SEVRE DOĞRUÜLKELERİN POLİTİKALARI-3

ERMENİ TALEPLERİ

Bu gün 5 Ağustos Türk Halkı için en önemli davalarından biri bu gün karara bağlanacak ve çok ilginçtir sanki içindeymişiz gibi dava sonucunu biliyor gibiyiz çünkü davanın normal bir dava, mahkemenin normal bir mahkeme olmadığı kainatın malumu.Yargılamanın gidişatı ve yöneticilerin intikamcı tutumları göz önüne alınırsa yine verilecek siyasi kararlarla yüzlerce masum insan bir siyasi gösteri uğruna aileleri ile birlikte acı çekecekler.Bu davanın başlangıcındanitibaren kimse İrticanın Türk Halkı için en büyük tehdit olduğuna ve Türk Ordusunun, Türk milletini irtica tehdidinden korumak için tedbirler alma mecburiyetinde olduğunu dikkate almadı. İrticanın odak noktası haline geldiği Anayasa Mahkemesince kabul edilip kapanmanın eşiğinden dönen iktidar partisi bütün gücü ile İrticanın arkasında durunca, askerlerin almayı düşündüğü bütün tedbirler seçilmiş hükümete karşı darbe anlayışına dönüştü. İrticaın bu muhteşem illuzyonuna kapılan özel olarak seçilmiş savcı ve hakimlerle dava karmakarışık birhale dönüştürüldü. Türk kamuoyu tıpkı Balyoz diye tanımlanan bir önceki davada olduğu gibi yine 10-15 ve 20 yıllık cezaları duymaya hazır olmalıdır.Gelin biz bu günü bir kenara koyarak Türk Tarihinin sonunu getirmeyi amaçlayan bir diğer tehdide, sevre dönelim ve kaldığımız yerden devam edelim.
Ermeni istekleri de kendilerince verilen büyük desteğe göre gittikçe artarak değişiyordu. Barış görüşmelerine iki Ermeni delegasyonu katılıyordu. İtilaf devletlerince resmen tanınan, başlarında eski bir Osmanlı devlet adamı Bogos Nurbar Paşa’nın bulunduğu “Ermeni Ulusal Delegasyonu” ydu. Bu delegasyon Türk Ermenileri ile Dünyanın değişik yerlerinde yaşayan Ermenileri temsil ediyordu. Diğer delegasyon Ermeni Cumhuriyetini temsil ediyordu ve başlarında Avetis Aharonyan bulunuyordu. Birbirinden hoşlanmayan bu iki grup ancak Ermeni Kilisesi’nin müdahalesiyle birlikte çalışmayı kabul etmişti.
Bu iki guruba ilaveten muhtelif uluslara mensup kırk kadar bağımsız Ermeni delegasyonu da faaliyet halindeydi. Paul C. Helmreich durumu şu sözlerle özetliyor:
“Yüzlerce gazeteci, yazar, şarkıcı, profesör, senatör ve eski bakanın Ermeni davası lehinde uzun konuşmalar yaptığı konferanslar düzenliyorlardı. Wilson, Lloyd George ve Clemeceau’nun peşinden bir dakika bile ayrılmayan Ermeni delegeler, devamlı olarak Ermenistan’a borçlu olunduğunu hatırlatıyordu. Arsızlıkları herkezi kızdıracak bir noktaya varmış ve dostları etraflarından kaybolmaya başlamıştı… Loris –Melikov – Paris’te konferansın başladığı sıralarda Ermenistan’a herkesin yürekten bir sempatiyle baktığını yazmaktadır. (ama).. bir türlü bitmek bilmeyen talepleri ve bunları ifade ediş tarzları en sonunda insanları kendilerinden nefret ettirmişti… Bu gidişle, kazanmaları gereken kişileri kendilerine düşman edeceklerdi.” (1)
Onlar Konseyi’ne sunulan Ermeni isteği, Akdeniz Karadeniz ve Hazar Denizi arasında uzanan dev bir Ermenistan devletinin kurulmasıydı. Ermenistan Cumhuriyeti toprakları ile Fırat’ın güneyinde, Ordu –Sivas hattının batısında kalan topraklar hariç Van, Bitlis, Diyarbakır, Harput, Sivas, ve Erzurum bu devletin sınırları içinde kalacaktı. İskenderun dahil bütün Kilikya’da talep edilen topraklar arasındaydı.
Ermeni nüfusunun bu bölgelerde çoğunluk olmadıklarını Ermeni Delegasyonu da biliyordu. Ancak kabahati tamamen savaş öncesi ve savaş sırasında Türkler’in uyguladıkları zalimane davranışlarda buluyorlardı. Delegasyon’a göre Ermeni toplumu geçen savaşta diğer ülkelere nazaran çok daha ağır insan kaybına uğramıştı. Dünya’da 4.500.000 kişi olan ulusların kaybının 1.000.000 ‘dan fazlası Ermenilere aitti. Böylece delegasyon namına konuşmayı yapan Bogos Nubar Paşa; savaş öncesinde bölgede Ermenilerin daha çok olduğunu beyan ediyor, ayrıca devlet kurulunca Rusya ve Amerika’daki Ermenilerin de bir kaç yıl içinde geri dönmesiyle Ermeni nüfusunun çoğunluk haline gelebileceğini iddia ediyordu. (2) Görüldüğü gibi Ermeni görüşleri Amerikan görüşleriyle tamamen örtüşüyordu.
