BAY ERDOĞAN ST.PETERSBURG’A GELİYOR

Rusya Devlet Başkanı V.Putin, Suriye hükümetini kimyasal silah kullanmakla suçlayanları çok sert eleştirdi.
“Suriye Ordusunun taarruza geçtiği şartlarda kimyasal silah kullandığını söylemek büyük bir aptallıktır. ABD’nin elindeki kanıtları dünyaya göstermesi gerekir”dedi.
4-5 Eylül’de St.Petersburg’ta düzenlenecek G20 zirvesinin Suriye sorununun görüşülmesi için iyi bir fırsat oluşturduğunu söyledi.
Dışişleri Bakan Yardımcısı S.Ryabkov ise ABD’yi Suriye’ye karşı artan bir baskı uygulamak yerine İzlanda G8 Zirvesinde mutabakata varılan konuları hayata geçirmeye çağırdı.

*
Birkaç saat sonra ABD Başkanı B.Obama,Suriye’de kimyasal silah kullanımına yanıt olarak askeri operasyon kararı aldığını ancak bunun için Kongre’den izin isteyeceğini açıkladı-ki, kongre normal şartlarda 9 Eylül’de işbaşı yapıyor -bu durumda,
Dışişleri Bakanı J.Kerry’nin Suriye’deki çatışmanın sadece politik müzakerelerle sonlandırılabileceği ve Başkan Obama’nın bu görüşü paylaştığı,
ABD’nin Cenevre konferansı dâhil Suriye’de siyasi çözümü elde etmek için Rusya ile çalışmaya devam etmek niyetinde olduğu açıklaması barış adına dünyaya umud verdi.

*
Haziran’da G8 Zirvesi’nde; İslamcının “Müminler,kendi sorunlarını ancak şeriatın tesisi aracılığıyla oluşacak ve onunla başarı şansı bulacak bir İslami ideoloji oluşturmak suretiyle çözecektir” mantığı, aynı kanala açılmak kaydıyla yılların içinden muhtelif alanlarda oluşturulan insan sermayesi ve bu insanların arasında kurulan sosyal ilişkilerle oluşturulacak İslam Birliği hedefi ve bunların oluşturduğu siyasi ve sosyo-ekonomik dinamiklerin İsrail’in bölgedeki izolasyonunu büyüttüğü ve kapsamlı bir Ortadoğu barışının fiilen beklemede kalmasına neden olduğu tesbitinde uzlaşılmıştı.

*
Suriye’de zafer kazanması halinde asgari bir bölgede iktidarın siyasetçiler yerine uluslararası İslamcı radikalizmin eline geçme olasılığı ve Şii İran’ın her türlü yaptırıma rağmen hâlâ nükleer gelişmesini sürdürmesi çerçevesinde,
Yeni bir Cenevre Konferansı ardından yeni Suriye’nin kurulması, Sünni/Şii İslamcılık siyasetinin etkisizleştirilmesi, aşırıcıların kaldırılması ve barışın,istikrarın,güvenin insanlığın tarihsel birikimi doğrultusunda akılcılıkla gelişimine,
Bu çerçevede Cenevre görüşmelerine engel olacak adımların tek taraflı olarak tüm günahlardan Esad rejiminin suçlanmasına, İslamcı radikalizmin ve muhalif güçlerin yaptığı zulüm ve işledikleri insani hukuk ihlallerinin göz ardı edilmesine, bu durumun yaratacağı haksız sonuçların BM Genel Kurulu kararlarına yansıması anlamına geleceğine hemfikir olunmuştu.

*
Tam da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, “Hiç kimseyle savaşmadan, hiç kimseyi düşman ilan etmeden, hiçbir sınıra saygısızlık yapmadan, tekrar Saraybosna’yı Şam’a, Bingazi’yi Erzurum’a, Batum’a bağlayacağız. Bizim gücümüzün kaynağı bu. Size şimdi apayrı ülkeler gibi gelebilir -ama, bundan 110 yıl önce Yemen ile Üsküp aynı ülkenin parçalarıydılar ya da Erzurum ile Bingazi! Bunu dediğimizde, bize ‘yeni Osmanlıcı’ diyorlar. Bütün Avrupa’yı birleştirenler, yeni Romacı olmuyor, Orta Doğu coğrafyasını birleştirenler yeni Osmanlıcı oluyor! Geçen yüzyıl bizim için bir parantezdi. Bu parantezi kapatacağız ” heyheylenmesinde sona gelindi_derken,

*
“La şarkıyye la garbiyye illa İslamiyye illa İslamiyye’ eğitimiyle yetişmiş, Cumhuriyetin kurulması ardından Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı, inkilâp ve ilkeleri doğrultusunda Türkiye’nin İslamın yolundan çıktığına,
İslamiyet’in sadece bir din değil topyekün bir hayat tarzı olduğu ve onun emirlerinin ancak mutlakiyetçi İslam Birliği çatısı altında uygulanabileceğine inanan Başbakan Erdoğan,

*
Bir yandan, 2005’ten beri İslâmcı bir medeniyeti kurma iddiasında Türk Dış politikasının bazen ekonomik,bazen ilişkide olduğu halklarla ya da ülkelerle bağlantılarını güçlendirmek, bazen yeni nufuz alanları açmak görevinde Başbakanlığa bağlı Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansına bağlı 40 ülkeden 300’ü aşkın sivil toplum kuruluşunun önderliğinde Tunus,Libya,Mısır’da İslamcıları reddeden yönetimlerin ya da halkların karşısına meydanlara sevketmekte,Suriye’de İslamcı radikalizm ile rejime karşı durmaktadır.

