Site icon Turkish Forum

BÜYÜKSÜN TAYYİP

26.10.2013 - 7593

23 Ekim’de Brüksel’de NATO-Rusya Savunma Bakanları Konseyi “Askeri İşbirliğinin Geleceği” gündeminde toplandı.
Toplantı, G8 ülkelerinin ABD’nin tek küresel sistem içinde yer alan ve onun çevresinde birbirine bağlı yapıda ve ilgileri farklı ülkelerin benzer yaklaşımlarda değil,kendilerine en uygun seçeneğin yükümlülüklerini üstlenecekleri yeni bir dünya mutabakatı çerçevesinde yapıldı.
Avrupa kıtası güvenliğinin temin edilmesi, füze kalkanı sorunu, Afganistan sorunu, uluslararası terörizmle mücadele hususları görüşüldü.

*
NATO’nun 2010 da Lizbon’da karar altına aldığı Strateji Belgesinde eski hasım Rusya’yı stratejik ortak olarak andığı ve Avrupa bölgesinin küresel tehditlere karşı korunmasında Füze Savunma Sistemine katılımını istediği konu gözden geçirildi.
Rusya -hâlâ, ABD ve NATO ile yeterli deneyim geliştirdiği ve belirli bölgede hava savunma sistemi oluşturmak üzere ancak tarafların kendi sistemlerini koruması ve veri değişimine dayalı hukuki bir işbirliğinin kurulması kaydıyla ortaklaşabileceği savındaydı.
NATO ise Rusya ve NATO’nun birbirini düşman değil stratejik ortaklığı kurmaya çalışan partnerler olduğu- o yüzden, füze savunma sisteminin Rusya’ya karşı kurulmamasına ilişkin hukuki garantilerin verilmesinin anlamsızlığı tavrında.
Genel Sekreter Rasmussen tarafların Avrupa kıtasındaki füze kalkanı sorununu çözmek için işbirliği yapma gücünde olmadıklarını bildirdi…

*
Konsey ABD ve NATO’nun 2014’te Afganistan’ı terk etmesinin sonuçlarını da tartıştı.
Zımnen,yaklaşık 270 bin Afgan ailesinin tarımından- üretimine ve nakliyesine uyuşturucuyla ilgisini, bir yılda üretilen 4000 ton uyuşturucunun yaklaşık 4 milyar dolar tutarında gelirinin yüzde 80’ini mahalli komutanlar,yüzde 10’unu üst düzey devlet memurları,kalanını da uyuşturucu üretenlerce paylaşılmasını organize eden;
Uluslararası zeminde ortak bir beyin ve stratejiye sahip organize suç örgütlerinin ulaştıkları ABD bütçesinin yüzde 25’ine denk gelen yeraltı ekonomisinin yerüstüne çıktığında milyarlarca dolarlık sermayeleri, üretimleri ve pazarları bileşkesinde düşünüldü…
Açıkça uyuşturucunun İran yoluyla Balkanlara,Pakistan yoluyla Orta Doğu’ya ,Orta Asya yoluyla Rusya’ya dağılmasından duyulan kaygıdan,
Her güzergahın girişinde ve çıkışında organize suç örgütlerinin kontrolünde olan farklı örgütlerin ya da çetelerin üzerinde Taliban örgütünün tarladan, imalathaneye, nakliyeden,malın örgüte teslimine tüm aşamalarda kontrolü kaybetmesi yüzünden başvurduğu terörün Rusya’ya, Orta Asya ülkelerine ve Kuzey Kafkas bölgelerine yayılması olasılığından konuşuldu.
Uyuşturucu ve terörle mücadelede etkin olamayışta, NATO’nun hâlâ Soğuk Savaş yıllarının ideolojisinde kaldığı ve Rusya’nın Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütünü eşit ortak olarak görmemesinin altı çizildi.

