Aykırı ilahiyat profesörü Yaşar Nuri Öztürk’e bakılırsa; Türkiye’de bırakın kişi ismi taşıyan yeni camilerde, İstanbul’da Fatih, Bayezit, Mihrimah Sultan, Süleymaniye ve Sultan Ahmet gibi tarihi camilerde, Edirne’deki Selimiye Camii’nde ve Ankara’daki Hacı Bayram Camii’nde bile namaz kılmak asla caiz değildir! Yani buralarda ne vakit namazı, ne cuma ve bayram namazı kılınamaz!
Yaşar Nuri Öztürk’ün konuya ilişkin fetvası şöyle: “Ahmet’in, Mehmet’in camii, Hasan’ın camii.. Bir şey daha söyleyeyim. Ey ahali iyi dinle. Kişilerin adlarına izafe edilen camilerde şer’an namaz caiz değildir, kılınamaz. Tevhidin temel undelerinden birine aykırıdır. Cin Suresi 18’e aykırıdır. İbadete şirk koşmak, Allah dışında birini katmaktır.”(1).
Peki, Yaşar Nuri Öztürk’ün hareket noktası olan Cin Suresi’nin 18’inci ayeti ne diyor bu konuda? Söz konusu ayetin anlamı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın mealinde şöyle verilmektedir: “Mescidler şüphesiz Allah’ındır, öyleyse oralarda Allah’a yalvarırken başkasını katmayın.”(2).
Elmalılı M.Hamdi Yazır ise bahse konu ayetin anlamını şu şekilde vermiştir: “Ve hakikat mescidler hep Allah içindir, o halde Allahın yanında başka birine duâ etmeyin”(3).
Peki; Türkçe anlamı bu şekilde verilen Cin Suresi’nin 18. ayetinden Yaşar Nuri Öztürk’ün verdiği gibi bir fetva çıkarılabilir mi? En azından bana göre; bu ayetten bu şekilde bir fetva çıkarılamaz. Zira, namaz kılınan camiler, şahısların adını taşıyor olsa bile, buralarda yapılan dualarda Allah ile birlikte, yani şirk olacak şekilde Allah ile eşitleyerek veya O’na ortak koşarak, O’na ulmaşma konusunda vasıta yapılarak bu camilere adını veren kişilere de dua yapılmaz. Zira ben, zaman zaman “Bu caminin banisi (yaptıranı) ruhu için, … El-Fatiha” gibi dualara rastlamışsam da burada dua yapılan varlık, camiye ismini veren veya camiyi yaptıran kişi değil, bizatihi Cenabı Allah’tır. Yapılan dualar, “Allah, bu camiyi yapan kişiye de merhamet etsin…” anlamına gelir. Yardım istenilen varlık camiyi yaptıran ve camiye adını veren kişi değil, bizatihi Allah’tır. Yani Yaşar Nuri Öztürk’ün en azından bu fetvasında bir saptırma olmasa bile en azından aşırı yorum vardır…
Ancak gelin görünki; bu ülkede elbette içinde namaz kılınması caiz olmayacak camiler de vardır. Bu camiler, tıpkı Hz. Peygamber döneminde Müslümanlara zarar vermek, onların arasına nifak sokmak amacıyla Münafıklar tarafından yapılan ve Hz. Peygamber tarafından yıktırılan”Mescid-i Dırar” hükmünde olan camilerdir. Peki hangi camilerdir bunlar? En azından bana göre; bu camiler, gayrimeşru ve yasa dışı yollardan elde edilen kazançlarla ve dindar görüntüsü vererek dindar Müslümanları istismar etmek amacıyla yapılan camilerdir.
Kocatepe Camii’nde Namaz Kılmak Caiz midir?
İslam alimleri, Cuma Namazının caiz olup olmaması konusunda bazı kıstaslar, yani bir kısım şartlar belirlemişlerdir. İslam alimlerinin “Vücub Şartları” ve “Eda Şartları” olarak iki grupta inceledikleri şartlardan (Cumanın Eda Şartlarından) birisi de “Cuma Namazı kılınan caminin herkese açık olması”dır. “Caminin herkese açık olması” demek, Müslümanların hiç kimseden izin almadan, hiç bir sınırlama ve yasaklama olmadan cuma kılınacak camiye girip çıkabilmeleridir. Dolayısıyla; belli bir gruba, belli bir cemaate, belli bir zümreye, belli bir mezhebe, belli bir meslek grubuna, belli bir sınıfa, belli bir fırkaya tahsis edilen camilerde cuma namazı kılmak caiz değildir.
