Site icon Turkish Forum

DEMOKRASİLERDE SİYASİ PARTİLER

Metin Feyzioğlu

Metin Feyzioğlu

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlunun adli yıl açılışında yaptığı konuşma adeta bir demokrasi dersi gibiydi. Feyzioğlu bizim gibi gelişmekte olan Ortadoğu ülkelerinde pek rastlanılmayacak şekilde İktidarın bütün as elemanların karşısında, Türk Demokrasi anlayışının çarpıtılmış yönlerini büyük bir cesaretle ortaya koymuştur. Gerçek bir demokrasi Feyzioğlu gibi cesur ve bilgili gençlerimiz sayesinde yükselebilir ama ne yazık ki iktidarı bir intikam, bir dinsel dayatma aracı olarak gören bazı devlet adamları bu onurlu çıkıştan ders alma ve kendilerine çeki düzen verme yerine, kişiyi harcamaya yönelik faaliyetlere ağırlık vereceklerdir. Biz de bu fırsattan istifade ile Feyzioğlu gibi çağdaş aydınların çoğalmasını, aydınlarımızın üstlerindeki ölü toprağını atarak bilgi ve tecrübelerini özgürce konuşturmalarını dileyerek demokrasi ve demokratik yaşamla ilgili bilgileri vaktiyle yaptığımız çalışmalara dayanarak vermeye devam edelim.
Demokrasilerde ana unsurlar olan Siyasi Partiler, İktidar-Muhalefet İlişkileri, Egemenlik Güçleri arasındaki ve seçilmişlerle –atanmışlar arasındaki ilişkiler çok önemlidir. Bu ilişkiler arzu edilen seviyede düzenli bir uyuşum içine sokulamazsa, şu anda ülkemizin içinde bulunduğu siyasi tabloda olduğu gibi, demokrasiler büyük ölçüde zarar görebilir.
Çağdaş toplum yaşamında kişinin kendi başına değil, gruplar aracılığı ile sesini duyurabildiği, iktidarı örgütsel çıkarları doğrultusunda elde etme ve etkileme mücadelesi verdiği bilinen bir husustur. Bu siyasal olgu, günümüz anayasalarında siyasi hakların sosyal gruplara (mesela siyasi partiler, dernekler, sendikalar gibi…) yönelik biçimde ve sosyal bir amaca uygun yönde kullanılmasını sağlamak koşuluyla düzenlendiği biliniyor(1)
Demokrasinin en belirgin ve en aktif unsurları siyasi partilerdir. Partiler; sadece eski komünist ülkelerde olduğu gibi tek bir ideolojiye veya günümüz Vatikan veya İran Devletlerinde olduğu gibi belirli bir dine ve geçmiş faşist rejimlerde olduğu gibi bir ulus veya ırka bağlı olmamalıdır. Bunların yanında, radikal soldan radikal sağa kadar 180 derecelik bir yelpaze içinde, mümkünse bütün siyasi akımlar kendi fikirlerine yakın siyasi örgütlerde temsil edilebilmelidirler.
Bir ülkede demokrasinin gelişmesi her şeyden önce siyasi partilerle başlayacaktır. Demokrasi; “parti yöneticilerinin seçimle ve belirli bir süre için işbaşına gelmelerini, partinin önemli problemler hakkında çözüm tekliflerini ve genel yönünü tayin edecek kararların halka en yakın kademelerden yukarıya doğru alınmasını gerekli kılar(2). Bu nedenle parti içindeki yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya iletişim kanalları çok sistemli ve açık olmalıdır. Yani köylü veya şehirli en alt kademedeki parti üyelerinin ürettiği veya benimsediği fikirler, parti içinde engellenmeden üst kademelere kadar ulaşabilmelidir. “Parti politikalarını yoğun bir şekilde tartışabilme ve müzakere edebilme olanağının gerekliliği söz konusudur.”
