Avrupa’da istifa ediyor, bizde Başbakan Yardımcısı oluyor

Türkiye’yi beğenmiyoruz. Aşırı müslümanlaştığından şikayetçiyiz (ne demekse)!

Hatta bu aşırı müslümanlaşan Türkiye’nin KKTC’yi de kendine benzeteceğinden korkmaktayız (nedense).

Yeni inşa edilecek camilere, “ilahiyat” kelimesine ve “İslam” dini ile ilgili konulara alerjimiz var. “Din” kelimesini ağzımıza almadan bir “İlahiyat Koleji” açılış konuşmasını ancak biz başarabiliriz.

“Dini bütün” olmakla övünüp ardından “ama” diyerek “dinini dört dörtlük” yaşamak isteyenlerin talepleri doğrultusunda atılan adımları adanın kuzeyi için “gereksiz”, “aşırı” ya da “dinci” diye damgalamaya bayılıyoruz.

KKTC’de yaşamakta olan onbinlerce müslüman için “neyin doğru, neyin yanlış olduğunu en iyi bildiğimiz” iddiasındayız.

Bu görüşleri dile getirenlerimiz çoğu kez “Türkiye’yi küçümseyen” cümleler kurarken ve günümüz Türkiye’sine “benzemeyeceklerini ve buna karşı direneceklerini” açıklarken düşünmeden ve aşağıdaki soruları sormadan edemiyorum:

Din kötü bir şey mi?

Türkiye yaşayan insanlar her hangi bir “dini baskı altındalar da haberimiz yok mu”?

Demokratikleşen Türkiye, KKTC’de bazılarını rahatsız mı ediyor?

Fikir özgürlüğünün tadına varıldığı, Kürt Sorunu’nun çözülme yolunda olduğu, inanç özgürlüğünün tadına varılmasını bırakın müslümanları bizzat Ermeni Patriği’nin övdüğü ve artık aynı alanda cami ve cemevinin komşu olacağı projelerin gerçekleştirildiği ülkenin adı Türkiye!

KKTC’de bazıları bu Türkiye’yi mi suçlamaktalar?

Sadece demokratikleşmesi değil aynı zamanda ekonomik konumuyla KKTC Ekonomisi’ni de tüm Avrupa’nın ekonomik kriz yaşadığı süreç boyunca krizden uzak tutan ülkenin adı da Türkiye!

Yabancı yatırımcıların dev ihalelere katılıp kazanmak için çırpındığı Türkiye’den uluslararası şirketler ya da AB ülkelerinin şirketleri korkmuyor. Onların Türkiye’nin bir İslam ülkesi olmasından yana sorunları yok. Ama KKTC’de bazıları Türkiye yüzünden KKTC “daha fazla müslümanlaşıyor” diye kaygı duymaktalar.

KKTC zaten halkının neredeyse tamamı müslüman bir ülke!

KKTC’de mecliste başı örtülü bir vekil yok. Belçika’da var! Belçika İslam Cumhuriyeti olmadı bu nedenle. KKTC’de ise bir vekil adayı “ben AK Parti’ye sempati duyuyorum” dedi diye kıyameti koparıp “ne kadar demokrat olduklarını” sergileyenler acaba Belçika’da olan KKTC’de olsa “ne yaparlardı”?

KKTC’de, kendilerini Türkiye’den “farklı” ve “daha avrupalı” görmeye bayılanlara hatırlatayım. O “beğenmedikleri” AK Parti’de vekiller sadece üç dönem peşpeşe seçilebilmekteler. Yani “sonsuza dek vekillik” diye bir makam yok.

Ya da Almanya’dan aktüel bir örnek sunayım “çok avrupalı geçinen bazılarımız” için.

Almanya’da SPD’nin Başbakan adayı Peer Steinbrück “Başbakan olacağım, olamazsam istifa ederim” diye seçime katıldı. Merkel kazandı ve o olamadı. SPD şimdi aynı DP örneğinde olduğu gibi koalisyonun ikinci (küçük) ortağı olarak hükümeti oluşturacak. Hedefine ulaşamadığı için Steinbrück tüm görevlerinden istifa etti. Aynı durumda Gerhard Schröder’de istifa etmiş ve Steinbrück gibi Başbakan Yardımcılığı görevini red etmişti.

İşte böyle Almanya’da istifa ediyor, KKTC’de Başbakan Yardımcısı oluyor.

Ama camilerle, AK Parti’yle, Türkiye’yle sorunluyuz ve de “bizden mükemmeli yok”.

Bilmem anlatabildim mi…

Yeni inşa edilecek camilere, "ilahiyat" kelimesine ve "İslam" dini ile ilgili konulara alerjimiz var. "Din" kelimesini ağzımıza almadan bir "İlahiyat Koleji" açılış konuşmasını ancak biz başarabiliriz. - avrupa ekseni