Geçmişte Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu üyeliği de yapan ve halen aynı kurumun Teftiş ve Denetim Başkanı olan Doç. Dr. İsmail Karargöz, “Cemaatle Namaz Kılmanın Hükmü ve Önemi” başlıklı yazısında “İslâm bilginleri bir Müslümanın cemaatle namaza katılmamasına mazeret olabilecek hususları şöyle açıklamışlardır” dedikten sonra bu hususlardan birisini “Korku” olarak belirtmiş ve korkuyu şu şekilde açıklamıştır: “Mescide gittiği takdirde malına, canına veya namusuna bir zarar gelmesinden korkan kimse cemaate gitmeyebilir.”(4).
Bu açıdan bakılınca Ankara Kocatepe Camii’nde cuma ve vakit namazları başta olmak üzere cemaatle namaz kılınmasının caiz olup olmadığı gerçekten de tartışmalıdır. İsterseniz bu konuyu örnek olayımızla açıklamaya çalışalım:
Geçtiğimiz Cuma günü Merhum Nevzat Kösoğlu’nun cenaze namazına katılmak için yaşadığım kasabadan kalktım, 50 km. ötedeki Ankara’ya, Kocatepe Camii’ne gittim. O da ne? Ankara’daki evimden, Kocatepe Camii’ne giriş yolu olan Olgunlar Sokak, Mimar Kemal Lisesi’nin tam önünde Olgunlar Sokak ile Libya Caddesi’nin kesiştiği noktada polis tarafından demir bariyerler konularak araç ve yaya trafiğine kapatılmış! Bahsi geçen yolun araç trafiğine kapatılmasını belli bir noktaya kadar anlayabildim de yaya trafiğine kapatılmasını asla ve kat’a anlamadım! Polise namaz kılmak için geldiğimi söylediğimde “Yasak beyefendi” cevabıyla karşılaştım…
Çaresiz ve yolumu 500 metre daha uzatma pahasına Libya caddesinden aşağı doğru yöneldim. Meşrutiyet Caddesi’nin devamı olan yokuştan tıpkı Milli Mücadele’de Kocatepe sırtlarına tırmanan Mehmetçikler gibi tırmanarak Mithatpaşa Caddesi’ne ulaştım. Bu sefer Kocatepe Camii’ne Mithatpaşa caddesi yönünden taarruza geçtim! Sonunda Kocatepe Camii’nin Mithatpaşa yönündeki kuzey girişindeki bariyerlerin önünde görevli polislerin üst aramasından ve sağımı solumu mıncıklamasından sonra camiye ulaşmayı başarabildim!
Olgunlar sokaktaki polis tarafından geri çevrilip Libya caddesine doğru ilerlerken kirli sakallı bir gencin ana avrat sövdüğüne de şahit oldum. Delikanlı şöyle diyordu: “Siz namaz kılıp sevap kazanacaksınız diye biz böyle çile mi çekeceğiz? Böyle sevap kazanılır mı? Sizin ananızı, avradınızı…!”
Kocatepe Camii’ne “Yuğ” için gelmiştik “Yuh” ile Karşılaştık!
Cuma namazını kıldık, cenaze namazını kılmak için dışarı çıkacağız; caminin avlusunda kızılca kıyamet koptu! Birden “Tekbiiir” diye bir ses yükseldi. Arkasından “Allaaahü Ekber” şeklinde gök gürültüsünü andıran bir gürültü yükseldi ve gök gürültüsü “Ya Allah, bismillah, Allah’ü ekber” diye dalga dalga yayıldı caminin avlusuna. Bir grup da yüksek sesle “Yuuuh” diye haykırıyordu! İster istemez caminin penceresinden dışarı baktığımda 25-30 kişilik çevik kuvvete mensup bir polis grubunun rarp rap rap itiş kakışların yaşandığı ve gürültünün koptuğu alana doğru koştuğunu gördüm.
