ATATÜRK CUMHURİYETİNE SON KALKIŞMA

Atatürk, Türkiye’yi “Biz büyük bir devrim yaptık. Ülkeyi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. Birçok eski kurumu yıktık. Bunların binlerce taraftarı vardır. Fırsat beklediklerini unutmamak gerekir. Ulusun ve devrimin içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için bütün ulusalcı ve cumhuriyetçi güçlerin bir yerde toplanması gerekir” ifadesiyle uyarmıştı.
“Uygarlık yolunda başarılı olmak yenileşmeye bağlıdır.Uygarlığın buluşları, teknik harikaları, dünyayı değişmeden değişmeye uğrattığı bir dönemde yüzyıllık köhne düşüncelerle, mazi-severlikle varlığı koruyup, sürdürmek olasılığı yoktur” ifadesiyle de çağdaşlığa yönlendirmişti.

*
Sonra Türkiye’nin tartışması anayasal açıdan lâik bir devlet oluş üzerinde keskinleşti.
Bir kutupta Kemalist bir esas olan ve nihai amacı dini bireyselleştirmek ve kamusal hayatta görünürlüğünü sınırlamak anlamında dayatmacı lâiklik,
Diğer kutbunda merkez sağ partilerin sahip çıktığı devletin çeşitli dinlere karşı tarafsızlığı ve dinin kamusal alanda görünürlüğüne izin veren pasif lâiklik tartışmalarıyla bir yarım yüzyıl geçti.

*
Ve derinden gelen Gülen Cemaati ve AKP lider takımının, bir süre sonra peşlerine taktıkları Arap ülkelerinde Müslüman Kardeşler Örgütü ve benzerleriyle,
İslam’ın siyasal sistem dışına itilmiş olması halinin toplumsal istikrarı sağlamadığı,ceberrut yönetimlerin varlıklarını sürdürmek için ülke dinamiklerini tükettiği ve hep Batı’ya dayanmak zorunda kalındığı teziyle,
ABD’nin Orta Doğu’daki çıkarlarına güvenlikli bir bölge oluşturmak ve İsrail ile birlikte itikadî hedeflerini teminen,İran’ın nükleer programında uluslararası kamuoyu ile tam işbirliğinde olmayışını küresel tehdit olarak dayatan tezi arasında işbirliği süreci gelişti;Türkiye’ye iktidar oldular!

*
Hem de, ne iktidar? Cemaatin ve siyasi iktidarın yıllarca insanların eğitim,sağlık gibi alanlarda kalitelerini oluşturmayla insan sermayesi yatırımı,
Çıkar algısına bulanmış din-iman yoluyla kişiler arası ilişkilerin,güvenin,duyarlılıkların sağlanması ve hedefe yönelişlerinden sağlanan sosyal sermaye yatırımından,
Türkiye Cumhuriyeti Devletine icra-yürütme-yargı kuvvetleri, tüm cumhuriyet kurumları,özerk kuruluşlar,İslami sermaye, silahlı kuvvetler ve CHP üzerinden hakim olundu.
Bugün devlet; Milli İstihbarat Teşkilatı merkezinden demokratikleşmeyi denetleyen ABD-CIA,Kürtlerin demokratikleşmesini denetleyen İsrail-MOSSAD,askeri denetleyen NATO ile -bir yanda, Başbakan Erdoğan’a -öte yanda,Fethullah Gülen’e bağlı unsurlarca yönetiliyor-ki;bu yeni Türkiye’dir.

*
Yeni Türkiye -bir yandan da, demokratikleşmesini İsrail’in denetlediği 4 coğrafyanın Kürt Hareketi’nin Genelkurmay Başkanı Murat Karayılan’ın “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ardından, 1924’ten sonra dışlanan Kürtler ve İslamcı kesimlerden – bugün, İslamcı kesimin devlette ve hükümette etkili bir güç haline gelmesinde Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin rolü vardır. Bu çerçevede Türkiye toplumu kendini yeniden biçimlendirmek zorundadır.Madem Cumhuriyet’in kuruluşunda siyasi İslami çevreler dışlanmış ve Kürtler inkar edilmişse; bugün siyasi İslam bakış açılı bir iktidar söz konusu olduğuna göre, egoist davranıp her şeyi kendine mal etmemesi gerekiyor” buyruğunda yürüyor!

*
İşte,Başbakan Erdoğan -hem, İslamcı Cumhuriyetin 2071 menziline ulaşması -hem de,Kürt Hareketinin demokratikleşmesi -ya da, esas anlamıyla Türkiye’de bir egemenlik konusu olarak “Demokratikleşme Paketi”ni açıklamış bulunuyor…

*
Egemenlik Paketinde önerilen seçim sistemlerinde, güçlü ve istikrarlı yürütme hedefi öngörüsüyle,Gülen cemaatinin bütüne eşit mesafede olacağı, güçlü bir Başkanlık sistemine ve Türk siyasi yaşamının iki buçuk partiden oluşacağı bir sürece giriliyor ve bu sistem “İleri Demokrasi-Eksiksiz Temsiliyet” olarak sunuluyor.

