Kıbrıs Rum tarafındaki ekonomik çöküntü Rumları, ekonomik nedenlerden dolayı taviz vermek zorunda kalınabilir korkusu ile müzakerelerden ne denli uzaklaştırmışsa, bir o kadar da Kıbrıs adasının münhasır ekonomik bölgesi içinde varlığı kesinleşen doğalgaz uzaklaştırdı.
Rumlar, doğalgaza tümüyle sahip olana dek müzakereleri uzatmak ve egemenlikten taviz vererek Kıbrıslı Türklerle ortaklık kurmak yerine doğalgazın getireceği zenginlik ile de adanın kuzeyini ele geçirerek adanın mutlak hakimi olmayı hedefliyorlar.
Rumların bu yeni “Kıbrıs Stratejisi”nin aşamaları belli oldu.
- Müzakereleri doğalgaz çıkana kadar sonuçlandırmamak,
- Bu doğrultuda ilk adım olarak müzakerelerin başlamasını geciktirmek için her yolu denemek,
- Özel temsilci veya Müzakereci atamasını geciktirmek,
- Özel temsilci veya Müzakereci atamasını yapıldıktan sonra müzakerelerin başlayabilmesi için ön hazırlık talep etmek,
- Müzakerelere başlangıç tarihini belirlememek için ön hazırlıkların tamamlanmadığı itirazında bulunarak müzakerelerin başlayamayacağını öne sürmek,
- Müzakereler kesin olarak başlamadan evvel ortamı gerginleştirmek ve Türkleri “anlaşma istemiyorlar ” zannı altında bırakmak için Türklerin peşinen “hayır” diyecekleri tavizler istemek ve koşullar öne sürmek,
- BM’nin müzakere sürecini bir takvime bağlamasına karşı çıkmak ve müzakerelerin yıllarca sürebilecek şekilde ucunu açık hale getirmek,
- Müzakerelerin başlaması ve masaya oturmak kaçınılmaz hale geldiğinde Avrupa Birliği’ni (AB) taraf veya hakem olarak sürece dahil etmek,
- Müzakereler sonucunda elde edilecek çözümün neyi içerebileceğini ve Rum çoğunluk idaresinde bir devletin kurulmasını peşinen empoze etmek,
- Bu aşamaya gelinene dek doğalgazın çıkarılması ve borularla adaya getirilmesinin tamamlanmış olmasını sağlamak,
- Doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya gönderilmesi fikrine karşı çıkmak,
- Kıbrıs adasının güneyindeki Rum kesiminde sıvılaştırma tesisi kurularak adaya ulaşmış olan doğalgazın Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin en küçük bir hakkı, katkısı ve etkisi olmadan satışını gerçekleştirmek,
- Doğalgaz konusunda ABD, AB, Rusya ve Çin ile ortak faaliyet ve satış anlaşmaları imzalamak,
- Kıbrıslı Türklere karşı ekonomik üstünlük ve Türkiye’ye karşı da politik üstünlük sağlandıktan sonra Kıbrıs’ın kuzeyini ele geçirmek çalışmalarını başlatmak,
- Kıbrıslı Türkler arasına kışkırtıcılar sokup, Rumlarla işbirliği yapılması ve birlikte yaşanması fikrini yaygınlaştırmak ve pekiştirmek,
- Avrupa Birliği’ni kullanarak Türkiye’nin Kıbrıs adasından geri çekilmesini sağlamak,
- Adayı bir tek mermi atmadan ve Türk ordusu ile çatışmadan ele geçirmek.
2013 yılının Şubat ayında Kıbrıslı Rumların Cumhurbaşkanı seçilen DISY Genel Başkanı Nikos Anastasiades, seçimlerden evvel verdiği beyanatlarda ve yaptığı açıklamalarda farklı konuşmuş olsa da, 24 Nisan 2004 tarihinde yapılan referandumda Kıbrıs’ta “Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti” kurulmasını öngören Annan Planına blok halde “Evet” diyen DISY’nin o dönemdeki Genel Başkanı olmuş olsa da, şimdi fikrini değiştirdiği kesin.
Anastasiades eski söylemlerini, çözüm önerilerini ve kendi şahsına özgü gevşek federasyon önerisini unuttuğu, Cumhurbaşkanlığı koltuğunun, politik çıkarların ve Rum Ulusal Konseyinin baskısının Anastasiades’in seçim öncesindeki düşünce ve fikirlerini değiştirdiği kesin.
Şimdi artık Anastasiades yukarıdaki yeni stratejiyi aynen ve harfiyen uygulamaya koymuş durumda. Kaçarı yok. Ya Helen tarihi, Kıbrıslı Türkleri adanın egemenliğine ortak ettiği için kendisini lanetleyecek, ya da kesin hedefe ulaşılana ve Rumlar adanın mutlak egemeni olana dek Helen çıkarlarına kayıtsız şartsız hizmet etmiş safkan Helen olarak adı tarih kayıtlarında yer alacak.
Anastasiades, adaya barış getirmek yerine Helen tarihi içinde lanetlenmemeyi tercih etmiş durumda. Müzakerelerden fazla ümitli olmamak ve anavatan Türkiye ile ele ele, birlikte başımızın çaresine bakmak çok daha doğru bir strateji olacak biz Türkler için.
Ata ATUN
e-mail: ata@kk.tc
16 Eylül 2013