle yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın alınmasına yürünüyor…

*
Ancak, Barış Konferansına karşı “Dünyaya İslamcılığın Dirayetini” gösterircesine AKP iktidarının liderliğinde “Bu rejim kimyasal silah kullandı. Katil silahını bıraktığı zaman, suçsuz olmaz. Rejim, bu suçun cezasını çekmeli “düşüncesinden geliştirilen ve “Konferansın Esad’sız toplanması halinde bütün vebalin Esad’a yüklenmesi ” sonucunu verecek bir hareketlenme gelişiyor.
“Cenevre II Barış Konferansıyla geçiş yönetimi kurulduğunda Esad ve arkadaşları yönetimde olmamalıdır: Süreç birkaç ay içinde tamamlanmalı: Rusların farklı muhalefet grupları da -mesela Kürtler, katılsın talebine karşı muhalefet ve rejim birer heyetle temsil edilmeli ve muhalefetin temsilini Suriye halkı adına Suriye Ulusal Konseyi yapmalı: Seçim ancak geçiş yönetimi tarafından ve uluslararası gözlemciler tarafından yapılmalıdır” ön şartları konuluyor.

*
Rağmen,ABD-Rusya’nın müttefikliği -giderek, G8 ülkelerinin,BM Güvenlik Konseyi’nin ve NATO-Rusya Savunma Bakanları Konseyi’nin karara aldığı Suriye’den hareketle Ortadoğu’da istikrarın,güvenin, barışın oluşmasına dair çok güçlü talep bulunuyor.
İşte, kriz sürecinde Suriye rejimi ile ilişkilerini kesen -mesela,Filistin Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas, Beşar Esad ile Suriyeli muhaliflerin saflarında savaşan Filistinlilerin geri çekilmesi ve siyasi muhalefete destek veren Filistinlilerin koalisyondan desteğini çekmesi yönünde anlaşma yapılmıştır.
Ya da Suriye isyanın en önemli destekçilerinden olan Suudi Arabistan’da, hızlı değişen şartlar çerçevesinde Suriye’ye müdahaleyi arttırma taraftarlarına karşın gelecekte yaşanabilecek tehlikeleri görebilen gruplar arasında ciddi ayrışma yaşanıyor.
Ya da Irak Başbakanı Nuri Maliki,Amerika’dadır ve Suriye’deki iç savaşın Şii-Sünni ayrılığını körüklediğini ve ülkesinin istikrarını tehdit ettiğini -genel olarak, El Kaide ile mücadelesine destek talep ediyor.
Ya da İsrail, kod adı “Afganistan burnumuzun dibine geldi bile” olan ve Askerî Ordu İstihbaratının komşu Arap ülkelerinde 30 bini aşkın İslamcı militanın nihai amacının sadece Kudüs’ü ele geçirmek değil,Suriye’de Esad,Ürdün’de Kral Abdullah,Mısır’da General Sisi rejimlerini yıkmak olduğuna ilişkin raporu çerçevesinde alarm durumdadır.

*
Batı ülkelerinin Suriye’ye askeri saldırı kararından geri adım atması,Türkiye’de AKP iktidarını Suriye ile ilişkilerini düzeltmek ya da önceki düşmanca politikalarını sürdürmek gibi iki durum arasında bir seçim yapma noktasına getirmiştir.
Bir yanda,”Dünyaya İslamcının Dirayetini” gösterircesine Cenevre II Barış Konferansına mesafeli yaklaşılıyor- bir yandan da, Suriye krizinden kaynaklanan tehditler ve Irak’ta şiddet olaylarının tırmanmasının milli güvenlik üzerindeki etkilerinden rahatsızlık duyuluyor, içine düşülen diplomatik inziva nedeniyle oluşan güvenlik krizinden çıkış yolları aranıyor.