Kilikya (Çukurova’ya) gelince; bu bölge ile ilgili talep: bölgenin “Ermeni Platosu”nda yer aldığı gibi anlaşılması zor bir Coğrafi tez’e dayandırılıyordu. Ayrıca Ermenistan’ın Akdeniz’e bir çıkış kapısına ihtiyacı vardı. Bütün bu toprakların Türklerden alınacağına inanmış olan Ermeniler, müttefikler için sadece 300-400 Suriyeli savaşmışken, Filistin’de 5000 civarında, Rusya’da 150.000 Ermeni’nin itilaf orduları ile birlikte savaştığının unutulmamasını istiyorlardı. (3)
Amerikan delegasyonu’nun istihbarat bölümü 21 Ocak 1919’da Türk karşıtı bazı tavsiyelerde bulundu. Tavsiye edilen konuların başında, Boğazlar’da Milletler Cemiyeti’nin nezaretinde bir uluslararası devlet kurulmasının gerekli olduğu geliyordu. İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi’nin bütün kıyıları ve Asya Kıtası’nda Bandırma ve Bursa kurulacak devletin sınırları içinde kalacaktı.(4)
Bu arada konferans iddia sahipleri’nin tezlerini savunma amacıyla düzenlenmiş bir “belgeler bataklığına” gömülmüştü. kaç delege veya uzmanın bunları okuyup incelediğini tahmin etmek oldukça zordur. Bowman adında bir gözlemci uygulanan Lobi tekniklerini ve belge enflasyonuna şu sözlerle özetliyor.
“Ulusal delegasyonların yanlarında, çantalar dolusu istatistik ve şematik hileler vardı. İstatistiklerin işe yaramadığı yerde renkli haritalar giriyordu devreye. Bu harita hokkabazlığı, aslında başlı başına bir inceleme konusu olmalı. Adına harita dili denilen yeni bir araç icat edilmişti. Bütün haritalar, parlak cilalı afişler kadar gösterişliydi ve harita olması itibar gösterilmesine yetiyordu. Bir görüşün savunulması için, üzerinde oynanmış bir harita hayati önem taşıyordu.” (5)
Konferansın Ermeni dosyasında Trabzon’u da içine alacak şekilde yukarıda sınırlarını çizdiğimiz toprak isteğinin dışında, şu isteklere de yer verilmişti.
1- Belirtilen hudutlar içinde oluşacak devletin statüsü, üye olması da istenen Milletler Cemiyeti üyelerinin garantisi altında olmalıdır.
2- Manda yönetimi yirmi yılı geçmemeli ve mandater ülke savaşın başından beri Paris’te bulunan Ermeni Milli Konferansının onayı ile seçilmeli.
3- Soykırımlar, yağma ve tahribat nedeni ile sulh konferansı tarafından tespit edilecek bir tazminat Türkler’den alınmalı ve buna karşılık Ermenistan Osmanlı borçlarından payına düşeni ödemelidir.
4- Mandater ülke şu hususlardan sorumlu olmalıdır;
a- Bölgedeki bütün Türk ve Tatar görevlilerin kovulması,
b- Halkın silahsızlaştırılması,
c- Soykırım, şiddet ve yağma yapanların veya kendisine bu yolla çıkar sağlamış olanların cezalandırılması ve kovulması
d- Hükümetin kontrolü altına alınamayacak göçebe ve zorba kavimlerin bu topraklardan çıkarılması,
e- Bölgeden zorla göçmüş olanların geri dönmesi, Sultan Hamid ve Jön Türkler döneminde bölgeye yerleştirilen Müslümanların geri gönderilmesi,
f- Haremlere dahil edilmiş Hıristiyan kadınların kurtarılması, Türklerin okullar, kiliseler ve manastırda yaptıkları tahribatın kendilerine ödetilmesinin sağlanması.
Bunun dışında hudutlar tespit edildikten sonra, Ermeni dini otoritelerin Türkiye’de kalan malları satmasına izin verilmeli ve bu satışlardan elde edilecek gelir Ermeni cemaatının olmalıdır.
Herhangi bir ülkede yaşayan Ermeni kökenli bir kişi’ye kendisine ve aile fertlerine yeni milliyetlerini seçmeleri için beş yıllık bir süre tanınmalıdır. Dosya Kilikya’daki bütün Suriye ve Fransız iddialarını da reddederek sonuçlanıyordu. (6)

DİPNOTLAR:

(1). Paul C. Hemreich, Sevr Entrikaları, S.35 (Çeviren Şerif Erol, Sabah Kitapları, İstanbul –1996)
(2). Aynı Eser S.35-36.
(3). Aynı Eser S.36.
(4). Aynı Eser S.15.
(5). Sevr Entrikaları, S.27.
(6).James B. GİDNEY: A Mandate For Armenia, P.81-82 (The Kent State University Press Ohio – 1967)

Dr. M. Galip Baysan


Yazıları posta kutunda oku