Almanya’daki vekillerimiz ve ümidimiz…

22 Eylül 2012 Almanya Federal Parlamentosu Seçimi’nin ardından meclisteki Türkiye kökenli vekil sayımız 5’ten 11’e çıktı ve 12. de yolda.
Seviniyoruz!
Ancak gerçekçi olmamızda da yarar var. Bu nedenle “Almanya’daki vekillerimiz ve onlardan beklentilerimiz” yazma hatasına düşmemek için “ümidimizi ya da dileklerimiz” dile getirmeyi tercih ettim.
İlk önce siz okurlarımızla paylaşalım bu vekillerimizin kimler olduğunu:
İlk olarak Yeşiller’den başlamak istiyorum.
Çünkü futbol benzetmesi yapacak olursak bir tür “Real Madrid tarzı aramızdan çıkmış starlarımızın” Meclis Grubu konumunda Yeşiller biz Türkiyeliler açısından bakacak olursak. Seçilen üç vekilimiz de “deneyimli” ve “şöhretli” arkadaşlarımız!
İçlerinde “en ünlü olanı” diye tanımlayabileceğimiz isim Bad Urach doğumlu Cem Özdemir. Sanırım 1988 yılından itibaren Bonn’da tanışmamızın ardından çok uzun bir dönem çok yakın arkadaşlar olarak birlikte bir çok Almanya deneyimi yaşadığımız ve övülen bir “ikili” olarak anlatacak ortak çok öykümüz olan Cem ile daha sonra yollarımız ayrıldı.
Cem Özdemir savunduğu her içeriği ve yaptığı her açıklamayı doğal olarak imzalayamayacağımızı itiraf etsek de Almanya Türkiyeliler Toplumu içinden çıkmış “en başarılı” arkadaşımız olarak uzun bir aradan sonra tekrar “Bundestag’ta”. Cem Özdemir kendi deyişiyle “birinci ülkesi Almanya’da” belki de “ilk Türkiye kökenli bakan” olmaya politikacı olduğunu da hatırlatmak isterim. Eğer seçim farklı sonuçlanmış ve bir SPD-Yeşiller Koalisyon Hükümeti kurulabiliyor olsaydı, Cem bu hedefini gerçekleştirmiş olacaktı. Yaşı bir seçim dönemi daha beklemeye müsait. Büyük bir ihtimalle ya Yeşiller Partisi Eş Başkanlığı’na bir kez daha seçilecek ya da Yeşiller Federal Meclis Grubu Eş Başkanı tarzı bir görevde göreceğiz onu.
Beşinci kez “Bundestag” vekili olarak seçilen ve bir şekilde “hem Almanya Türkiyeliler Toplumu” hem de Türkiye’de bunun pek bilinmediği ama bu dönem bittiğinde tam yirmi yıldır vekil olmuş olacak olan Tokat doğumlu Ekin Deligöz’de bu açıdan değerlendrildiğinde “çok başarılı”. Yeşiller Federal Meclis Grubu’nda özelikle “çocuklarla ilgili politikalar” söz konusu olduğunda “partisi içinde bir marka” Ekin.
“En kıdemli Eyalet Parlamentosu” milletvekili olarak Berlin’de uzun yıllar “Kreuzberg vekili” olarak eyalet milletvekilliği yapan ve Aydın Doğan’ın hemşerisi olmaktan gurur duyan Gümüşhane doğumlu Özcan Mutlu ile de uzun yıllar bir çok alanda birlikte koşturduk. KKTC ve Kıbrıslı Türkler konusunda tanıdığım az sayıda “cesur” vekilden biri oldu Özcan. “Bundestag” hedefi için bundan önceki Federal Seçim’de de mücadele veren Özcan Mutlu bu sefer başardı.
Cem, Ekin ve Özcan günümüzde farklı düşündüğümüz bir çok konu olmasına rağmen her zaman başarılarına sevindiğim yılların emektar Türkiye kökenli politikacıları Almanya’da.
SPD’de ise Türkiye kökenli beş milletvekili ile herkesi “olumlu” şaşırttı. Üstelik altıncısı da yolda!
