Dış Politika ve Davutoğlu

Davudoglu

Cüneyt Ülsever 

ESKİLERİN bir sözü vardır. Etrafına çok zarar verdiğini düşündükleri kişi için “Onun iki cihanda yatacak yeri yok!” derler.

Ben Davutoğlu’nun “gelmiş geçmiş en çapsız bakan olduğunu” düşünmüyorum.

Ben Davutoğlu’nun “gelmiş geçmiş en kötü dış işleri bakanı olduğunu” düşünüyorum. (tamamen katiliyorum. M.B.)

Ahmet Davutoğlu kendi saldırgan hayallerine koskoca bir ülkeyi alet edecek kadar kötü bir bakandır. Görülmüş rüyaları ile RTE’yi kandırmasını o kadar önemsemiyorum zira RTE’nin dünya algılaması bu zokayı yutmaya müsait. Ben Türkiye’ye verdiği zarardan şikâyetçiyim.

Davutoğlu’nun Türk dış siyasetine son iki yılda verdiği zararın muhasebesini çıkaralım.

Ahmet Davutoğlu’nun Ortadoğu’da “Yeni Osmanlı” adı altında kurmayı hayal ettiği “Sünni İttifakı” çerçevesinde Türkiye’ye vurduğu silleleri şöyle sıralayabiliriz:

1) Esad’ı devirmek uğruna Suriye’de Sünni Müslüman Kardeşler ve El Kaide/El Nusra gibi terör örgütlerine, ABD’nin tüm uyarılarına rağmen, ısrarla aktif destek vermesi ABD indinde RTE’nin bütün itibarını kaybetmesine neden oldu. Artık RTE, ABD’nin Ortadoğu’da güvenilir müttefiki değildir.

2) Üstelik terör örgütlerine verdiği destek Esad’ı ABD, İsrail ve AB önünde ehven-i şer hale getirdi.

3) Suriye’de ısrarla Sünni muhalefeti desteklemeye çalışması, Rusya’nın desteklediği Cenevre Konferansı’nı küçümsemesi, Davutoğlu’nun Rusya’yı Suriye’de barışa engel ilan ederek Putin’i zıvanadan çıkarması kuzey komşumuzu da kaybetmemize neden oldu.

4) Çin de Rusya ile birlikte Esad’ı desteklediği için bizden haz etmemektedir.

5) Malatya-Kürecik’e İsrail’i korumak üzere yerleştirilen füzelerden sonra İran’la aramız zaten limonidir.

6) İsrail lehine alınan riske ve Obama’nın arabuluculuk gayretlerine rağmen İsrail ile de aramız bir türlü düzelmemektedir.

7) Mısır’da Mursi’nin darbe sonucu yıkılması ile Türkiye’nin Ortadoğu’ya pazarladığı “laiklikte ısrarlı olmayan demokrasi” modeli yerle yeksan olmuştur.

8) ABD’nin “laiklikte ısrarlı olmayan demokrasi” modelindeki hatayı görerek Mısır’da “Sisi Darbesi”ne destek vermesini okuyamayan Davutoğlu RTE’yi Mursi’yi desteklemeye zorlayarak Ortadoğu’da iyice yalnızlaştırmıştır.

9) İsrail-Filistin yakınlaşmasında Türkiye’nin masada herhangi bir yeri yoktur. Kaldı ki RTE Mayıs’ta yaptığı ABD seyahati sonrası bir türlü Gazze’ye gidip, Hamas’a destek verememektedir.

10) Davutoğlu Kuzey Suriye’de Kürtlerin ağırlığını da hesap edememiş, Nusra ile PYD arasında iki cami arasındaki beynamaz misali kalakalmıştır.

11) Ortadoğu denkleminin bizzat parçası olan ve Türkiye’deki Kürtleri kazanmaya yönelik “barış süreci” yetim bir bebek gibi cami avlusunda gün saymaktadır.

12) Çıkarılan son kanun ile Dış İşleri bütün geleneğinden koparılıp, Davutoğlu’ nun istediği herkesin müsteşar, genel müdür, daire başkanı olabileceği Çıfıt Çarşısı’na döndürülmek istenmektedir.

