BAKIŞ

İnsanlık,nükleer devrimle birlikte konvansiyonel ordular tarafından saldırıya uğrama ve işgal edilme korkusundan sıyrıldığı,militarizmin önemli ölçüde dünyadan yok olduğu, sanayi devletlerinde tarihsel mitler yaratma geleneğinin zayıfladığı, demokrasi ve onunla birlikte demokratik barışın yayıldığı, savaşların yok olmaya yüz tuttuğu bir aşamadadır.
Bununla beraber -bugün, İnsan;Kitle İmha Silahlarına sahip yeni ülkelerin,terörist grupların ve İslamcı düşünüşün yaygınlaşması ve Batı dünyasının sonunu getirmeye çalışacak olması inancından gelişen başka bir dehşettedir.

*
Dehşetin bu boyutunda-mesela,ABD’nin BM Temsilcisi Samatha Power’ın siyasi diyalogun önünü kesen, “BM Güvenlik Konseyi felç olduğu zaman, eğer ülkeler uluslararası kanun ve normları korumak istiyorlarsa Konsey dışında hareket etmek zorundalar” ifadesinin gerçekleşmesi halindeki olası felâketler bulunuyor.

*
Şükür -ki,İnsanlık şimdilik bu dehşetin karşısına, BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyeleri ABD,Rusya,Çin,İngiltere ve Fransa’nın bir ülkede yaşanacak krizin kolayca komşu ülkelere-hatta,dünyaya yayılma olasılığının kendilerini işbirliğine zorlaması alternatifini koymuş -bu suretle,
Onları birbirlerinin çabalarını gölgelemek yerine birbirlerini tamamlayıcı politikalar geliştirmeye, fikir ayrılıklarını barış görüşmeleriyle çözmeye sevk etmiştir.

*
“İsrail-Filistin arasında yeni bir barış planını teşvik etmek: Suriye’de iç savaşın önlenmesi ve yeni Suriye’nin kurulması: İran’ın nükleer gelişiminin engellenmesi: ABD füze savunma sistemlerinde Rusya ile işbirliği: Silahlanmanın Stratejik Silahların Azaltılması Andlaşması’ndaki düzeye getirilmesi: Uluslararası camiayı tehdit eden İslamcı terör örgütleriyle ortak mücadele edilmesi” karşılığında;
“BM’in dünya barışını korumak: Hak eşitliği ve halkların kendi geleceğini belirleme ilkelerine saygıyla uluslar arası dostça ilişkiler geliştirmek:Uluslararası ekonomik, sosyal, kültürel, insani sorunların çözümünde işbirliği yapmak: temel insan hak ve özgürlüklerine karşı saygıyı teşvik etmek” te uluslararası uyum sağlayıcı bir merkez olmak misyonu doğrultusunda,
BM Genel Kurulu’nun 68.Toplantısı insanlığa yeni bir umudun yolunu açmak üzere toplanmıştır.

*
ABD Başkanı B.Obama, BM Genel kurulundaki konuşmasında önceliği Ortadoğu vermiş ve İsrail’in güvenliğinin ABD’nin asla vazgeçemeyeceği bir konu olduğunu söylemiştir.
Ülkesinin İran’ın nükleer silahlara kavuşmasını istemediğini -fakat, İran’a barışçıl atom hakkını tanıdıklarını,rejimi değiştirme niyetinde olmadığını açıklaması, İran ile normallaşmeye yöneliş olarak algılanmıştır.
“Kimyasal silahların imhası anlaşması Suriye’de politik çözüm arayışları için harcanan diplomatik çabaları teşvik etmeli -sonuçta, Suriye halkı kendi kararlarını vermelidir.Bu yüzden,BM uluslararası temel hukuk kurallarını uygulayarak, kimyasal silahların 21. yüzyılda kullanılamayacağını göstermelidir. Suriye’nin söz verdiği anlaşmaya sadık kalması için Genel Kurul’dan güçlü bir karar tasarısının çıkması gerekiyor. Biz ABD olarak, diplomasının başarısız olduğu noktada, tehlikeyi geçiştirmek için askeri müdahaleden yanayız” ifadesi de geleceği belirleyecektir.

