YOBAZ OĞLU YOBAZ

Batı; Türkiye,Tunus, Libya,Mısır gibi ülkelerde toplumlarının en altdaki kesimlerinden iktidar ettiği İslamcı sefillerin “Müminler, kendi sorunlarını ancak şeriatın tesisi aracılığıyla oluşacak ve onunla başarı şansı bulacak bir İslami ideoloji oluşturmak suretiyle çözebileceklerdir” inanışlarından küresel bir boyuta dönüşmek hevesini geç de olsa gördü.
O yüzden Devlet Başkanı Beşar Esad’ın devrilmesi halinde Suriye’nin etnik ve dini kimlik temelinde bölüneceğinden,İslamcı radikalizmin bölgede başlıca aktif güç haline gelmesinden endişelendi.
Elbette yüzlerce yılın birikimi küresel güvenlik, refah,değerler bileşkesinde uluslararası düzenin tehdit edilmesine izin veremezdi.

*
Üç yıl önce Beşşar El Esad,”Suriye lâik olan tek Müslüman Arap devletidir. Lâik ülkede mezheple uğraşılmaz. Suriye’yi karıştırmak için olayı mezhep boyutuna indiriyorlar. Her adımı atarım ama din eksenli şeriat partilerine izin vermem. Laikliğe zarar verecek örgütlenmeye izin vermem” diyordu.
O gün-bugün Arap İslam ülkelerinde ve Suriye’de de ayaklanmalar üzerinden kayıplarını tazmin etmeye çalışan Batı’ya ve onların türlü desteği ile Esad rejimiyle asla siyasal diyalog kurmaması için teşvik edilen Türkiye gibi ülkelere ve silahlı İslamcı muhalefete karşı mücadele veriyor, ülkesine uygulanmak istenen modele direniyor.

*
Üç yıl sonra, Ankara’da Eğitim Bakanı’nın bir okulda 2.sınıf öğrencilerine dağıttığı kitaplarda yer alan,
“Çocuklar savaş oyunu oynuyor/Hiçbiri üstlenmiyor düşman rolüne çıkmayı/Çocuklar saklambaç,körebe yerine savaş oyunu oynuyor/Kovalıyor,yakalıyor ve öldürüyorlar/Çocuklar birdirbir,küsküç yerine savaş oyunu oynuyor/Amaçları benzemek mücahit ağabeylerine” dizeleri ve benzeri şiirler şaşkınlık yaratıyor.

*
Halbuki,Türkiye’de İslamcı iktidar,din ve dini duyguları kendi amaçlarına alet ve araç olarak kullanarak -öncelikle, bir ekonomik güç olmak -sonra, sosyo-politik yaşamı biçimlendirerek dine bağlı tek tip yaşam tarzını sosyal kimlikleri olarak ortaya koymaya devam etmektedir.
Bu çerçevede Atatürkçü ideolojinin gündelik hayata sirayet eden zihniyetine karşı insan yetiştirme düzeni de elden geçiriliyor.
Türk ailesinin eğitilmesi için devletine emanet ettiği, gözünden sakınarak sevdiği çocuklarının idrak, dikkat, irade, hafıza, muhakeme, zeka ve oryantasyon fonksiyonları “dindar ve kindar mücahid ağabeye” benzetilmek üzere uyarılıyor!

*
Fakat yurtdışında hava başka bir türde esmektedir.
ABD ile Rusya’nın, Suriye’nin kimyasal silahlarının imha edilmesi konusunda vardıkları çerçeve anlaşmasına Suriye’nin uyum sağlayacağı ve kimyasal silahlarla ilgili bir liste hazırlamaya başladığı bilgileri gelirken, birbirine paralel gelişmeler işbu-İslamcı iktidar yüzünden Türkiye’nin önüne dev bir cendere oluyor.

*
Önce ABD, Fransa ve İngiltere; Suriye’nin kimyasal silahlarının imha edilmesi programına uyum sağlayacağına dair Rusya ile varılan çerçeve anlaşmayı kapsayan ve BM şartının 7. bölümünde yer alan güç kullanma hakkının işletilmesini öngören bir karar taslağının BM Güvenlik Konseyi’ne sunulmasını tartışa-dursun,
Çin Dışişleri Bakanlığı çerçeve anlaşmayı olumlu karşıladığını, kimyasal silahların imha edilmesi başta olmak üzere Suriye sorununun çözümünün BM gündemi çerçevesine dahil edilerek hızlandırılmasını, Güvenlik Konseyi’nin bu konuda önemli rol oynaması gerektiğinin beklentisinde olduğunu açıklıyor.
Ardından BM Genel Sekreteri, 28 Eylül’de ABD ve Rusya Dışişleri Bakanlarıyla “En kısa sürede Suriye konusunda Cenevre’de uluslararası konferans ve tarihinin de belirleneceği” bir görüşme yapılacağını açıklıyor-ki;
Bunların hepsi Esad rejiminin kimyasal silahlarının kontrolünü uluslararası kontrole bırakması, bununla ilgili bir anlaşmayı imzalamasıyla Cenevre-2 Konferansının da resmi tarafı olacağında bir şüpheye yer bırakmıyor.

