ABD ve Rusya’nın mutabakata vardıkları Suriye’deki beyhude ve yıkıcı askeri seçeneğin karşıtı olarak, krize siyasi bir çözüm bulmak üzere BM ve Arap Girişimi temsilcisi Lahdar İbrahimi’nin öncülüğünde tüm ilgili tarafların katılımıyla, misyonu çoğulcu demokratik bir sisteme geçişin sağlanması ve ideal siyasi araçların araştırılması olan 2.Cenevre Konferansı bir türlü düzenlenemedi.
*
Önce,Suriye’de elverişli ortamın oluşturulması için tüm tarafların ateşkes ilan edilmesinde, Suriye dışında ikamet eden siyasetçilerin hiçbir güvenlik, hukuki veya siyasi hesap sorulmaksızın geri dönmelerine izin verilmesinde,tutukluların ya da kaçırılanların serbest bırakılmaya başlanması ve devletin aranan kişiler için ayrımsız af ilan etmesinde,göçmenlerin evlerine ve işyerlerine geri dönüşünün güvenceye alınmasında,siyasi nedenlerle özel mahkemelerin verdiği hükümler doğrultusunda işinden olan ve medeni hakları ellerinden alınan herkes için zararın telafi edilmesine ilişkin gerekli uzlaşmalar sağlanamadı.
*
Böyle bir ortam yaratılamadığı için taraflar müzakerelerden çıkacak sonuçlara bağlılıklarını taahhüt etmedi.
Konferans’ı destekleyen devletler, savaşan taraflar başlangıçta üzerinde uzlaşmaya varılamayan tüm konuların tarafsız bir uluslararası Jüri Komitesine sevk edileceğine -burada, görüşlerin bir araya getirilerek Cenevre-1 Bildirgesi ve Kofi Annan planı çerçevesinde sonuç elde edileceğine, bu sonuçların uluslararası, bölgesel ve Araplar tarafından benimseneceğine ve BM Güvenlik Konseyi’nden bağlayıcı bir karar çıkartılacağına inanmadı.
Sonuçta Konferans’ın buluşma yeri, katılımcıların sayısı, tarihi,süresi üzerinde uzlaşılamadı.
*
Öte yanda,Türkiye’de Başbakan Erdoğan iktidarının İslam Birliği hedefi doğrultusunda Ortadoğu’da alt emperyal ülke olmak iddiası çökmüştür; komşu ülkelerle sorunlara boğulunmuş ve yalnızlaşılmıştır.
11 yıllık yanlışlarda tükenmiş Kürt politikasının ardından -şimdi,Kürtlerin yaşadıkları bütün coğrafyalarda ve Suriye’de demokratik bileşik güç olmalarını temin edecek planların kabul görmesini istemiyor.
Bölgenin değişkenleri ve müdahale ile ortaya çıkacak yeni bir durumun, iktidar açısından askeri seçeneği kolaylaştıracak olmasından medet umuyor.
Türkiye’nin bu endişesiyle de Cenevre Konferansı bir türlü toplanamıyor.
*
Ne ki ABD,Rusya ve Çin dünyada yaşanan krizde bir ülkede yaşanacak krizin kolayca komşu ülkelere-hatta,dünyaya yayılma olasılığının kendilerini işbirliğine zorlaması nedeniyle,birbirlerinin çabalarını gölgelemek yerine birbirlerini tamamlayıcı politikalar geliştirmeye, fikir ayrılıklarını barış görüşmeleriyle çözmeye yönelmek kararındadır.