*
Bir yandan, Kuzey Suriye’de sınır boyunda yaşayan Kürtlerin sınırdan 50 kilometre uzaklaştırılıp yerlerine Arapların yerleştirilmesi uygulamasını, Gülen cemaatine bağlı Ensar Dernekleri,Özgür-Der, Kimse Yok mu Derneği,İlim-Dernekleri, Deniz Feneri Derneği,Suriye Birlik ve Yardımlaşma Derneği, Suriye Türkleri Derneği, Suriye Nur Derneği, Cansuyu Derneği, Mustazaflar Cemiyeti gibi sivil toplum kuruluşlarının mensuplarının uluslararası çevrelerin tasfiyesine karar verdiği El Kaideci radikal örgütlerle işbirliği -sonuçta, Araplar-Kürtler arasında çok kanlı savaşlarla sağlamaya çalışıyor, bölgeyi boşaltmaya yönelik ambargo uyguluyor ve bölgeye İslam Birliği hedefinde Arapları yerleştirmeye çalışmaktadır.

*
Öte yanda, dünyayı “Suriye’yi bu bataklığa çekenler bir an önce bu işi aslında diplomasi yoluyla çözsün ama biz 8 ay buna gayret ettik.Ondan sonraki süreçte biz yine gerek Rusya ile gerek İran’la bu tür çalışmalarımız oldu. Gene netice alamadık. Aynı şeyi Batı da yaptı. 100 bini aşan insan öldürüldü burada. Ben aslında kimyasal silah sebebi ile ölenlerden dolayı böyle bir adımın atılmasını zayıf buluyorum. Çünkü olaya bir sebep netice ilişkisi olarak bakıyorum. Olay insanların ölümüyse bu insan ha kimyasal silahla öldürülmüş ha tankla topla veyahutta ne bileyim uçaklardan gönderilen bombalarla öldürülmüş, sonunda 100 bini aşkın insan ölüyor.Müdahale 1-2 günlük gir- çık değil, rejimi bırakma noktasına getirmek olmalı. Kerry’nin açıklamalarına bakılırsa G-20 öncesi müdahale olabilir”diye yangına vermektedir.

*
ABD’nin Ortadoğu barış sürecine,
Küresel lider olmanın verdiği zorunlulukla caydırıcılık gücünü test etmek ve Suriye rejiminin kimyasal silah kullanılması iddiasını cezalandırmak,
Rejiminin dikkatini saldırı üzerine çekmek ve güçsüz muhalifleri Cenevre yolunda güçlendirmek,
Her zaman yaptığı üzere sorun çözerken daha çok sorun yaratma aculluğunu göstermek,
Suriye’de Esad rejiminin vebaline -bir şekilde,İslamcıları da ortak etmek için fırsat yaratmak,
Ya da kapitalist ahlakının bir gereği olarak mı ara vermediği bilinmiyor -ama,
*

Bay Erdoğan, G8 Zirvesi’nde karar altına alınan sorunların insanlık tarihinden gelen akılcı birikimlerle çözülmesi -ardından, meşruiyeti ve güvenilirlik sorunu ile tartışılan BM Güvenlik Konseyinde ulusal çıkarları için ayrıcalıklı pozisyonlarını dünya siyasetinin belirleyicisi yapan mevcut statüko’nun değişmesi sürecine,
G8 ülkeleri liderlerinin gözlerinin üzerinde olacağı tek lider olarak,
“Ey BM Güvenlik Konseyi sen ne işe yararsın? Ne için kuruldun? 5 daimi üye dünyanın kaderini belirliyor. Unutmayın dünya 5’ten büyüktür.İnşallah bunun da vakti zamanı geldiğinde dünya halkları hesabını soracaktır. Allah inanıyorum ki bunun hesabını en kısa sürede soracaktır “demek üzere 4-5 Eylül’de St.Petersburg’ta G20 zirvesine gidiyor.

*
Üstelik Bay Erdoğan’ı,dönüşünde Türkiye’de, Bir öyle bir böyle kelamlardan,yasaklardan illallah/ başına buyruk kararlardan fermanlardan illallah/ aman aman bıktık valla, aman aman şiştik valla/ bu ne kibir, bu ne öfke, gel yavaş gel, yerler yaş şarkısıyla milyonlarca direnişçi bekleyecektir.

2.9.1013

Mustafa Kemal Atatürk