*
Halbuki, Türkiye’nin İslamcı iktidarı -esasen, Beşşar El Esad’ı reddediş modunda,ABD ve Rusya girişiminin sonuç vermeyeceği, Esad’ın kimyasal silahların kontrolünü uluslararası kontrole devretme sözünü tutmasının son derecede şüpheli olduğu ve rejimin zaman kazanmaya çalıştığı savında sürece karşı çıkmaktadır.

*
Meclis Başkanı Nuceyfi’nin Irak parlamentosu ve hükümetinin hazırladığı, Suriye’de krizin sona erdirilebilmesi için siyasi çözümden başka bir seçenek olmadığı -bu yüzden, İran, Irak, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın ateşkesin sağlanması, yabancı güçlerin çekilmesi ve demokratik seçimleri kapsayan bir çözüm planında,
ABD ve Rusya gibi ülkelerle işbirliği yaparak Suriye’de demokratik bir geleceğin gerçekleşmesine katkıda bulunabileceği önerisine uzak duruluyor!

*
Madem öyle! ABD Dışişleri Bakanı, Paris’te Fransa ve İngiltere ile yapmakta oldukları BM Güvenlik Konseyi nezaretinde Suriye kimyasal silahlarının imha edilmesi ve Cenevre-2 Konferansının tertiplenmesi konulu toplantıya Türkiye’den mevkidaşını davet ediyor – bakınız, Paris’te koca Türkiye nasıl sıkıştırılıyor?

*
Muhterem’e uluslararası kimyasal silahlar denetleyicisi görevlilerin ya da BM Barış Gücünün kimyasal silahların imha edilmesi için Suriye’ye girmesi halinde,
Türkiye’den radikal grupların ve silahların Suriye’ye girişini önlenmesi için sınır güvenliğinin acilen sağlanmasının gereği bildiriliyor.
Bu talep kimyasal silahın kimin tarafından atıldığının hâlâ açık olmadığı bir dönemde Türkiye’de İslamcıların bugüne kadar türlü askeri,siyasi,lojistik destek verdiği muhalif ve İslami terör örgütü güçleriyle ilişkilerinin askıya alınması ve Cenevre -2 masasında Esad’ın karşısında yer alacak ikinci taraf olunması anlamına geliyor.
Aksi taktirde Türkiye’nin Suriye ile ilgili süreçten ayrıldığının açıklanması gerekiyor!

*
Atatürk’ün,”Bilelim ki millî benliğini bulamayan milletler,başka milletlerin avıdırlar”ifadesini boşa çıkarma gayretiyle dünyaya nesnel bakışı,bilim ve algılayıcısı aklı yaşamın tek rehberi eden ve mazlum İslam ülkelerine de Batı’yı geçebilecekleri mesajını veren politikasının aleyhinde,
“La şarkıyye la garbiyye illa İslamiyye illa İslamiyye” eğitimiyle yetişmiş, dinden demokrasi çıkarmak şarlatanlığında bir heyetin sözde karizması, Esad rejiminin ötesinde dünyada iki paralık olmuş, layığını bulmuştur.

*
Neye yarar? Onlar -hâlâ, “Bir milletin hafızasını esir aldığınız zaman onların geleceğini inşa etmek çok kolaydır” ilkesi doğrultusunda çocuklarımızın beyinlerinden özgürlük ve bağımsızlığın kazanılmasından öğrenilen şeylerin korunması ve gerektiğinde hatırlanması kabiliyeti olan bireysel ve ulusal hafızayı siliyorlar.
Fakat Türkiye,Suriye ile ilgili süreçten ayrıldığını açıklaması halinde BM Güvenlik Konseyinin yaptırım kararlarıyla karşı-karşıya bulunuyor.

*
Bizimki, Türkiye’nin kara sınırını kevgire çevirdiğini görmüyor,hava sahasını ihlal etmekte suçladığı Suriye’nin askeri helikopterini düşürüyor,gerilimi parlatıyor…

18.9.2013

Mustafa Kemal Atatürk