*
Sonra NATO-Rusya Konseyi’nin kurulmasına karar veren Mayıs 2002 Roma Bildirisi’nde pratik işbirliğinin temel unsuru terörizmle mücadele konusu görüşüldü.
El-Kaide’nin oluşturduğu tehdit ve sorunlar, Balkanlar’daki barışı koruma kuvvetlerinin güvenliğine yönelik tehditler, sivil uçaklara yönelik tehditler, Orta Doğu ve Orta Asya’da aşırı İslamcı grupların oluşturduğu tehditler, enformasyon sistemlerine yönelik tehditler üzerinde müşterek çabaların yoğunlaştırılması konusunda kararlılık teyit edildi.

*
Rusya, ABD ve NATO’nun askeri Transatlantik Ortaklığı ya da Asya Pasifik’te Transpasifik Ortaklığı kurmak istemesini eleştirdi…

*
Konseyde NATO-Rusya askeri işbirliği ile ilgili bütün konulara, G8 ülkelerinin uluslararası güveni teminen Birleşmiş Milletler merkezinden uluslararası hukukun bütün ülkelerin çıkarlarını yansıtacak doğrultuda küresel sistem ağlarına yansıtılmasıyla yeni bir dünya statüsünün oluşturulmasına ilişkin mutabakatı perspektifinde bakıldı.
NATO-Rusya askeri işbirliğinin gelişmesi ve anılan hususlarda ilerlemede bu bakış karşılıklı güveni pekiştirmek üzere Cenevre II Barış Konferansı’nı takiben yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin BM Güvenlik Konseyi’nde alınacak bağlayıcı kararın tek taraflı olmamasına verilen önemdir.
Sürecin -ya, Suriye trajedisinde işlenen hukuk ihlallerinden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin -varsa, bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleri -ya da, herşeyin tahribata uğrayacağı bir yönde gelişeceği anlaşılıyor.

*
Nitekim,Cenevre II Barış Konferansına karşı “Konferansın Esad’sız toplanması halinde bütün vebal Esad’a yüklenir ” tezinde bir hareketlenme gelişiyor.
Liderliğini AKP iktidarı üstlenmiştir, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Suriye halkının Esad’ı o masada isteyeceğini düşünmüyorum. Türkiye’nin de dahil olduğu Suriye’in Dostları Grubu,kimin katılacağına karar verecek.Esad rejiminin yaptıklarına karşı hepimizin pozisyonu aynı. 114’e yakın ülke bizimle aynı düşünceyi paylaşıyor.
Bu rejim kimyasal silah kullandı. Katil silahını bıraktığı zaman, suçsuz olmaz. 1400’ten fazla insan kimyasal silah kullanımından dolayı yaşamını yitirdi. Rejim, bu suçun cezasını çekmeli.
Geçiş yönetimi kurulduğunda Esad ve arkadaşları yönetimde olmamalı: Süreç birkaç ay içinde tamamlanmalı: Rusların farklı muhalefet grupları da katılsın talebine karşı muhalefet ve rejim birer heyetle temsil edilmeli ve muhalefetin temsilini Suriye halkı adına Suriye Ulusal Konseyi yapmalı: Seçim ancak geçiş yönetimi tarafından ve uluslararası gözlemciler tarafından yapılmalıdır”diyor.

*
Aksi halde, Cenevre II Konferansını sonuçsuz bırakacak -giderek,ABD/NATO-Rusya arasında geliştirilecek stratejik müttefikliği engelleyerek İsrail-Filistin arasındaki barışı merkeze alan ve Orta Doğu’da,Orta Asya’da büyük barışın önünü tıkayacak şu formüle işaret ediyor.
“Bosna Halkı, insanlık suçu işleyenlerle aynı masada oturmayı kabul etmişti. Fakat geçen yıl yapılan görüşmelerde şöyle bir şey ortaya çıktı: Ellerine kan bulaşmış insanlarla aynı masaya oturmak istemediler ve onları görüşmeden uzaklaştırdılar” diyor…

26.10.2013

Exit mobile version