“Hepimiz müslümanız” demekle olmuyor bu işler
KKTC’de müslümanlarla uğraşmak yeni bir sendikal çalışma yöntemi mi oldu acaba?
Birileri müslümanlara huzursuzluk vermek amacıyla tehlikeli işler çevirmekteler. Dinini dört dörtlük yaşamak isteyenler son haftalarda çeşitli zorluklarla karşılaşmaktalar.
KKTC’de İslam Dini, müslümanlar ve Türkler ile sorunlu medya aylardır bu konuyu “kaşımaktaydı”!
Hele bazı sendikacıların “Kıbrıs’ın kuzeyini müslümanlaştırmak istiyorlar” tarzı kışkırtıcı tavırları ve “İlahiyat Koleji” ya da “çocukların kuran kurslarına” karşı verdikleri “ideolojik” kavga her geçen gün daha tatsız bir hale gelmekte.
Bazı politikacıların da popülist ile müslümanları üzmekte olduklarınıı fark edememeleri de başka bir sorun.
Oysa sosyal medya aracılığıyla “KKTC halkının yüzde 99’u müslümandır” dememe tepki gösterenlere rağmen ülke gerçekten neredeyse tamamı müslümanlardan oluşan bir ülke. Sanırım kendilerini “ateist” ilan etmeye bayılan bazıları bu nedenle KKTC’nin “müslümanların neredeyse çoğunluğunu oluşturduğu” şeklinde tanımlamalardan rahatsız olmaktalar. Ancak “üç beş ateist” hoşnut olsun diye gerçekleri değiştirecek ya da dile getirmeyecek halimiz yok.
Tam tersine müslümanların haklarına daha fazla sahip çıkmak ve onları savunmak gerekiyor demekki KKTC’de!
Geçen hafta Türkiye medyasında çıkan “KKTC’de elektrik sendikası, Ada’daki 190 camiden kent içlerinde bulunan 80’inin elektriğini borcundan dolayı kesti.Geçen yıl bakanlıkları karartarak gündeme gelen sendika, camilerin 1995 yılından bu yana ödenmeyen 7 milyon liralık borcunu tahsil etmeye çalışıyor. Diyanet İşleri Başkanı Doç. Dr. Talip Atalay, sendikanın yetkisi olmadığı halde hukuk dışı bir şekilde kesinti yaptığını belirterek, “Bütçemizde para yok. Sendika yeniden yapılandırmaya yanaşmıyor. Camilerde elektrikler kesilince pratikte ezan okunması, aydınlatma, ısınma ve soğutma yapılamıyor” dedi. İbadethanelerin bu tür müdahalelere uygun alanlar olmadığı uyarısında bulunan Diyanet İşleri Başkanı Atalay, Hürriyet’e elektrik kriziyle ilgili yaptığı açıklamada, “Kamunun elektrik dairesine olan borç sıralamasında kurumlar arasında 20’inci sıradayız. Elektrik dairesinin haklı olarak görünen bu mücadelesinde hedef seçilmemiz içimizde burukluk yarattı” diye konuştu.” tüm Türkiye’deki müslümanları da çok üzdü.
Yavruvatanda yaşanan bu gelişmenin hiç bir kabul edilir yanı olamaz!
Sendikacılar kendilerini “komünist” ilan edip “dinsiz” olduklarını iddia ediyor olabilirler. Bu demokrasilerde elbette onların en doğal hakkı!
Kimse namaz kılmak ya da camiye gitmek zorunda değil!
İsteyen “dinsiz” olur, isteyen kiliseye gider isteyen de dinini kendi doğru bulduğu biçimde yaşamayı benimser.
Ancak demokrasilerde kimse “inananları inaçlarını tam olarak yaşama hürriyetinden” yoksun bırakamaz!
Çünkü Kuzey Kore’de değil, KKTC’de yaşamaktayız!
Cumartesi Günü bir bakanımız, “camilerin elektrik sorununun çözüldüğünü bildirerek, yetkililerin bir araya gelerek konuyu çözüme kavuşturduklarını, görevi Vakıflar İdaresi’nin üstlendiğini” söylediğinde sevinmiştik. Hatta aynı bakanımız “Ne ezan sesi kısılacak ne de camiler elektriksiz kalacak. Hepimiz Müslümanız, din kardeşiyiz, başka bir niyet aranmasın, konu başka yöne çekilmesin” dediğinde “inşallah öyledir” dedik ama peşinden durumun hiç de öyle (Sayın Bakanımızın açıkladığı gibi) olmadığını öğrendik.
Yani öyle “hepimiz müslümanız” demekle olmuyor bu işler! Camilerde hala elektrik yok!
Yetkisi ve görevi olmadığı halde camilerin elektriğini kesen ve müslümanlara bu eziyeti çektiren sendikacılar kimlerdir? Onları tüm İslam Alemi tanımalı bence!
Yukarıda Türkiye Medyası’nda da çıkan haberde okunabileceği gibi 80 caminin elektriğini kesmek hangi vicdana sığar? Gerçekten kimdir bu camileri cezalandıran sendikacılar?
Hangi sendika? Tüm halkımız da öğrenmeli. Eminim Türkiye’deki müslümanlar da bilmek isteyecektir “yavruvatanda 80 caminin elektriğini kesenlerin” kimler olduğunu?
Ayrıca Din İşleri Başkanlığı’nın bu duruma neden olanlara yönelik olarak bu konuda mükellefiyetini yerine getirmediği gerekçesiyle Vakıflar Yönetim Kurulu aleyhine açtığı davayı da izleyecek ve okurlarımızı bu konuda aydınlatacağız.
Din İşleri Başkanı Prof. Dr. Talip Atalay konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada “Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi Yönetim Kurulu Camii Elektrik borçlarının ödenmesine yönelik 2012 yılında karar üretmiş olmasına ve KIB-TEK yönetimi tarafından müteaddit defa konu Vakıflar Yönetimine aktarılmış olmasına rağmen, bu mükellefiyet bugüne kadar Yönetim Kurulu tarafından yerine getirilmemiştir. Din İşleri Başkanlığı, 95’ten beri ödenmeyen cami elektrik borçları için Vakıflar Yönetim Kuruluna bir hafta önce yüksek mahkemede dava açmıştır.”
O sendikacılar da okusun bu açıklamayı! “1995’ten beri ödenmeyen ve daha yeni talep edilen borçlar” nedeniyle Kurban Bayramı öncesi “müslümanları cezalandırmak” günahların en büyüğüdür! Eğer tabii bu o elektriği kesen sendikacılar için bir anlam ifade ediyorsa!