Anladığım kadarıyla; cemaat, Başbakan ve diğer devlet erkanının namaz kıldığı bölüm ile cemaatin arasına iki sıra halinde konulan demir bariyerlerin kaldırılmasını istiyor, polis ise buna karşı çıkıyordu. Sonunda o hengamede bariyerlerin kaldırılarak ön saf ile arka saflar arasındaki boşluğun, cami ve namaz adabına uygun olarak doldurulduğunu gördüm. Biz de doldurulan boşlukta bir yerlere durarak cenaze namazını kılabildik.
Ankara Müftüsü olduğu söylenen bir zat, Merhum Nevzat Kösoğlu’nun bilim adamı kimliğini öne çıkaran kısa bir konuşma yaptı. O sırada “Er kişi niyetine” diyerek musallada yatan ikinci bir cenazenin namazını daha kıldık. Meğer bu zat da eski bakanlardan birisi imiş! Yazık garibimin adını bile son anda söyledi imam efendi. Ancak yakınlarından başka muhtemelen hiç kimse hatırlamadı bu ismi. Soyadı “Aral” mı idi neydi doğrusu şu anda ben de unuttum!
Özetle; sırf bazı önemli şahsiyetlerin ve şehitlerin cenaze törenlerine katılmak için Başbakanın geldiği zamanlarda kendisini korumak adına Kocatepe Camii’ne çıkan butün sokak ve caddeler araç trafiğine, bazen de yaya trafiğine kapatılarak Ankara’nın trafiği alt üst edilmekte, bariyerlerden geçmek isteyen vatandaş polise tepki göstermekte, onlar da aldıkları emir gereğince namaz için gelen vatandaşlara aynı şekilde mukabelede bulunmaktadırlar. Bazen Kocatepe Camii’ne çıkan merdivenler, demir parmaklıklarla kapatılmakta ve camiye gelen cemaat içeri bile alınmamaktadır. Hele hele, AKP Ankara İl Başkanlığı, Kocetepe Camii’nin yan tarafındaki Dr. Mediha Eldem sokağa konuşlandığı günden bu yana bu tür çirkin görüntüler sık sık yaşanmaktadır Kocatepe Camii’nde. Hatta bazen, yukarıda örneğini verdiğimiz şekilde polisle vatandaş arasında karşılıklı küfür ve hakarete varan sataşmalar olmakta, bazen de devreye joplar girmektedir. Bazen pankart saplarıyla jopların düellosuna da şahit olunmaktadır cami çevresinde.
Cami yakınlarına park eden araçlar, çevredeki evlerin önünde olsalar bile çekicilerle çekilmekte, bu esnada hem araçlara zarar verilmekte, hem de araç sahiplerinden çekici ücreti tahsil edilmektedir.
Yani, sırf başbakanı ve diğer devlet erkanını koruma adına zaman zaman Kocatepe Camii’nde hem camiye girişlere yasak ve sınırlamalar getirilmekte, hem de can ve mal güvenliğini tehlikeye düşüren eylemler sahnelenmektedir. Ayrıca namus ve şeref gibi duyguları zedeleyen söz ve eylemlere muhatap olunmaktadır!
Peki, yukarıda ne demiştik? Daha doğrusu ulema ne demişti yukarıda? “Cuma Namazı kılınan cami herkese açık olmalıdır. Bu konuda bir yasak ve sınırlama olmamalıdır. Mescide gittiği takdirde malına, canına veya namusuna bir zarar gelmesinden korkan kimse cemaate gitmeyebilir.” demişti değil mi? Dolayısıyla; bu durumda Ankara Kocatepe Camii vb. camilerde cuma, bayram ve cenaze namazları başta olmak üzere; namaz kılmak caiz midir değil midir?
Takdir okuyucularımın, ulemanın ve Büyük Türk Milleti’nindir…
17.10.2014
____________
1-http://www.internethaber.com/yasar-nuri-ozturkten-carpici-cami-yorumu-489581h.htm,
2- ,
3-Aynı kaynak.
4-http://www.mersinmuftulugu.gov.tr/namaz.html