Sayın Egemen Bağış’ın vize pazarlıkları hiç de Avrupa’lı gözükmüyor;
Birincisi, Avrupa’da tenis, yüzme, at, uçuş, araba, bisiklet, mantar, çıplaklar vb. klüplere üyelik için karar vermeden önce bir açık kapı günü yaparlar, kararınızı vermeden önce ne olup bittiğini bir görürsünüz. Madem ki ülkeler bu konuda referanduma gidebilirler, Avrupa Birliğine aday Türkiye’nin vatandaşları görmeden neye nasıl karar verecekler. Vizesiz dolaşım, üyelikten sonra kısıtlamayı bırakın, üyelikten önceki süreçte tümüyle sağlanmalıdır. Zaten Avrupa’nın zararına olacağını da sanmam, tersine biraz abartırsak et, süt almaya Avrupa’ya giden Türk vatandaşları Türkiye için kısa vadede ekonomik kayıp riski taşıdığından, vizesiz dolaşım bugünkü Türk hükümeti tarafından istenmiyor dahi olabilir.
İkincisi, “işadamlarına kolaylık sağlayalım” yaklaşımı çok Avrupa orta ve alt sınıf yaklaşımıdır, ki Merkel de bu kesimi temsil eder zaten. Parası olanlar gelsin, şu kadar harcayacak olanlar gelsin vs. gibi türevleri de yaratılabilir. Hiç samimi bulmuyorum, zaten bunun bugün tartışılıyor olması dahi ayıptır. Ankara anlaşması bir yana Gümrük Birliği’inin getirdiği malların serbest dolaşımı, o malları alıp satacak adamlara da bu hakkı vermelidir tabi ki. Neresinden baksanız Dünya Ticaret örgütü, rekabet kanunları, Gümrük Birliği, insan hakları vb. bir çok anlaşmaya zaten aykırıdır bu durum.
Üçüncüsü, Bir tarafda konuşulan şey aday bir ülkenin vatandaşları ile ilgilidir, pazarlığın karşı tarafında ise kaçak girenlerin geri gönderilmesi, hukuki ve insani durumları vardır. Yani AB’ye aday bir ülkenin vatandaşı olarak bir Türk’ün Avrupa’ya gitmesi ile kaçak giden Afrikalı, Pakistan’lı vb. ülke vatandaşlarının durumları arasında ne gibi bir alaka vardır ki. İlla pazarlık olacaksa bu pazarlığın bir tarafında Türk’ün vizesiz Avrupa’ya girmesi, diğer tarafında ise vizesiz giren bu Türk’ün girdiği ülkedeki kalma süresi ve kanunlara uymadığı durumda yapılması gerekenler olmalıdır. Kaçak girenlerin geri gönderilmesi insani bir konudur ve Avusturya’nın vaktiyle Saddam’dan kaçan kürtlerden “Almanca bilen ve doktor olanlar gelsin” yaklaşımından daha fazla insani çaba gerektirmektedir.
Müzakere sürecindeki, “müzakere” ismi bir Avrupa kibarlığıdır, esasen sürecin çoğu kanunlarını, kurallarını, standartlarını bana uydur demek için “uyum” sürecidir. Nadir müzakere edilebilecek, Avrupa’nın kendi değerleri ile çeliştiği konulardan birisi “Türklere Vize” konusudur ancak orada da anlaşılan, Türk tarafının müzakere yeteneği zayıf gözükmektedir.
Sonuçda Avrupa’nın bu konudaki yaklaşımı samimi değildir. Buna karşılık Egemen Bağış’ın 3 yılda birliğe üye oluruz, istemiyorsan söyle gibi düşüncüleri de samimi değildir, ama bu başka bir gündem maddesidir.
Taner Ertunç
01.03.2011