Esasen İsrail-Filistin arasında yeni bir barış planını teşvik etmek üzere, Suriye’de iç savaşın önlenmesi ve yeni Suriye’nin kurulmasından -giderek;birlikte İran’ın nükleer gelişiminin engellemek:ABD füze savunma sistemlerinde Rusya ile işbirliği: Silahlanma mantığının yeniden Stratejik Silahların Azaltılması Andlaşması’ndaki düzeye getirilmesi: Uluslararası camiayı ve Kuzey Kafkasya- Orta Asya’da Rusya’yı tehdit eder duruma yükselen İslamcı radikalizm ile ortak mücadele edilmesi karşılığında;
Uluslararası hukukun yalnızca ABD ve müttefikleri’nin çıkarları bileşkesinde değil, Rusya ve Çin’in de çıkar bileşenleri bileşkesinde geliştirilecek stratejik müttefiklikle BM merkezinden küresel sistem ağlarına yansıtılması ve yeni dünya statüsünün oluşturulması konusundaki siyasi uzlaşıları -işte, Cenevre Konferansı’nın düzenlenemesi üzerine -şimdilerde , kısa metrajlı askeri yöntemlerle kademe-kademe hayata geçirilmeye çalışılıyor.
Ne ki,gelenekselleşmiş çıkarların pekiştirdiği karşılıklı güvensizlikten yavaş-yavaş sıyrılma dahi, yalnızca Suriye’de değil dünyanın bir çok yerinde her gün binlerce insanın can vermesine neden oluyor.
*
Yine de -şimdi,bu kademede;BM’in dünya barışını korumak:Hak eşitliği ve halkların kendi geleceğini belirleme ilkelerine saygıyla uluslar arası dostça ilişkiler geliştirmek:Uluslararası ekonomik, sosyal, kültürel, insani sorunların çözümünde işbirliği yapmak: temel insan hak ve özgürlüklerine karşı saygıyı teşvik etmekte uluslararası uyum sağlayıcı bir merkez olmak misyonunun yeniden yukarıdaki esaslarda tesis edilmesine gidiliyor.
*
Sanki bir gölge oyunu oynanırmış gibi ABD Dışişleri Bakanı J. Kerry “Elimizde çok kanıt var.Biz Esad rejimin emir verdiğini biliyoruz. Rejimin kontrolündeki yerlerden muhaliflerin elindeki yerlere gönderildi roketler.Muhaliflerin bunu gerçekleştirme imkanı yok. Hangi mantık rejim kontrolündeki yerlerden ateşlenen roketlerin muhaliflerin ateşlediğini söyleyebilir” derken,
Rusya Dışişleri Bakanı S.Lavrov,” 21 Ağustos’ta Şam yakınlarında kimyasal silah kullanımı önceden planlandığı yönünde kanıtlarımız var.İslamcı terör örgütlerinin yaptıkları zulmü,kimyasal silahı kendilerinin yerleştirdikleri ve bu davranışlarından dolayı övünmelerini gösteren video kayıtları – özellikle, BM Suriye Komisyonu üyesi Carla del Ponte’nin İslamcı terör örgütleri tarafından kimyasal zehirleyici madde kullanıldığına yönelik profesyonel değerlendirmeler var ” ifadesiyle birbirleriyle uzlaşmaz görüntü veriyorlar.
*
Bu oyunu ABD’nin BM Temsilcisi Samatha Power, Suriye’ye askeri müdahale için BM’in devre dışında bırakıldığını “Güvenlik Konseyi felç olduğu zaman, eğer ülkeler uluslararası kanun ve normları korumak istiyorlarsa Konsey dışında hareket etmek zorundalar” ifadesiyle açıklıyor.
Power, “Suriye’nin de ötesinde, eğer kimyasal silahların yasaklanması anlaşmasının ihlal edilmesine anlamlı bir yanıt verilmezse diğer rejimler de güçlerini artırmak için bu tür silahları edinme ve kullanma çabası bölgenin istikrarını ve İsrail’in güvenliğinin riske eder”diyor…
*
İnsanlık tarihi serüveninde nükleer devrimle birlikte, konvansiyonel ordular tarafından saldırıya uğrama ve işgal edilme korkusundan sıyrıldığı,militarizmin önemli ölçüde dünyadan yok olduğu, sanayi devletlerinde tarihsel mitler yaratma geleneğini zayıfladığı, demokrasi ve onunla birlikte demokratik barışın yayıldığı-o yüzden,savaşların yok olmaya yüz tuttuğu bir aşamada bulunuyor.