*
Önerilen seçim sistemleri yeniTürkiye’nin düzenini,” Doğu İslamcılığının baskınlığında Batılı Sosyal Demokrasi” konsepti olarak belirliyor.
Doğu İslamcılığında AKP iktidarı daha da güçlendirilirken -yanında; Batılı Sosyal Demokrasiden Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Atatürkçülüğü belli bir statik çerçeve içinde görmek yanlıştır. Atatürkçülük de temel hedef, çağdaş uygarlıktır. Dünya geliştikçe çağdaş uygarlık da gelişir.Ayrıca Atatürkçülük sosyal demokrasiyle çatışmaz, çelişmez. İkisinin de temelinde insan var” ifadesiyle antiemperyalist, bağımsızlıkçı karakterden uzaklaştırdığı -o yüzden;ulus,üniter devlet,bölünmez bütünlük misakında başkalaştırdığı yeni CHP bulunuyor.
Yeni CHP’nin misyonu yeni devletin temel hak ve özgürlüklerini, yargının bağımsızlığını,hukukun üstünlüğünü ve güçler ayrılığı esaslarını savunmaktır!

*
Buçuk’uncu parti,Demokratik Özerklik ilanından bugüne kitleselleşmenin taban örgütlenmesinden hareketle daha çok aktifleşmiş, orta sınıfta örgütlenmiş, tabana doğru aydınlatma çalışmalarında genişlemiş, kitlesel kadın hareketliliği ve alternatif medya aktivizmini oluşturmuş,
Üstelik Suriye krizinin büyümesine paralel gelişme ile Türkiye,Irak,İran,Suriye coğrafyasında uluslararası-bölgesel güçler ve konjonktürel-stratejik şartlar etkisiyle uluslaşma hedefinde ortaklaşmış Kürt Hareketinin siyasal uzantısı BDP’dir.

*
BDP’nin yeni seçim önerisinde buçuk’uncu olması, Kürtçülüğün “Kürt Statüsünün” tanınması talebini siyasal teminata alınması anlamındadır.
Üstelik, bağımsız adaylarla değil, partinin tüzel kişiliği ile girilecek seçimlerle Kürt Hareketi hazinenin finansmanıyla güçlendiriliyor.
Yeni CHP’nin -hem İslamcı AKP’nin -hem, BDP’nin lehinde ulusalcı düşünceyi tasfiye etmesinden sonra -işte,sunulan paketteki seçim sistemleriyle MHP’nin önü tıkanmıştır -bu suretle,Türk Milliyetçiliği de tasfiye ediliyor; tek millet değil ortak vatan,ortak devlete geçiliyor.

*
Egemenlik Paketi, Türk Milleti’ni teşkil eden unsurların başında sosyal benliğini oluşturan Türkçe’nin, ses bilgisini yani fonetiğini de bozuyor.
Türkçe alfabede yer almayan,Kürtçe’de kullanılan X,Q,W harflerinin nufüs cüzdanları ve tabelalarda kullanılmasıyla açılan yolda -giderek,Türk İnsanı ses-kulak-algı ve çevre çerçevesinde Türk sosyal benliği bütünlüğünde ayrıştırılıyor.
İsteyenlerin Kürtçe diliyle eğitim ve öğretim yapan özel okullar açabilmesi tekçilikten vazgeçilmeye başlandığının bir diğer göstergesidir.
Türk’üm diye başlayan andın kaldırılması da yeni jenerasyonların tek millet değil ortak vatan ve ortak devlet ülküsünde yetiştirileceğini gösteriyor.
Diyarbakır’ın Amed, Kahramanmaraş’ın Gumgum,Malatya’nın Meleti,Şanlıurfa’nın Rıha,Sıvas’ın Sewaz,Hakkari’nin Colemerg,Tunceli’nin Dersim isimlerine değişimi ulusal birliği bölmekten başka neye yarar ki?
Kürt hareketinin psikolojisi yükseltilirken,Türk’lük tasfiye edilmeye çalışılıyor…

*
Böyle bir yazının yazılmasına da yasak getirmek üzere,Nefret Suçları;TCK kapsamına alınırken, Türkiye Devletinin İslamcılık ve Kürtçülük akımları karşısında Ulusalcı ve Cumhuriyetçilerin,Ulus’un ve Cumhuriyet’in eli-kolu bağlanıyor.
Nefret Suçları;Dil,din,ırk,cinsiyet,dini inanışın yerine getirilmesindeki özgürlük gibi bir çağdaşlığın arkasına saklanarak, Türkiye Cumhuriyetine dincinin, Kürt milliyetçisinin saldırısına -bundan böyle,herhangi bir biçimde engel olunamayacağı anlamına geliyor.

*
Atatürkçü ve Milliyetçi ruh Türkiye sokaklarına düşürülmüştür – bir pişmiş kelle, yCHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin paket için “Dağ fare doğurdu”diyor…

2.10.2013

2.10.2013 - Ataturk Usaklik uzerine