Ahmet Davutoğlu politikaları RTE’yi yazdığı senaryolar ile parmağında oynatmaktadır ama maalesef Türkiye artık Ortadoğu’da ne ABD’nin, ne AB’ nin, ne Rusya, ne İran’ın, ne Mısır ne de İsrail’in, hatta son dönemde ne Katar, ne de Suudi Arabistan’ın zerre kadar güvendiği bir ülkedir.

Suriye’de bir gün Nusra’yı destekler, PYD’den nem kaparken, nereden geldiği belli bir şamarla ertesi gün tersini yapması hem Nusra, hem PYD önünde “güvenirliğini” yitirmesine neden olmuştur.

Herkes Türkiye’nin yeni bir güne yeni bir politika ile uyanacağını biliyor.
Şimdi de Hizbullah karşımıza geçti. Pilotlarımızı kaçırarak Türkiye’yi artık tehdit olarak gördüğünü 7 düvele ilan etti.

Hizbullah Türkiye’nin Ortadoğu’da kışkırttığı “Sünni-Şii Çatışmasında” bir Şii örgütü olarak en sonunda Esad’ın yanında yer aldı ve Türkiye’ye cephe açtı.
Bakmayın siz ortaya atılan laf-ı güzafa!

Neymiş efendim! Olayı üstlenen ‘İmam Rıza’nın Ziyaretçileri’ adlı (uyduruk) grup yayınladıkları bildiride Türk pilotların serbest bırakmalarına karşılık Ankara’dan Suriye’de rehin tutulan 9 Lübnanlının serbest bırakılması konusunda yardım etmeleri talebinde bulunmuş!

Damda deve, devede kulak!

Dış İşleri pilotlarımızın neden kaçırıldığını da, Lübnan Ordusu’nun pilotları Hizbullah’ın elinden alamayacağını da pekâlâ biliyor. Türk Devleti şaşkın! Davutoğlu’nun “sessiz diplomasi” esasında “çaresiz diplomasi”! Türkiye Lübnan’da Hizbullah’a karşı kurulan BM birliğinden hemen askerlerini çekerek Hizbullah’a bir jest yaptı ama netice alamadı.

Başkasının tavuğuna, başkasının tarlasına göz koyanı rahat bırakmazlar. Hele hele komşusunun iktidarına dil uzatanın dilini bile keserler!

Türkiye Cumhuriyeti devleti şu anda hasım devletler ve hasım örgütler tarafından kuşatılmış vaziyettedir. “0” olan sadece “dost komşu” sayısıdır.

Üstelik Davutoğlu’nun saldırgan politikaları ABD’yi ürkütmüş, Rusya’yı kızdırmıştır.

Ne kadar acıdır ki komşularımız artık sürekli açığımızı arıyorlar!
Gerçekten iki cihanda yatacak yerin yok Ahmet Davutoğlu!

BİLGİ: Yollar ve Kapıkule gümrüğü çok kalabalık olduğu için daha yola çıkmadık; acelemiz, bir işimiz, mecburiyeimiz olmadığı için seyahatte sefilleri oynamamıza hiç lüzum yok. Bir kaç gün daha İstanbul’ dayız, yollar rahatlayınca gideriz inşallah.

 

İyi çalışmalar, saygı ve sevgiler

MuratBinzet

Mailto:m1000zet@gmail.com,

E-Posta ile gönderdiğimtüm demokratik protesto, bilgi, haber, yorum ve sosyal/siyasal içerikli paylaşımlar TC Anayasasının;
MADDE 25:Düşünce ve Kanaat Hürriyeti“;
MADDE 26:Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti
kapsamında tarafımdan yapılmıştır.
Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi ve/veya şiddet/baskı altına alınması, bu nedenle

hakkımda olası her türlü anti-demokratik yasal girişimi“,

TC Anayasası, AİHM ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında, her türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere, peşinen reddederim.

Cüneyt Ülsever  - Davudoglu