Avrupa Birliği 2013 Türkiye İlerleme Raporu her ne kadar siyasi bir dille ve yuvarlak kelimelerle yazılmışsa da verdiği mesaj çok net. AB, ne Türkiye ile bir ortaklık istiyor ne de KKTC ile doğrudan bir bağ veya siyasi ilişki kurmak.
Avrupa Birliği doğalgaz konusunda, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölgenin (MEB) Üçüncü Deniz Hukuku Konferansında göre uluslararası geçerliliği olmamasına rağmen Rumların bu konudaki iddia ve görüşlerine tam destek veriyor. Gerekçeleri de doğal olarak Rumların AB üyesi olması. Biz ağzımızla kuş tutsak, son 50 yıldır Kıbrıs konusunda olduğu gibi, haklı olarak kabul edilen hep Rum tarafı.
Rapor Türkiye’nin, Kıbrıs Rum tarafı ile resmi ilişkilerini normalleştirmesini tavsiye edip, Türkiye’den Avrupa Birliği Konseyi’nin 2006 yılının Aralık ayında aldığı Ankara Protokolünün uygulanması kararını dile getirirken, Kıbrıslı Türklere uygulanan 21. Yüzyıl insanlığının yüz karası olan ambargoların kaldırılması ile ilgili bir tek kelime etmemekte.
Türkiye’den Rumların uluslararası örgütlere katılımına engel olmamasını isterken, Kıbrıslı Türklerin dünya ile sportif, kültürel, ticari, akademik ve ekonomik bağlar kurmasına mani olan Rumlara “Türklere Engel olmayın” çağrısını yapmamakta.
***
Akıncılar köyünün güney batısında yer alan ve sadece Türklerin yaşadığı Türkçe adı ile Arpalık köyü (Ayios Sozomenos), 1964 Şubatında Rum EOKA’cıların saldırısında 5 şehit ve iki yaralı verdikten sonra terk edilmek zorunda kalınmıştı. Rumlar bu köyü yaktılar ve yıktılar. İsteyen Rum tarafına geçer ve bu köyün içler acısı halini görebilir. Ben bugüne değin AB’de Maraş’ın iadesi ile ilgili alınmış çok karar ve tavsiye okudum ama EOKA’cılar tarafından yakılıp yıkılmış hiç bir Türk köyünün iade edilmesi hakkında bir tek söz duymadım, bir tek karar okumadım. AB’nin bu yıl ki raporunda da böyle bir çağrı yok Rumlara.
Türkiye’nin tüm ricalarına rağmen AB, 2013 Türkiye İlerleme Raporu’nu Hıristiyanların Paskalya kutlamalarına eşdeğer olan dini bayramımızı bizler kutlarken açıkladı. Bizlerin tatilde olacağını hiç dikkate almadı. Kendilerinin dini tatiline rast gelseydi, bir hafta öncesi ile bir hafta sonrası dahil olmak üzere en az bir ay ertelerdi açıklamayı. Sadece bu tutumları bile Türklere nasıl baktıklarının, bizlere karşı ne denli ön yargılı olduklarının ve hangi düzeyde saygı duyduklarının güzel bir örneği.
Türkiye’nin son on yılda gösterdiği gelişmeden çok korkuyorlar ve güçlü bir Türkiye’den, bölgede lider olan bir Türkiye’den, AB’nin uluslararası ihalelerde önüne rakip olarak çıkan Türkiye’den çok rahatsızlar. Saatin geriye doğru çalışmasını ve karşılarında 20. yüzyılın sonlarındaki silik Türkiye’nin yer almasını istiyorlar. Güçlü Türkiye’yi bir türlü kabullenemiyorlar.
Açık ve net olarak belli oldu ki, Türkiye ile Avrupa Birliği, eski adı ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) arasında 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara Anlaşması ile başlayan Avrupa Birliği Türkiye ilişkileri terminal aşamasına girmiş durumda. “Terminal aşaması” bir tıp terimi ve kurtuluş ümidi olmayan hastaların bu dünyadan göç etmeden önceki son evresini tanımlıyor.
Türkiye AB ilişkileri resmen çökmüş durumda. İyileşme olanağı da yok. Zaten Türkiye’nin Avrupa Birliğine üye olmasına hiç bir AB üyesi ülke de açık ve samimi destek vermedi. Hepsi de kendilerine görev düştüğü zaman veya Türkiye’den çıkarları olduğu dönemlerde, laf ola konuştular, takiyye yaptılar ve tribünlere oynadılar. Hiç birisi de söylediklerini fiiliyata dönüştürmedi, verdiği sözü tutmadı ve perde arkasında destek olmadı.
En basiti, “Kıbrıslı Türkler Annan Planına ‘EVET’ derse tüm ambargolar kalkacaktır” sözleri sadece geçmişe dönük hoş bir seda olarak kaldı. Ne ambargolar kalktı, ne de AB Kıbrıslı Türklere verdiği sözleri tuttu. AB’nin lideri Almanya isteseydi, Annan Planı referandumunun ertesi günü Kıbrıslı Türklere verilen sözler anında yerine getirilir, tüm ambargolar kalkardı, aynen Almanya’nın Hırvatistan’ın AB üyesi olmasını istediği gibi.
Hırvatistan hala daha Kopenhag kriterlerini karşılamış değil, AB uyum yasalarının tamamlamış da değil ama aynen Romanya ve Bulgaristan’da olduğu gibi, Hırvatistan da bir çırpıda AB üyesi yapıldı.
Türkiye ve dolaylı olarak da KKTC, AB’den ümidini kesmeli ve kendi çıkarları neredeyse oraya yoğunlaşmalı. Boşuna olmayacak duaya “Amin” diyoruz ısrarla…
Ata ATUN
e-mail: ata@kk.tc
18 Ekim 2013