MARAŞ’I VERMEK, DEVLETİ VERMEK DEMEKTİR

Cyprus_about_uydu

MARAŞ’I VERMEK, DEVLETİ VERMEK DEMEKTİR

Hüseyin MÜMTAZ

 

                Maraş’ı vermek; Magosa’yı vermek, Girne’yi, Lefke’yi, Lefkoşa’yı vermek demektir.

Maraş’ı vermek devleti vermek, devletten vazgeçmek, KKTC’yi sıfırla çarpmak demektir.

Hâl böyleyken ortalıkta mebzul miktarda dedikodu dolaşmaktadır.

Taze Dışişleri Bakanı Özdil Nami, “Maraş’ın Türk kontrolünde açılması ve eski sahiplerini bunlara geri gelmesi gibi her hangi bir düşüncemiz ya da resmi hazırlanmış bir planımız bulunamamaktadır” demiş.

Nami’nin; “Ver-kurtul”cu Talat’ın resmî/gayri resmî; açık/kapalı sözcüsü, danışmanı, müzakerecisi geçmişini biliyor olmamız söylediklerine ihtiyat ve şüpheyle yaklaşmamıza neden olmaktadır.

Bu satırların yazarı Nami’yi; UBP iktidarı ve Özgürgün’ün Dışişleri Bakanlığı zamanında Lefkoşa’nın güneşli bir öğle vaktinde Pronto Kavşağı’ndaki bir restoranda bilmem ne grubu üyesi Oslo’lu iki bayana çok taraflı “brifing” verirken duymuş olma bahtsızlığına uğramıştır.

Bahtsız şaşkınlığımızın asıl nedeni “halka açık toplantıya” bir süre sonra, Nami’nin yemeğe geç geldiği için özür dileyen yeni katılımcıyı Oslo’lulara takdim ederken “Dışişleri mensubu bayan bilmem kim” diye tanıtmış olmasıdır.

Yâni Özgürgün’ün bir “çalışanı”, iktidarın dış politikasıyla taban tabana zıt bir muhalefet milletvekili ile uluslararası bir bilgilendirme/çalışma yemeğinde çekinmeden yer alabilmiştir.

Nami’nin Dışişleri bakanı olmasından her halde en fazla memnun olan şimdi o “çalışan”dır.

Nami diyor ki; Maraş’la ilgili “resmî” hazırlanmış bir planımız yoktur.

“Gayriresmî”si olabilir mi acaba?

Aynı gün NTVMSNBC’den Selim Sayarı, Eroğlu ile Özersay’ın uçakta başbaşa çalışırken çekilmiş bir fotoğrafı eşliğinde; “NTV’nin ulaştığı plan, Maraş’taki Rum mallarının hak sahiplerine verilmesini, yerel idarenin Gazimağusa Belediyesi’ne, güvenliğin ise KKTC polisine bağlanmasını öngörüyor” haberini veriyor.

Sayarı’ya göre “KKTC, Kıbrıs sorununun çözümünde önemli bir yer tutan ve 39 yıldır kapalı tutulan Maraş bölgesi ile ilgili kapsamlı bir plan hazırladı. Plan bir dönem Akdeniz’in önemli turizm merkezlerinden olan Maraş’taki Rum mallarının doğrudan hak sahiplerine verilmesini öngörüyor.  Bu çerçevede Maraş’ta taşınmaz malları bulunan Rumlar, KKTC’de kurulmuş olan Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvurarak, kente geri dönebilecekler. Plana adanın güneyinden destek var. Maraş’ta en büyük malvarlığına sahip Rum Lordos şirketler grubu başkanı Konstantinos Lordos, kentin kimin kontrolünde olacağıyla ilgilenmediklerini, kentte kendilerine ait malların iadesini istediklerini belirtti. 22 sayfalık plana göre, kentin yerel idaresi Gazimağusa Belediyesi’ne, güvenliğiyse KKTC polisine bağlanıyor.

KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’yla, planı hazırlayan eski başmüzakereci ve uluslararası hukukçu Kudret Özersay’ın gizlice Maraş’a giderek, incelemeler yaptığı ve alternatif Maraş planının geçen yıl nihai şeklini aldığı belirtiliyor.

Türk tarafı Maraş’ın kapsamlı bir çözümün parçası olduğunu vurguluyor.

Diplomatik gözlemciler, uygun koşulların oluşması halinde böyle bir planın uygulanabileceğini belirtiyorlar. Plan, Rum yönetiminin rızasına gerek kalmadan, uluslararası hukuka uygun şekilde yürürlüğe konabilme özelliği de taşıyor”.

Doğrusu Eroğlu’nun; yine Talât’tan miras Özersay ile böyle yakın mesai içinde olduğunu bilmiyordum.

