Rum Kesimi’ne takriben bir yıl önce gelen bir İsrail Heyeti ve özellikle konuştukları konular ve de ilgilendikleri isimler çok ilgimi çekmişti. Aslında bu heyet sadece benim haberim olandı. Yıllardır İsrail hem Güney hem de Kuzey Kıbrıs’ta oldukça faal bir konumda. İsrail ve Kıbrıs arası mesafeyi göz önünde tutacak olursak buna şaşırmamak lazım.
Üstelik geçmişte uzun yıllar Rum Kesimi “İsrail ile sorunlu olanların” bir tür üssü olarak kullanıldığından bu konularda çok hassas olan İsrail’in kayıtsız kalması aslında şaşırtıcı olurdu.
Ancak son yıllarda Rum Kesimi artık İsrail düşmanlarının değil İsrail’in “üssü” haline geldiğinden beri AB açısından bile her zaman “memnunlukla” karşılanmayan sıkı bir işbirliği başladı. Bu ikili faaliyetler Yunanistan’da eklenince üçlü hale geldiler. Özellikle aynı coğrafyanın büyük gücü olarak İsrail’i de rahatsız eden Türkiye’ye karşı bir “yahudi-rum-yunan ittifakı” oluşturulmuş durumda.
KKTC Dışişleri Bakanı Kutlay Erk, haklı olarak Rum Yönetimi’nin, Yunanistan ve İsrail ile Doğu Akdeniz’de ortak bir hava tatbikatı yapma hazırlığı içerisinde olduğunu işaret edip, bu ülkelere, tatbikatın iptal edilmesi çağrısını yaptı. Bu “kibar” bir uyarı.
Türkiye’nin bütün olan biteni “sadece seyrediyor” olmadığından emin olabiliriz.
İsrail, gerek Enerji, gerek Güvenlik ve gerekse Türkiye’ye karşı İşbirlikleri kapsamında Rum Kesimi’ni neredeyse tamamen kontrolüne almış durumda. Sadece Rusya ile bu konuda “çekişmekte” olduğunu söylersek yanlış olmaz.
Irak’ta ve özellikle Kuzey Irak’ta geniş araziler satın alan İsrail bağlantılı alıcılar, Mısır’da darbenin arkasında önemli bir rol oynadığı konusunda sadece iddiaların olmadığı İsrail Hükümeti, Suriye’de gündeme gelen operasyonlar, Lübnan’daki “parçalanmışlığı” ustaca değerlendiren manevralar ve İran’ın “boş anının kollandığı” askeri hazırlıklar sadece İsrail’in coğrafyamızı ne derece karıştırmakta olduğunun işaretleri.
Aynı İsrail’in son yıllarda “masum arazi satın almaları” şeklinde sahneye çıktığı KKTC ise bu konuda şu ankinden daha “uyanık” olmak zorunda.
“Parayı seven” bazıları israil kökenli şahıslarla “business ilişkisi” içinde olduklarını zannederek “para kazanma” sevdasıyla İsrail kökenli sermayenin KKTC’de faal olmasından rahatsız olmayabilirler.
Oysa bu konuda İsrail’i küçümseyen hata eder ve ediyor da.
İsrail ve Türkiye arasındaki ilişki düzelmediği ve de görüldüğü kadarıyla daha da sorunlu hale geldiği oranda İsrail Sermayesi’nin KKTC’de sahip olduğu her “metrekare” yarın beraberinde büyük sorunlar getirmeye aday.
“Kumar masasında çok para bırakan” ya da bu sektörde “açık ya da gizli ortak” olan İsrail kökenli şahısları ve İsrail Devleti’ni “ayrı, ayrı düşünenler” büyük hata ederler.
KKTC’de her kesimin İsrail konusunu çok ciddiye almasında yarar var.
CTP-BG ve ÖRP Koalisyon Hükümeti döneminde üst düzey bir yönetici “İsraillilerin aşırı derecede arazi alımlarına ve yatırımlara olan ilgisini” dile getirmişti. Bu konuda değişen fazla bir şey yok.
Sadece KKTC’de bizim bu konuyu tüm yönleri ile ele alarak “hassaslaşmamız” ve “dikkat etmemiz” gerekiyor.
Sözünü ettiğimiz İsrail bırakalım şu anda “Türkiye ile olan bölgeye yönelik sorunlarını” ya da “İran ve diğer bazı ülkeler ile her an bir sıcak çatışma içinde olabileceğini” ve de unutalım Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı tarafından açıklanan “Mısır Darbesi’nin arkasındaki güç oldukları” gerçeğini sadece ve sadece Rum Kesimi ve Yunanistan ile geliştirdiği ilişkiler açısından KKTC’de attığı her adım “şüpheyle izlenmesi” gereken ülke konumunda.
Yazıları posta kutunda oku