SPD’de “starımız” elbette Aydan Özoğuz. Hamburg doğumlu Aydan aynı zamanda SPD Başkan Yardımcısı. 2009 yılından beri “Bundestag” milletvekili. Daha önce de Hamburg Eyalet Parlamentosu milletvekili olarak deneyim topladı. Diğer tüm vekillerimizden onu ayrıca sempatik yapan bir yanı ise onun “Almanya Müslüman Akademisi Kuratoryumu üyesi” olmasının yanı sıra “müslümanlara yönelik saldırılar” söz konusu olduğunda sunduğu “doğru duruşu”.
SPD’nin diğer dört milletvekili ise “Bundestag” çatısı altında ilk kez bulunuyorlar. İçlerinde Metin Hakverdi daha önce Hamburg Eyalet Meclisi milletvekili olarak deneyim sahibi olanı. Hamburg doğumlu Metin Hakverdi SPD içinde de federal düzeyde koşturan bir isim olarak tanınmakta.
Berlin doğumlu Cansel Kızıltepe SPD Federal Meclis Grubu’nda asistan olarak deneyim kazanmış bir arkadaşımız.
Adana doğumlu Gülistan Yüksel seçildiği Aşağı Ren Vestfalya Eyaleti’nde “uyum çalışmaları kapsamındaki” uğraşları ile tanınan ve belki de “göçmen olarak Almanya’da yaşamanın ne anlama geldiğini” yaşam deneyimi ile en iyi bilen politikacılarımızdan biri olarak tanımlanabilir.
18. Dönem “Bundestag” vekillerinin en genci olan Mahmut Özdemir 1987 yılında Duisburg’ta doğmuş. Büyük oğlum ile yaşıt bir gencimizin bizi temsilen Federal Meclis’te yer alması gerçekten çok güzel. “Mahmut” hakkında sadece “övgüyle” bahsediyor onu tanıyanlar. Çoşkuyla izleyeceğiz inşallah onu. Çünkü artık gençlerimizin yetişip bayrağı teslim alma zamanı şimdi!
CDU tam bir süpriz yaptı. Sevindirici bir gelişme oldu. Leverkusen doğumlu Cemile Yusuf kendini hepimizi sevindiren bir şekilde “müslüman” milletvekili olarak tanımlamakta. Batı Trakyalı bir ailenin çocuğu olduğu için aynı zamanda Yunanistan vatandaşı! Dileriz diğer konuların yanı sıra Kıbrıs Sorunu’nun çözümünde “Alman-Türk-Yunan” kimliği ile katkısı olur. CDU’nun onu seçilecek bir sıradan aday göstermesi geleceğe de ümit vermekte.
Sol Parti’de ise hem yeni bir gelişme yok. Hiç bir zaman savunduğu içeriklerin büyük bir çoğunluğunu onaylayamayacağımız Duisburg doğumlu Sevim Dağdelen gene seçildi. Bu açıdan kesinlikle başarılı. Öte yandan yeni bir gelişme: Berlin’de hepimizin yıllardır tanıdığı Azize Tank artık “Bundestag” milletvekili. Sol Parti malüm!
Gelelim yolda olan 12. vekilimize. Macit Karaahmetoğlu Baden Württemberg Eyaleti SPD listesinin birinci yedeği ve sizinle bir “sır” paylaşmamda sakınca yok. Çok yakında önü açılacak ve o da “Bundestag” milletvekili olacak. Rize doğumlu Macit bunu hak edenlerden biri. Geçmişte bir “Türk Partisi” başkanlığı döneminde karşı, karşıya geldikten sonra SPD üyesi olduğunda özellike “Schröder Seçim Kampanyalarımızda” parlayan Macit Karaahmetoğlu çok başarılı bir seçim kampanyası yaptı ve “duruşu” ile de bizi hayal kırıklığına uğratmadı hiç bir zaman.
Gelelim dileklerimize.
“Beklenti” kelimesi Almanya Politikalarına yönelik olarak yanlış olmazdı. Ancak bu modern çağımız ve global dünyamızda İç ve Dış politikalar birbirlerinden çok zor ayrılabilmekte. Ve vekillerimiz Türkiye kökenli olduklarından ve de kimisi “bunun altını da çizdiğinden” özellike Türkiye söz konusu olduğunda “dileklerimiz” olmasına da şaşırmamak gerek.