*
AKP iktidarının İsrail,Suriye,Irak,Mısır,Filistin,İran ile sürdürdüğü diplomasiden dönüp ilişkilerini düzeltmesi pek olası ya da inandırıcı görülmüyor.
Ya, Reyhanlı’ya düzenlenen terör eylemini El-Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi terör örgütünce üstlenilmesi -ardından,Özgür Suriye Ordusu’nun birçok bölgede mevzi kaybetmesiyle birlikte Kürtlerin Demokratik Özerklikleri doğrultusunda savaşmaları ve Suriye genelinde ağırlık göstermeye başlayan Irak-Şam İslam Devleti örgütünün (IŞİD) Özgür Suriye Ordusu’na karşı top yekün bir savaş başlatması durumu?
Bu durumun Türkiye sınırına yakın bölgelerde hüküm sürmesi endişelere neden oluyor…

*
Bu yüzden Milli İstihbarat Teşkilatı İŞİD ile müşterek çalışıyor, İŞİD’İn yalnız kalmaması, saldırmaması ve Türkiye sınırına operasyon yapmaması -fakat,
Kürtlerin sınırdan 50 km.içerilere sürülmesi karşılığında Özgür Suriye Ordusu’nun mevzilerinin dağıtılması, kontrolündeki bölgelerin IŞİD’in eline geçmesi gibi garip bir durum alabildiğince destekleniyor.

*
Madem El Kaideci örgütler destekleniyor -o yüzden,dünyanın her yerinden gelen cihadçılar bir süre sonra Suriye’ye savaşa sürülmek üzere Türkiye’de iktidara yakın sivil toplum örgütlerince misafir ediliyor.
Bu durum, El Kaide’nin Türk topraklarını kullanma kabiliyeti, NATO üyesi olan Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşta oynadığı rol hakkındaki soruları uyandırıyor.
Türkiye -hangi gerekçe ile olursa-olsun, devletlerin uluslararası ilişkiler açısından görevlerini belirleyen,BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen kararlara aykırı davranmakla itham ediliyor.
AKP iktidarı; fonladığı İslamcı radikal örgütleri silahlandırıp-yönlendirmek ve Suriye’de savaşa salmakla diğer bir devletin iç işlerine müdahale etmek, başka bir devlet sınırları içinde iç savaş çıkarmak,barışı tehdit edici davranışlardan uzak durmamak,hukuku ihlal edenlerle yardımlaşmak fiilleriyle itham ediliyor.

*
Üstelik, AKP iktidarı Cenevre II Barış Konferansını sonuçsuz bırakacak -giderek, ABD-G8/NATO-Rusya arasında geliştirilen stratejik müttefikliği engelleyecek; İsrail-Filistin arasındaki barışı merkeze alan ve Orta Doğu’da,Orta Asya’da,Uzak Doğu’da büyük barışın önünü tıkayacak şu argümana da sahiptir.
“Bosna Halkı, insanlık suçu işleyenlerle aynı masada oturmayı kabul etmişti. Fakat geçen yıl yapılan görüşmelerde şöyle bir şey ortaya çıktı: Ellerine kan bulaşmış insanlarla aynı masaya oturmak istemediler ve onları görüşmeden uzaklaştırdılar”deniyor!

*
Bu şartlarda işlenen hukuk ihlallerinden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin -varsa, bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleriyle yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın alınmasına doğru 23 Kasım’da tertiplenecek olan Cenevre II Konferansının herhangi bir sonuca gitmeyeceğini görmek gerekiyor.
Ya, Türkiye devletini tüm kurumlarıyla işgal eden -şimdi,islamcı alameti türbanı TBMM’ de bir bayrak gibi dalgalandıran ve bu gücünü koz gibi kullanarak barış görüşmeleri önünde engel olan AKP iktidarının elinden kozu alınıncaya kadar Cenevre II Barış Konferansı ertelenmeli -ya da, ABD başa dönüp Suriye’ye askeri müdahalede bulunmalı ve dünyayı patlatmalıdır…
Yeter yahu!

1.11.2013


Yazıları posta kutunda oku