Ne ki İnsanlık -bugün,Kitle İmha Silahlarına sahip yeni ülkelerin,terörist grupların ve İslamcı düşünüşün yaygınlaşması ve Batı dünyasının sonunu getirmeye çalışacak olması inancından da dehşeti yaşıyor.
O yüzden Suriye’de nefret tohumları eken saldırgan dini görüşleri tetikleyen El Kaide ve türevi örgütler ile bunları destekleyen ülkelere tedbirler geliştiriliyor.
*
ABD,Rusya ve Çin arasında gayri resmi diplomasi ile yönetici seçkinler arasında birbirleri hakkında sahip oldukları olumsuz mitleri iyileştirmek için toplantılar düzenleniyor,düşmanlıkları besleyenleri engellemeye çalışan örgütlülük oluşturulurken,
İşte, Arap Baharıyla İslamcılar’ın uyum kapasitelerine verilen teşvike rağmen, onların -hem, ekonominin rekabetçi baskılara dayanabilecek bir ekonomi varlığı içinde olmayı temin edememeleri -hem de,demokrasinin kurallarını güvenceye alamayışları,
Üstelik, toplumun en alt tabanında kalmış kitlelerini “İslam tarihinin ışığında müminler, kendi sorunlarını şeriatın tesisi aracılığıyla oluşacak ve onunla başarı şansı bulacak bir İslami ideoloji oluşturmak suretiyle çözebileceklerdir” öğretisinde,”İslami Cihad”a yönelten;
Mısır’da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşler örgütünün Hürriyet ve Adalet Partisi iktidardan indirilmiş bulunuyor.
*
Bu esnada Türkiye’de Başbakan Erdoğan iktidarı dinci ideolojileri uğrunda muharebe gücünü çok fazla zayıflattıkları TSK’nın tank ve füze savunma sistemleri ile diğer askeri araçlarını Suriye sınırında konuşlandırılmaya süratle devam ediyor.
*
Halbuki ABD’nin yapacağı askeri müdahale birinci olarak, Kitle İmha Silahlarına sahip-başta,Suriye olmak üzere diğer hevesli ülkelere,terörist gruplara bir ders vermeyi,
İkinci olarak,siyasi lideri Başbakan Erdoğan ve dini lideri Fethullah Gülen olan Türkiye’de devletleşmiş İslamcı düşünüşün kurumsallaşmasına engel olmayı amaçlıyor.
*
Rusya Savunma Bakan Yardımcısı A.Antonov ise müttefiği Suriye’nin sırtını sıvazlarken sanki Türkiye’ye işaret veriyor:”Suriye hava savunma sistemleri Sovyetler Birliğinin askeri felsefesi ile donanımlıdır. Bu ülkenin hava sahasına girecek tüm uçakları ve Tomahawk füzelerinin de yarısını yakalayabilecek, maksimum savaş uçağının girişini önleyecek ve taktik savunma silahlarını harekete geçirecek güçtedir” diyor.
*
Recep Tayyip Erdoğan’ın yok olası “La şarkıyye la garbiyye illa İslamiyye illa İslamiyye” imam kültürü Türkiye’yi felakete götürüyor.
Çağdaş ülkeler ise BM teşkilatının yenilenmesiyle birbirlerinin çabalarını gölgelemek yerine birbirlerini tamamlayıcı politikalar geliştirmeye ve fikir ayrılıklarını barış görüşmeleriyle çözmeye yönelmiştir.
*
Son dakikada, Rusya’nın Suriye’nin elindeki kimyasal silahları uluslararası kontrole devretmesi halinde ABD’nin saldırıdan vazgeçmesi önerisi Cenevre Konferansı’nın toplanması önündeki engelleri kaldırmıyor,oyununu sürdürmekten başka bir anlam ifade etmiyor.
10.9.2013