Almanya’da “AK Parti’ye yakınım” ya da “Türkiye Başbakanı’nı takdir ediyorum” demek artık “her babayiğidin harcı” değil. Bu durumda özellikle “ulusalcı kemalist odaklar”, “2002 öncesi statüko dönemi tarafından madden beslenip şimdi bir kuruş alamayan” eski dönemin jurnalcileri ve hala “aynı dinazörler gibi soyları tükendi sandığımız ama bir şekilde zamana karşı direnen marjinaller” hemen “çamur atmaya başlıyor” ve “karalama propagandalarını” hayata geçiriyorlar. Türkiye’nin her geçen gün demokratikleşmesi ve güçlenmesinden rahatsız olan “Türkiye karşıtı” çevreler Almanya’da günümüzün AK Parti karşıtlarını bu nedenle çok sevmekteler. Onların “safsatalarına inanmasalar da” işlerine geldiği için kullanıyorlar.
Benim için büyük bir hayal kırıklığı olan ve geçmişte “faşist Türkiye’ye karşı birlikte mücadele verdiğim” bazı Alevi dostlarım ve onların teşkilatları da bu alanda maalesef “beni bile şaşırtacak” derecede “masum” değiller. Sunulan “diyalog olanaklarını red etmek” ve “faşist Türkiye” safsatalarını tercih etmek günümüzde Almanya’da bazı çevrelerin desteğini de beraberinde getiriyor olmalı. Bu konuda gerçekten üzgünüm. Alevi dostlarımın “onlara onlarca yıl en büyük kötülükleri yapan ulusalcı-kemalistlerin kalesi CHP” ile aynı çizgide olmaları acı.
Kısacası “günümüz Türkiye’si” söz konusu olduğunda mecliste bulunan 11 arkadaşımızdan beşinin kesinlikle “Gezi Komplosunun Propagandası” etkisinde tavır alacaklarından hiç şüphemiz yok.
Az sayıda arkadaşımızın kesinlikle “Türkiye konusunda” Türkiye karşıtlarının “yalanlarına kanmadığını” ve “ulusalcı-kemalistlere yüz vermediğini de” biliyoruz.
Diğerlerinin de bu konuda “Türkiye’de 27 Mayıs’ı tekrar etmek ve Evren Cuntası tarzı kemalist oligarşiye geri dönmek tarzı sapık düşüncelere” şans vermeyeceğine inanmaktayız. Dileğimiz bu.
“Bundestag’taki” arkadaşlarımızı Türkiye’ye karşı çirkin operasyonlar içinde görmemek bizim için yeter de artar. “Türkiye’yi açık olarak” desteklemesini zaten bekleyemeyiz hiç birinin. Çünkü bu kariyerlerinin sonu anlamına gelir.
Bir de Almanya söz konusu olduğunda Türkiyeliler Toplumu’nun büyük çoğunluğunu oluşturan ve özellikle “ben müslümanım ve dinimin ön gördüğü şekilde yaşamayı doğru buluyorum” diyen insanlarımız maalesef 11 vekilimizin hepsi tarafından “gerçekten temsil” edildiklerine inanmamaktalar. Haklılar da. Bu bir gerçek.
Sadece “sandık başına gitmeleri” yeterli değil kendi içlerinden özellikle genç insanlarımızı da bundan sonra yapılacak seçimlerde aday olup seçilebilecek konuma getirmeleri acilen gerekmekte.
Örneğin “Bundestag’ta “namaz kılmak” arzusunda olan bir vekilin olması bugün için alışılmış olmasa da aslında bir Almanya gerçeği olarak şu ana kadar yaşanmamış durumda. Oysa gayet doğal bir talep olurdu bu istek.
Müslümanların sorunlarının çözümü o sorunları bizzat yaşayanların mecliste vekil olması ile çözülebilinir. Koskaca “Bundestag’ta” “başını örten tek bir kadın vekilin olmaması ne derece Almanya gerçeğine uymakta?
Tüm bunlar bundan sonra yapılacak seçimlerde geniş yığınlarımızın adaylarını çıkarmasının kaçınılmaz olduğunu göstermekte.

Yazıları posta kutunda oku