Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyetin kurulması ardından Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı, inkilâp ve ilkeleri doğrultusunda Türkiye’nin İslamın yolundan çıktığına, Batı medeniyetine saptığına,
Abdullah Öcalan,Kürt sorununun Lozan Anlaşmasından kaynaklandığına,cumhuriyetin ulusal,üniter esaslarının bu sorunun çözümünü zorlaştırdığına inanır.
*
Siyasi stratejilerinin birlikteliği, Murat Karayılan’ın “Madem Cumhuriyet’in kuruluşunda siyasi İslami çevreler dışlanmış ve Kürtler inkar edilmişse; bugün siyasi İslam bakış açılı bir iktidar söz konusu olduğuna göre, egoist davranıp her şeyi kendine mal etmemesi gerekir ” ifadesi,
Uluslararası güç dengelerinin yeniden şekillendirildiği şimdiki süreçte mücadelelerinin ortak noktasını ise -aynı kişinin, “Tarih boyunca çatışarak kaybetmediklerini, müzakerelerde kaybettiklerini fakat bugün müzakere güçlerinin de çok yüksek olduğu” dinamiği belirliyor.
*
Erdoğan -bu, stratejisi ve mücadelesiyle Başbakan’dır.
Bir zaman, Türkiye’nin İslam ülkelerine yüzyıllık abuk pan- sünni islamist Osmanlı konseptinde model edilmesi, cemaatlerin ve dinci örgütlerin sivil toplumu, sendikaları,medyası ve anında harekete geçebilen kamuoyu oluşturma mekanizmalarıyla islami burjuvazilerin oluşturulması, devletlerin ve rejimlerin buna denk yapılandırılması projesinin görevlisiydi.
Bu yüzden,Suriye’nin,Irak’ın ve Şii devrimcisi İran’ın ulusal,etnik,mezhepsel,sınıfsal farklılıklarının kaşınmasında,sosyo-politiğinin istikrarsızlıklara yüklenmesinde rol aldı. Siyasetinde Ulusalcılık,Milliyetçilik ve Avrasyacılıktan eser olmadı.
*
Bu yüzden, Erdoğan Ortadoğu’da Türkler,Araplar,Kürtler ve Acemler bileşkesinde Kürt sorununa, Kürdistan sorununa tek boyutta çözümler aradı.
Kendi coğrafyalarında farklı siyasi karakterlerine rağmen Kürt Ulus Devleti idealinde bir olan Kürt Hareketinin mücadelesine -ne, Suriye -ne, Irak -ne, İran -ne de, Avrasya’da lider Rusya ile ortak stratejiler geliştiremedi.
*
Batı -son zamanda, Türkiye’de ve Arap ülkelerinde İslamcılığa dönüştürülmeye-yazılan rejimlerin ekonomilerini serbest piyasa güçlerine dayanabilecek bir ekonomi varlığı içinde tutmayı başaramadıkları ve demokrasiyi güvenceye alamadıkları -aksine, toplumlarını Batı’nın canına-malına düşman bir taassuba yöneltiklerini gördü.
Cihatçı bir taassubun üzerinde Suriye’de muhalif güçlerin zafer kazanması halinde asgari bir bölgede iktidarın siyasetçiler yerine uluslararası İslamcı terör örgütlerinin eline geçme olasılığı ve İran’ın her türlü yaptırıma rağmen hâlâ nükleer gelişmesini sürdürdüğünden duyulan endişe,
Erdoğan ve benzerinin siyasetlerine verilen krediyi bitirdi,bunların Ortadoğu siyasetlerinin lağvedilmesi, aşırıcıların yok edilmesi ve barışın,istikrarın, güvenin geliştirilmesine yönelindi.
*
Teminen ABD’nin küresel lider, Rusya’nın Avrasya’da bölge liderliği ile çeşitlenen bu yeni dünyada -işte, Ortadoğu’dan küresel barışı etkileyen zengin kaynakların paylaşımında usul-usul kurulacak birleşik ve tek ve bağımsız bir Kürdistan’da kavgaya yer vermeyecek bir denge öngörülüyor.