Bir siyasi partinin ülkeyi tek sesle değil ama çok sesli olarak yönetip yönetmeyeceği o partinin görünüşünden belli olur. Bunun için ilk işaret o grubun parti içi demokrasi anlayışıyla verilir. Aşağıdakilerin fikirlerinin ve kararlarının akışı üsttekiler tarafından engellenmediği ve parti liderlerinin aşağıdakilerin fikir ve kararları üzerinde hâkimiyet kuramadıkları sürece parti içi demokrasiden söz edilebilir” (3). Yok eğer partinin görüşleri sadece merkezde üretiliyor ve alt kademelere daimi bir şekilde aktarılıyorsa parti içi demokrasinin yara aldığı söylenmelidir. Hele hele günümüz Türkiye’sinde olduğu gibi bir kişi veya birkaç kişilik bir grubun kararlarının parti organlarına yön vermesi asla düşünülemez. Parti liderinin Cumhurbaşkanlığı veya Meclis başkanlığı veya önemli bir görev için aday tayin etmesi ve bu adayların parti organları tarafından tartışmasız aynen kabul edilmesi demokrasi ile asla bağdaşan hareketler değildir.
Her görev için daima birden fazla aday belirlenir ve parti elemanları özgür oylarını vererek parti adayını seçebilirlerse o parti gerçek anlamda demokrasiyi özümsemiş bir siyasi oluşumdur denilebilir.
Bazı bilim adamlarına göre “partiler kendilerine demokratik görünüşte bir liderlik sağlama konusunda son derece dikkatli olmak zorundadırlar. Demokratik ilkeler, liderliğin bütün kademelerde seçimli olmasını, sık sık yenilenmesini, kolektif nitelik taşımasını ve zayıf bir otoriteye sahip bulunmasını gerektirir. (4)” Üyeler ve liderler arasında bir uyum ve anlaşma söz konusu olduğu ve liderler kendilerinin üyelerin temsilcisi olduklarını göz önünde bulundurdukları takdirde, partiler demokratik nitelik taşıyabilirler(5).
Bütün bu esasların dışında bir siyasi parti tabandan gelen istek ve teklifleri dikkate almayıp, bütün organlar üzerinde merkezi otoriteyi hâkim kılma ve uymayanları cezalandırma yoluna çok sık başvuruyorsa, bu o partinin iktidarı ele geçirmesi halinde bütün ülke için uygulayabileceği politikanın bir göstergesi kabul edilebilir. Parti içi muhalefete izin vermeyen, kendisine rakip olan ve olması muhtemel bütün yetenekleri tasfiye eden (veya etmeyi düşünen) bir parti lideri (veya lider kadrosu) gelecekteki yönetimlerinin pek de sanıldığı kadar demokratik olamayacağının işaretlerini vermektedirler.(6)

DİPNOTLAR:

(1) Mehmet Akad:Çoğulcu Demokraside Siyasal İktidar ve Baskı Grupları, s.33(İstanbul-1979)
(2) Kudret Bosuter, Türk Siyasi Partiler Sisteminde Parti içi Demokrasi, s.37 (Ulusal Basımevi, Ankara-1969)
(3) E. Wright “Comparative Party Models, Rational-Efficient and Party Democracy” (der.) A Comparative Study of Party Organization (Columbus, Ohio, 1971. p.47)den alıntı; Arsev Bektaş, Demokratikleşme Sürecinde Lider Oligarşisi, CHP-AP (1961-1990), s.109 (İstanbul-1993)
(4) Maurice Duverger, Political Parties, Their Organization and Activity in Modern State, s.134 (New York, Wiley-1963)
(5) Aynı Eser, s.139
(6) Daha fazla bilgi için bknz. M. Galip Baysan: Türkiyede Demokrasinin Kuruluşunda Ordunun Rolü, Birinci kitap; !. Bölüm( İzmir-2oo3)

Dr. M. Galip Baysan

Exit mobile version