*
Nitekim, İran Cumhurbaşkanı H. Rouhani, Batı ile ilişkilerin normalleştirilmesinden yana olduğunu söylerken,” İlişkilerdeki krizi gidermek için eşsiz fırsata sahibiz.Tüm meydan okumaların umut ve itidalle üstesinden gelinebileceğine inanıyoruz.Ne nükleer silahın ne de başka bir toplu imha silahın İran’ın savunma doktrininde yer almadığını açıkça beyan ediyorum. Milli çıkarlarımız, İran nükleer programı konusunda dünya toplumunun kuşkularını gidermeyi gerektiriyor”diyor…

*
Genel Kurul Toplantısının geri planında,BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’nın Suriye konusunun uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden bir husus olduğunu teyid eden bir karar tasarısı üzerinde anlaşmaya varması, doğrudan Türkiye’yi ilgilendiren bir diğer gelişmeydi.

*
Suriye’de kimyasal silahların yasaklanmasının etkin bir şekilde takip edilmesini sağlayan,bir ihlal durumu olduğunda harekete geçiren ve geçmiş suçları yok saymayan
bir karar tasarısı.
Sürecin Cenevre-II Konferansına iletilmesi,bir geçiş hükümetinin kurulması ve yeni Suriye’ye yol alınmasını teminen savaşan tarafların ateşkes sağlaması pratiğinin;
Birincisi,rejimin ya da muhaliflerin savaşı kazanması durumunda olmayışı -ikincisi, tarafların savaşı müzakere yolu ile çözme niyetlerinin bulunmayışı- üçüncüsü, iç savaşın mevcut durumunda tarafların üçüncü bir tarafın arabuluculuğuyla barışa zorlanması olanağının olmayışı güçlüklerinin aşılmasının teşvik edildiği bir karar tasarısı.

*
Üstelik Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın Esad rejimi ve Kürtlerle mücadelesinde destek almak üzere göz yumduğu çok sayıda kontrol dışı İslamcı terör örgütünün,
İki devletin de denetiminin olmadığı Hatay- Gaziantep doğrultusundan,Suriye iç bölgelerine doğru derinleşen büyük bir alanda iç savaşın asli unsurları olduğu,
Hem,etnik ve mezhepsel ayrışmaya hem de, kamusal düzenin ve devletin çöküşüne neden oldukları -bu yüzden,Yeni Suriye’ye geçiş sürecinde devletin temel kurumlarının korunmasının biricik şartı olarak bu örgütlerin tasfiye edilmesi önceliğinde bir karar tasarısı.

*
Kimyasal silah saldırısını kimin yaptığına ilişkin raporun oluşmasının beklenmesi,
ABD ve müttefiklerinin Suriye’ye terörist akışına ilaveten teröristlere sağlanan silah ve para desteğine son verilmesi,
Suriye’de savaşan tarafların, BM Tüzüğü’nün barış tehditlerine karşı eylemler, barış ihlalleri ve saldırganlık eylemlerini sürdürmesi halinde,durumun BM Güvenlik Konseyi’nce yeniden görüşülmesine müteakip güç kullanımına izin veren 7.maddeyi kapsayan bir karar tasarısı!

*
Suriye’deki İslamcı terör örgütleri -bir tarafta,aktif bir şekilde radikalizm ideolojisini yayarken- öte tarafta,kimyasal silah kullanma olasılıklarının yarattığı korku atmosferinde,
Cenevre II Konferansı sürecinde ateşkesin sağlanması ve geçici hükümetin kurulması yolunda -şimdi,BM Tüzüğünün 7.maddesinin karar tasarısında yer alması,
İslami terör örgütlerinin tasfiyesinde NATO’nun Suriye’de Libya senaryosunu tekrarlayacağı kuşkusuna neden oluyor.
Türkiye’yi bölmüş, İslamcı partisini devletleştirmiş bir hükümetin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin sadece bir NATO ordusu olması gerçeğiyle Kürt Hareketi pırıl-pırıl umutlarıyladır…

28.9.2013

28.9.2013 - 7593