Gıdadaki sahteciliğin boyutları büyüyor…

NECDET BULUZ

 

Türkiye, gıda sahteciliğinin cirit attığı bir ülke konumuna geldi. Her ne kadar bizi yönetenler piyasaların ve imalathanelerin çok iyi denetlendiğini söylüyorlarsa da bunu inandırıcı bulmuyoruz. Çünkü çok açık biçimde, insan sağlığını tehdit eden, özellikle kanserojen maddelerin katkısının çoğaldığı bir gıda sektörü bütün uyarılara, dikkatlere ve özene rağmen bildiğini okumayı sürdürüyor. Piyasalar bu kadar denetimsiz ve başıboş bırakılırsa, ortaya çıkan tablo da ürkütücü oluyor.

Ülkemizde en önemli iki ölüm nedeni var, bunlardan birisi hızla yayılan kanser, ikincisi de kalp krizi olarak gösteriliyor. Doktorlar ve uzmanlar, bu iki önemli ölüm nedenini de alınan gıdalara bağlıyorlar. Özellikle kanser olaylarının artışında da gıdaların önemli rol oynadığına dikkat çekiliyor.

                                                        NİYE MÜCADELE EDİLEMİYOR?

                                                        Burada ilginç bulduğumuz noktaya değinelim:

                                                            Bizi yönetenler, bugüne kadar çeşitli gruplarla mücadele verdiler. Ergenekon, Balyoz gibi operasyonları yaptılar. Gezi olaylarını didik didik ettiler. Birçok konuda birçok operasyon gerçekleştirdiler. Teknik takip, dinleme vb. gibi konularda istedikleri noktalara ulaştılar. Bunları yapanlar, insanların sağlığı ile oynayan, gıda sahtecileri ile başa çıkamadılar, ya da çıkmadılar. Piyasaların bu kadar başıboş ve denetimsiz kalmasına bir anlam veremiyoruz.

                                                               Mücadele edilmesi gereken her konuda mücadele edenler, acaba,en büyük mücadele edilmesi gereken gıda sahtecileri ile neden mücadelede sınıfta kalıyorlar? Bu noktada pis kokuların geldiği izlenimini edinirsek haksızlık mı etmiş oluruz?

Haklarını vermemiz gereken konular da var: Örneğin, daha önce et ürünlerinden elde edilen salam, sucuk, sosis gibi gıda maddeleri her türlü kırmızı-beyaz etle karıştırılıyor, piyasalara öyle veriliyordu. Bu önlendi. Ürünler ya tam kırmızı etten, ya da tam beyaz etten üretiliyor. Bunların üretimi de ne kadar denetleniyor tabii o da ayrıca tartışılması gereken bir konu olarak önümüzde duruyor.

EKMEK ÜRETİMİNDEKİ OYUN

Şimdi, ekmek konusunda oynanan oyun, yıllardır gündemden düşmüyor. Özellikle beyaz ekmek üretiminde kullanılan ve artık kanserojen yaptığı yüzde yüz saptanan katkı maddeleri halen bu ekmeğe katılıyor. Şikâyetlere rağmen üretim yapılıyor. Ekmeği beyazlatmak amacı ile içine karbonat katıldığı, ekmeğin geç bayatlamasını sağlamak, su kaldırma oranını artırmak, olduğundan daha büyük göstermek amacı ile çok çeşitli enzim ve kimyasal madde kullanıldığı da biliniyor. Niye bunların üretimine engel olunamıyor, biz bunu sorgulamak istiyoruz?

                                                           Başbakan Erdoğan, bu konuda yaptığı açıklamada “Artık beyaz ekmek dönemi kapandı. Bundan sonra sağlığa zararlı olmayan ve kepekle, tam tahıl ve buğdayla karıştırılmış kimyasallardan uzak ekmek üretilecektir” demişti, ne oldu? Demek ki, ekmek sektörü Başbakan’ı bile dinlemiyor ve bildiğini okuyor. Bu sektörle mücadele edilemiyor.

Sorunu hiç kuşkusuz ekmekle sınırlı tutamayız. Et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, bal ve yan sektörü de sahtecilerin eline geçmiş durumda. İyi, sağlıklı ve kaliteli üretim yapanları bunlardan ayırmak gerekiyor. Ama bunlar parmakla gösterilecek kadar az kalıyor. Ticari balın içine yaklaşık yüzde 10 bal katılarak ‘doğal süzme bal’ olarak satılıyor. Petekli ballarda saf balmumundan yapılmış petek kullanılması gerekirken daha ucuz olan petrol ürünü kanserojen mum karıştırılmış petek kullanılıyor. Arıcıların mum güvesine karşı kullandıkları naftalin bala karışıyor. Bu imha edilmesi gerekirken piyasada satılıyor.

                                                       GIDALAR KANSEROJEN SAÇIYOR

                                                        Gıda maddelerinden oluşan sahtecilerden şikâyetlerin yoğun olmasına karşılık, bunun için gereken önlemlerin alınmaması ve gereken cezaların verilmemesi, piyasaları daha da denetimsiz, başıboş duruma getiriyor.

Dikkat edilecek olursa, meyve ve sebzelerde de kanserojen maddelerin çoğalması sağlık sorunlarının artmasına neden oluyor. Yapılan ilaçlamaların tam anlamı ile “zehir” olduğu, “kanserojen madde” içerdiği söyleniyor ve biliniyor. Buna rağmen, piyasalardaki sebze ve meyvelerde de tam bir denetimin sağlanmadığını görüyoruz.

                                                           Ne zaman dışarıya kuru incir, üzüm ve benzeri gıda maddeleri ihraç etmeye kalkıyorsak, bu gıda maddeleri “İnsan sağlığına zararlı maddeler içeriyor” gerekçesi ile iade ediliyor. İade edilen bu gıda maddeleri de bizim piyasada, bizim insanlarımıza satılıyor, yediriliyor. Domateste de, narenciyede de aynı durumlarla karşı karşıya kalmıyor muyuz? Hangi birini sayalım, beyaz etin, kırmızı etin, tereyağının, yumurtanın sağlıklı olduğunu iddia edebilir miyiz?

e.mail: [email protected]

 

 

 

NECDET BULUZ - food saglik beslenme