Çetenin gece yarısı ne yapacağı belli olmaz!

Yazıya “mafyatik ilişkiler, mafyatik siyaset üretir” diye başlayacaktım.

İlgi çekmez diye bu başlığı koydum.

Mafyatik ilişkiler olarak tanımlanan ilişkiler, bu siyasi iktidardan önce de vardı.

Ama hiçbir zaman bu boyutlarda değildi.

Devletin çıktığı tüm alanlara özel girişimcilik girdi. İşini yürütebilmek için yola çıkan, her girişimcinin önünü açacağız vaatleri ile siyaset yapıldı.

Yasalar paranın önünü açıp emeğin önünü tıkadıkça, yasal olmayan ilişkiler de yasalmış gibi görüldü.

Parasal ilişkiler kümesi, ya da manzumesi mafyatikleşince, ister istenmez bu ilişkiler hayatın tüm alanlarına yansıdı.

İlişkilerin temeli mafyatik temele oturunca, halkın değer sistemleri işlemez oldu.

Buraya kadar yazdıklarım, günlük ilişkiler olduğundan, zaten bilinendir.

Toplumlar büyük bir kısmı mafyatik ilişkilere dâhil olunca, siyasi ilişkiler de, özel girişimcilerin çıkar mekanizmasına göre düzenlenir oldu.

İlişkilerin mafyalaşması, siyasetlerin mafyalaşmasını getirdi.

Siyasetler mafyalaşınca, ilişkiler devletin yapısını da belirler oldu.

Devlet adına iş yapan kişi de mafya usullerini benimsedi.

Bir gece yarısı ansızın, iki bin küsur ağacı, mafya usulleri ile yerle bir etti.

“Eşkıyanın bir gece yarısı ne yapacağı bilinmez” derlerdi.

Devlet ya da belediye halkı için bir şey yapıyor.

Yapıp etme biçimine bakınca, çete usullerinin aynısı olduğuna şahit oluyorsunuz.

Devletlerarası ilişkiler de mafyatik ilişkilerden hiç ayrı değil.

Amerika ile Türkiye’nin ilişkileri, hiçbir zaman, iki ayrı devletin olması gereken ilişkileri gibi olmadı.

Hep mafyatik ve şantaj ilişkileri üzerinden yürüdü.

Türkiye’nin ABD’nin istediği yönde hareket etmesi için, şantaj arkasından bu şantajı sürdürmek için, etnik bir kesime ya da mezhepsel bir kitleye bomba vs.

Amerikan kapitalizmi, suç girişimciliği kapsamında olduğundan, ülkemizde de böyle bir düzenin yerleşmesi için yasal olmayan usuller kullanıldı.

Amerika, hem kendi iç dünyasındaki mafyatik ilişkiler, hem de dünyaya yaydığı bu ruh nedeniyle, bölgesel ve dünya savaşları olasılığı yükseldi.

Türkiye, müdahale edilecek bölgelerde, müdahale gücü olarak kullanıldığından(gurka), Türkiye’ye ileri teknoloji ve silahını vermedi.

Bölge ateşin içine girince, ordunun savunma silahı ihtiyacı artı.

ABD gene silah vermedi. Ya da tetiği kendinde patriotları geçici verdi.

Amerika’nın mafyatik ilişkileri ile iktidara gelen siyasetçiler de, şantajı öğrendiler.

Şimdiye kadar Amerika’nın bir dediğini iki etmeyen, Afganistan’daki askerlerin on yıldır Afganistan’da kalması ile ilgili soruya, “ Erdoğan sorumluluklarımız var” diye cevap verdi.

 Ne olduysa nasıl olduysa, bu yönetim doğru bir iş yaptı. Çin’den füze teknolojisi almak üzere yola çıktı.

Ya dünya gidişatı bu bozuk saati bir kez doğru göstermeye yöneltti. Ya da şantaj arayışına girdiler.

“Bizi(AKP) desteklemezseniz ha” demeye getirdiler.

Asıl şantajın ve provokasyonun uzmanı olan ABD, tüm silah propagandistlerini devreye soktu.

Şimdi Türk medyasında, bazı aklı evveller, sözde AKP’ye muhalefet yapıyormuş gibi, Çin’den füze teknolojisi alınmasına karşı koyuyor.

Buna Cumhuriyet Gazetesi ve CHP önderlik ediyor.

Dedik ya tüm ilişkiler mafyatik diye…

Amerika’nın en büyük şantajı; PKK’dır.

Önümüzdeki seçim yarışları bu temel üzerinde yürüyecektir.

Anlıyorum yazıyı okuyunca boğulacakmış gibi oluyorsunuz. Hiç mi çıkış yolu yok diyorsunuz.

Var.

Mustafa Kemal Devrimlerini kaldığı yerden sürdürmek.

Yazıya “mafyatik ilişkiler, mafyatik siyaset üretir” diye başlayacaktım. - secimler