Amerika’nın Tahran ile ticaret tangosu, tüm hızı ile sürüyor.
Tartışmalar var.
Obama İran’a gider mi, diye?
Gider.
Amerika ve Avrupa’nın İran’a uyguladığı ambargo sadece bize zarar veriyor.
Biz İran’a demir çelik ürünlerini satamazken, her tarafı çelik otomobilleri, Fransa İran’a satmaktadır.
Fransa, Reneult ve Pegeut arabalarını hem Tahran’da üretir, hem de komple olarak, Fransa’dan İran’a ihraç eder.
Reno ve Pego’un önemli ortaklarından birisi; Amerikan General Motor’dur.
Amerikan otomotiv sanayisinin devi, General Motor’un CEO’su Khodra, Tahran’da, GM’un doğrudan üretimi için çalışmalar yapıyor.
Enerji ve otomotiv sektörleri, sömürünün gerçekleşmesinde, göz bebeği sektörlerdir.
Onun için Türkiye’de, kara yollarına kredi vererek desteklerler. Ama yerli oto yapacağız dediğimizde, izin vermezler.
Başbakan ve bakanlar dört yıldır, Türk işverenlerine yalvarıyor. Yerli oto yapalım diye…
Yerli ortaklar üretici değil de, ithalatçı oldukları için buna yanaşmıyorlar.
Obama İran’a gider mi sorusuna, cevabımız; gider.
Niye’sine cevap verelim.
Amerika borçlarını ödeyemez durumdadır.
17 trilyon dolarlık borç, yılda %1,5 büyüme ile ödenemez.
Amerika için çare; dolar basıp satmaktır.
Ama…
Doların referans değer olma durumu eskisi gibi değildir.
Ülkeler dolardan kaçmaktadır.
Doların yerine, gayri resmi altın standardı ortaya çıkmasın diye, ABD sanal altın piyasasında, altının fiyatı ile oynamaktadır.
Süreç ise; altının lehinde gelişmektedir.
Çin, Rusya, Brezilya, Güney Afrika dolar rezervlerini altın rezervi ile değiştirmektedir.
Yani ABD’nin bitişi, hem ABD’nin içinde, hem de küresel olarak devam etmektedir.
Borç tavanının yükseltilmesinin fazlaca bir anlamı yoktur.
Borç vereceklerin, borç verme iştahı yoktur.
ABD’nin 17 trilyon borcu olduğunu, bu borcu ödeyemeyeceğini ve hatta ödemeyeceğini, bundan sonra borç verecek ülkeler bilmektedir.
Verilecek borçların geri alınamayacak endişesi; ABD’yi daha yüksek faizle borçlanmaya sevk edecektir.
Buda, borçların çok kısa sürede, 20 trilyon doların üzerine çıkacağı anlamına gelir.
Önce şu hatırlatmayı yapalım.
Dolar basmak, borçlanmak demektir. Sonsuza kadar dolar basamazsınız.
Basılan dolarlar içeride enflasyon dışarıda enflasyon ve güvensizlik anlamındadır.
İçine girdiğimiz süreç budur.
“Amerika’ya bir şey olmaz” diyen Amerikan işbirlikçileri, bunları bize hiç anlatmazlar.
Amerika 17,075 trilyon dolar borcunu ödemesi için; günde 328 milyar dolar bulması gerekiyor.
Bu miktar doları Çin ve Japonya da karşılayamaz.
Şimdilerde yaygara bol.
ABD batarsa, dünya batar diye…
Aslında ADB batarsa, tüm dünya düzlüğe çıkar.
Ne olacak, birkaç ay veya sene dolar kullanmasak aç mı kalacağız?
Efendim, ABD batarsa Çin de batarmış.
Üreten ülkelere bir şey olmaz.
Ekonominin esası üretimdir. Üretmezseniz bir şey satamazsınız.
Asıl sorun üretmeden alıp satan birimlerde bazı rahatsızlıklar olur. O kadar.
O da geçicidir.
Doların yerine koyacak para mı yok?
Değişim için ülkeler kendi aralarında, anlaşarak kendi paralarını kullanabilirler.
Altın referans değer olarak kullanılır vs.
Yani ticaret de durmaz.
Amerika bu sene iflas etmezse, gelecek sene bitecektir.
Amerika için ABD ekonomisinin yarattığı tehdit, Al-Kaide’nin yarattığı tehditten büyüktür. Amerikan halkı için Wall Street’in yarattığı tehdit hepsinden büyüktür.
Kur savaşlarının Amerika’yı yeni bir Pearl Harbor’a götürdüğünü kendi basınları ifade ediyor.
Kur savaşı; yani Avrupa’nın, Japonya’nın İngiltere’nin ve Amerika’nın para basması böyle devam ederse, dünya kâğıda boğulacaktır.
Emperyalist ülkeler için tek çıkar yol üretmektir. Ama yapısal durumları para satmaya göre düzenlenmiş olduğundan buda imkânsızdır.
Geriye başka çare olarak savaş var. Onu da denediler oradan da çıkış yok.
Amerika’nın Suriye yenilgisi, Amerika için sonun başlangıcıdır.
Tıpkı, 1950’lerde İngiltere’nin süper devlet olma halini Amerika’ya devrettiği durumdur.
Terör dediler her girdikleri ülkede, terör ve ayrışma yarattılar.
Amerikancı yalakalar da, bu bozgunu paylaşacaklardır.
Şimdi bedel ödeme zamanıdır.