Doğuş Derya ve Yemin Meselesi
KKTC’de son gelişmelere yönelik olarak dünkü Havadis Gazetesi’nde Başaran Düzgün’ün yazmış olduğu yazıyı aynen imzalayabileceğimden ve aynı içeriği tekrar etmek istemediğimden bugün Türkiye Medyası’nca da “magazin” olarak ele alınmakta olan şu sözde “yemin krizi” üzerine şahsi düşüncelerimi paylaşmak arzusundayım.
Doğuş Derya’nın görüşleri konum değil.
Onu herkes istediği gibi değerlendirmekte. Ben de onun bugüne kadar kamuoyu ile paylaştığı görüşleri ile ilgili bir bakışa sahibim. Ancak bu esas olarak CTP-BG’yi ilgilendiren bir durum.
Doğuş Derya mecliste klasik meclis yeminini etmeden önce kendi tercihi olan bir başka yemin de etti diye kopartılan fırtınayı gereksiz bulanlardanım.
Hatta Doğuş Derya’ya “teşekkür” bile edebiliriz. Eylem tarzını benimseyelim ya da benimsemeyelim bizim nihayet şu “yemin içeriği” ile ilgili olarak tartışmamızı sağladı.
Yemini okuyunca aklıma askerde eğitmenlerin bize ezberletmeye çalıştığı ve benim inadına ezberlemediğim “Bakım Yemini” geldi. “Bakım” deyince kastedilen “silah”. Hatta bu yemini ezberleyenler “G 3 yemini” olarak ezberlemekteler.
Yani “hizmet silahınız” hangisi ise bir tür onun için okunan yemin. Kimi için “G 3”, kimi için “Walther P 99”, kimi için de “Benelli” yemini olsun.
“… silahım, sen benim namusumsun, seni kirli ve paslı görenler olursa, benim şerefim düşer, ben şimdi seni eskisinden daha temiz, bugünkünden daha işler hale getireceğim, …, sen varol silahım” dizelerini ilk okuduğumda şaşırıp kalmıştım. Yorum yapmayacağım.
Yaşamımızda bir çok yemin ile büyüdük.
KKTC’de mecliste gündeme gelen yemine yönelik olarak bir köşe yazarı dile getirdi ve haklı olarak da sordu”hangi Atatürk ilkelerine bağlı kalınacak?” diye. Bence çok doğru bir soru.
Türkiye’de “Atatürk ilkeleri” lafının arkasına saklanarak her on yılda bir darbe yapmadı mı cuntacı paşalar?
27 Mayıs, 12 Mart ya da 12 Eylül cuntaları ve 28 Şubat’lar hep “Atatürk ilkeleri” bahane edilerek gündeme geldi ve demokrasiden nasibine almamış askerler “Atam izindeyiz” deyip bir Başbakanı, bakanları ve üniversite öğrencilerini darağacında sallandırdılar.
Tarihimizin bu anları biz Türkler için gerçekten “utanç verici”!
En son Times’e “Türkiye düşmanı bir ilanı bir çok oyuncuya imzalatıp finanse eden de” bir “Atatürkçü Düşünce Derneği idi, hatırlatmama izin verirseniz!
Sahi “Atatürk ilkeleri”, “Atatürkçü düşünce” gibi kavramları ağızlarında geveleyerek onlarca yıl “Atatürk” sömürüsü yaparak iktidarda kalmadı mı malüm “ulusalcı kemalist oligarşi’nin” üniformalı ve sivil statükocuları?
Derya Doğuş’a “fedaral çözüm” dedi diye kızanlara sormak istiyorum: “yaşadığı dönemde bir İngiliz sömürgesi olan Kıbrıs adasında federal bir çözüme karşı mıydı Mustafa Kemal? Böyle bir demeci var da biz mi okumadık?”
Türkiye Cumhuriyeti’nin “aynı göz hizasında adil bir federal çözüm için verdiği uğraş” acaba hangi “Atatürk ilkelerinde” ön görülmekte ya da onlarla çelişmekte.
Kısacası Doğuş Derya’yı sevelim ya da sevmeyelim, “yemin konusunda” dürüst olmalıyız.
2002 öncesi Türkiye’sinin dayattığı bir çok şeyin yanlışlığı ortada iken ve toplumsal olarak bunları yoluna koymaya çalışırken “yeminler” konusunda da ciddi bir reforma ihtiyacımız olduğunu kabul etmeliyiz.
Değişim yaşamın her alanı için gerekli.
Doğuş Derya’nın eylemi işte bir konuyu daha hatırlattı bize!
Yazar: Ozan Ceyhun
Yazıları posta kutunda oku