Kürtler,Ulusal Kongrelerine yürürken “Tarih boyunca çatışarak kaybetmediklerini,müzakerelerde kaybettiklerini fakat bugün müzakere güçlerinin de çok yüksek olduğu” noktasından strateji belirliyor.
*
Erdoğan’ın verdiği desteklerle Çeçenistan’dan gelip Kuzey Suriye’de (Rojava) şeriat devleti kurmaya yeltenen el- Kaide’ci el- Nusra Cephesi bölgede radikalizme açılan savaşta şehadet şerbeti içmekle kandırılmış, mutlaka tasfiye edileceklerini bile bile Kürtlerle çatışıyorlar.
Beşar Esad rejiminin düşmesi halinde Türkiye’nin -ya el Kaide’ci bir şeriat devleti -ya da, federal Suriye’de özerk bir Kürdistan ile komşu olması hali,akla Erdoğan ve Öcalan’ın inanışlarındaki metaforu getiriyor!
*
Kürtler Kuzey Suriye’deki kazanımlarını 4 coğrafya için teminat görürlerken -birincisi, her parça bağımsız olarak geliştirdiği strateji ile birbirlerine destek vermekte doğrusu çok başarılıdırlar.
İkincisi,binlerce Kürt ailesi savaşçılarını Rojava’da kendi devlet hayalleri için savaşmaya bırakıyor,kendileri İslamcı çetelerden korunmak amacıyla Kuzey Irak Kürt Yönetimi kentlerine akın ediyor.
Bu göç Kuzey Irak’ta zengin petrol kaynakları üzerinde bağımsız bir devletmiş gibi Kürdistan’ın siyasetine,istikrarına duyulan güveni gösteriyor.
Üçüncüsü Kürtler,Kürdistan Sorunu için Batı ile diplomatik temaslarını geliştirmenin çabasını sürdürmekteyken, İslamcı radikal unsurların Suriye Kürt bölgelerinde yaptığı etnik temizlik Batı’da bir trajedi olarak algılanıyor.
Batı Kürt bölgelerinde yapılan katliamların failerinin cezalandırılması talebinin kabulündedir ve yeni Suriye kurulması yolunda Cenevre Konferansı tertiplenmesinin planlayıcısı Rusya, görüşmelerde Kürtlerin mutlaka yer almasını istiyor.
Dördüncüsü, Suriye’deki PYD/PKK’nın uluslararası alanda sırtında terörist yaftası olmaksızın silahlarıyla birlikte meşruiyet zeminine kavuşmasında geride tek eksik ABD tarafından muhatap alınması sorununda -işte,
ABD Suriye’ye asker sokmasına gerek olmaksızın temel tehdit olarak kabul ettiği el-Kaideci örgütleri bertaraf etmekte Kürtleri kullanıyor -ki, ABD’nin Kürtlere vefa borcunu ödemek üzere muhatap alacağına garanti gözüyle bakılıyor!
Bu hal, PKK/PYD’nin Kuzey Suriye’de, dünyanın meşru kabul ettiği bir özerklik statüsü elde etmeye ve buna dayanarak Türkiye sınırında askeri güç bulundurmaya aday olduğunu gösteriyor.
*
PKK ise Türkiye’de KCK sisteminin temeli akademilerin, komün, kooperatif ve meclislerin hızla yaygınlaştırılması,demokratik konfederalizm temelinde demokratik uluslaşmanın oluşturulması, komünal ekonominin ve demokratik özerkliğin inşasının tabandan örgütlendirilmesine dönük süreci kararlılıkla genişletmektedir.
Kürdistani güçlerle birlik ve ittifak siyaseti geliştiriliyor, Kürt Ulusal Konferansına gün sayılıyor.
Türk insanı PKK/PYD’nin terör örgütü olarak kabul edilmemesi durumunu düşündüğünde,deliye dönüyor; “Oğlum bak git!”
21.8.2013