Geçen hafta uluslararası düşünce kuruluşu EBES’in (Eurasia Business and Economics Society – Avrasya İşletme ve Ekonomi Birliği) 11’nci Konferansı için Rusya’nın Ural Dağları eteğindeki Ekaterinburg’da idim.
Rusya Bilimler Akademisi Ural Bölgesi Ekonomi Enstitüsü’nün ev sahipliğinde yapılan Konferansa, 38 ülkeden 200’den fazla akademisyen, uzman ve bürokrat katılmıştır.
Konferans, ekonomi ve finans dünyasından temsilcileri buluşturmuş, 150’ye yakın bildiri sunulmuştur.
Ekaterinburg, Rusya’nın Moskova ve St.Petersburg’dan sonra üçüncü büyük kentidir. Urallar Dağları’nın hemen doğusunda bulunan Sverdlovsk bölgesinin başkentidir.
Tıpkı İstanbul gibi hem Asya’da hem de Avrupa’da kurulmuştur. Tek farkı, İstanbul’un Batıda, Ekaterinburg’un doğuda olmasıdır. Rusçada E harfi Ye şeklinde okunduğu için Rusçada Yekaterinburg denir.
Kent, bölgenin maden ve metal işleri merkezidir. Lenin Caddesi kentin en büyük cazibe merkezidir. Büyük bir Lenin heykeli bu cadde üzerindedir.
Kent, bir üniversite kentidir.
Çünkü, 17 devlet üniversitesine sahiptir. Eskişehir’de üçüncü üniversite kurulmasını yadırgayanlar, Eskişehir’in bir kat büyüğü olan bu kentte 17 devlet üniversitesinin varlığına belki inanmazlar ama, bu bir gerçektir.
Ekaterinburg Rusya’nın önemli bilim ve eğitim merkezlerinden biridir. Ülkenin en önemli matematikçileri, fizikçileri, kimyacıları, mikrobiyolojileri ve nanoteknolojistleri bu kenttedir. Kente çok sayıda araştırma kurumu vardır.
Ekaterinburg, İzmir’in de aday olup kaybettiği Expo 2020’i gerçekleştirecek kentir. Tıpkı İstanbul yerine 2020 olimpiyatlarının Tokyo’da yapılacak olması gibi. İzmir, Expo 2015’i Milano’ya 21 oy farkla kaybetmişti.
EXPO, dünyanın en büyük kültür, tarih ve eğitim olimpiyatlarıdır. Günümüzde kullanılan hesap makinesi, televizyon gibi buluşların büyük kısmı, EXPO’larla insanlığın yaygın kullanımına sunulmuştur.
İlk EXPO 1851 yılında sanayi devriminin başladığı İngiltere’de gerçekleştirilmiştir. Bugüne kadar 53 EXPO düzenlenmiştir.
Kent, Büyük Petro tarafından 1723 yılında kurulmuştur. Doğu ile Batı’nın kesim noktasındadır ve polietnik bir yapıya sahiptir. Kentte 100’den fazla etnik grup vardır. Bu gruplar, anarşi yaratmadan, araçları molotof kokteylleri ile yakmadan, birbirlerine saygı göstererek birlikte yaşama kültürüne sahiptir.
Kentte çok sayıda Kırgız, Kazak, Tatar ve Azeri kökenliler yaşamaktadır. Nitekim, Ekaterinburg tren garının dışında çiğbörek yapan ve sıcak sıcak satan satıcı gördüm. Böyle bir manzaraya ne Kırım’da, ne Kazakistan’da ve ne de Kırgızistan’da şahit olmamıştım.
Kaldığım otelin lokantasını işleten Kırgızlar ile davul zurna çalarak bir parkta düğün töreni yapan Kürtler arasında hiçbir sorun yaşanmamaktadır.
Otelde kanalları karıştırırken Tataristan kanalına denk geldim. Kırım kökenli olduğum için anlamakta zorlanmadım. Kazan Tatarları, Türklerin kuzey kolunu oluşturur. Çağatay, Altınordu, Kazan, Astrahan, Nogay, Kasım, Sibir ve Kırım Hanlıkları bu kol içinde yer alır.
Özellikle Kırım ve Kazan Tatarları, dünya Türklüğü içinde önemli bir yere sahiptir. Eskişehir’in her yerinde gördüğümüz “dilde, fikirde işte birlik” sözü, bir Kırım Tatarı olan İsmail Gaspıralı’ya aittir.
Rus televizyonlarının bir kanalında Muhteşem Yüzyıl’ı Rusça seslendirilmiş şekliyle izleyince çok şaşırdım. Demek ki Ruslar Kanuni Sultan Süleyman’ı çok seviyorlar ki, başka bir diziyi almamışlar diye düşündüm kendi kendime.
Daha sonra Rus Domashniy televizyon kanalı tarafından yayın hakları alınarak Cumartesi ve Pazar günleri ardı ardına ikişer bölümünün Ocak 2012 tarihinden bu yana yayınlandığını öğrendim.
Dizinin ilk dört bölümünü izleyen Rus seyircilerin, dizi hakkındaki yorumları ve tartışmalarını da okuyunca, Türkiye’nin bu gibi daha fazla TV dizisi yapmasının ülkemizin tanınması açısından çok yararlı olduğu kanısına vardım.