“Toparlanıp” da mevcut politikaların tümünü; hem de Cumhurbaşkanlığı görevlisiyken eleştiren Özersay değil miydi?

“Mutabık kalınan kapsamlı plân”ın neresini eleştirelim?

1.“Rum malları” doğrudan hak sahiplerine verilecek; 2.“Hak sahipleri”, a)dostlar alış verişte görsün kabilinden Taşınmaz Mal Komisyonuna başvuracak, b)idare belediyeye, c)güvenlik de polise bağlı olacak ve böylelikle “güya” KKTC’yi “tanımış” olacaklar..

Sonra da kalkıp “Maraş’ın kapsamlı bir çözümün parçası olduğunu” iddia edeceksiniz!

Maraş’a Rumlar dolduktan altı ay sonra orasının artık Türk toprağı olduğunu söyleyebilecek misiniz?

Şimdi bile Karpaz’daki üç buçuk Rum tamamen sizin kontrolünüzde mi yoksa BM’nin koruyucu kanatları altında ve onların “gözetiminde” ve “denetiminde” mi?

Be efendiler Maraş’ın tamamı, Kıbrıs adasının %70’i Osmanlı vakıf malı değil mi?

Bunu öğrenmek için Maraş’a öyle gizlice gitmeye filan lüzum yok. Haşim Altan’ın kitaplarını, Taner Erginel’in çalışmalarını, Halil Giray’ın haritalarını, Taner Derviş’in makalelerini zahmet edip okusanız problem çözülecek..

Taner Erginel diyor ki, “Magosa tapu dairesi elimizde, bakın belgelere”..

Bakmıyoruz..

Bizim tapu kayıtlarımıza, devlet dairelerimize, raflardaki dosyalarımıza, belge ve bilgilerimize Rum devlet görevlileri, dışişleri mensupları en ufak bir zorlukla karşılaşmadan kolaylıkla ellerini kollarını sallayarak ulaşabilirken, izaz ikramla karşılanırken biz gidip, zahmet buyurup okumuyoruz..

Öte yandan Eroğlu, 18’inci Dönem Downer’in Maraş’la ilgili konuyu Ankara’ya taşımasına şiddetle karşı çıktıklarını kaydettikten sonra Anastasiadis’in muhatabının kendisi olduğunu ifade ederek “Anastasiadis’in  bir önerisi varsa müzakere masasına önerisini getirir tartışırız. Burada muhatabı yokmuş gibi davranış içine girmek, Downer’i posta memuru gibi kullanması ve Downer’in de bunu kabul etmesi doğrusu beni üzmüştür” dedi.

Maraş konusunda Anavatan Türkiye hükümetiyle ortak bir görüş içinde olduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, bu görüşün dışında bir hareket tarzının, bugüne kadar olmadığını, bundan sonra da olacağını düşünmediğini kaydetti.

Maraş’ın toprak konusu görüşülmeye başladığında gündeme geleceğini, toprak konusunun da en son görüşülecek konu olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, toprak konusu görüşülmeye başladığında dörtlü veya beşli zirve denilen 3 garantör ve 2 tarafın katılacağı görüşmeler yapılacağını belirtti.

Diğer konular görüşülmeden toprak konusunun görüşülmesiyle büyük bir huzursuzluk ve ekonomide bir çöküntü ortaya çıkabileceğine işaret eden Cumhurbaşkanı Eroğlu, buna sebep vermemek amacıyla toprak konusunun son olarak görüşülmesine karar verildiğini vurguladı.

Downer’in Türk tarafından bir jest beklediğini, ancak Kıbrıs Türk tarafının en büyük jesti Annan Plan’ına evet demekle yaptığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “onların bir jest yapması beklenirken, bizden jest beklenmesi biraz tuhaf” dedi.

Eroğlu’nun söylediklerinde yanlış şeyler yok.. En önemlisi “toprak”, dolayısı ile “Maraş”ın en sonunda görüşülecek olması..

Fakat Eroğlu’nun sıkıntısı da büyük..

Çünkü anladığımız kadarıyla en büyük zorluğu ve sıkıntısı; selefinin yürüttüğü politikaların tamamen karşısında olduğu için binde 3’lük bir farkla seçildiği Cumhurbaşkanlığı makamında açık veya kapalı/resmi veya gayri resmi hala Talât’ın “mutemet” adamlarıyla çalışma mecburiyetinde kalması..

Özersay ve Nami ile varacağı fazla bir yer yoktur Eroğlu’nun..

Maraş vatandır.. Girne, Magosa, Lefkoşa, Lefke, Güzelyurt gibi vatandır Maraş..

Mevzu bahis olan vatansa gerisi teferruattır. 18 Eylül 2013

 

 

57’İNCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ

 

 

 

Yazıları posta kutunda oku

MARAŞ’I VERMEK, DEVLETİ VERMEK DEMEKTİR - turizm