İLKESİZLİK BETER ŞEYDİR

Bir zaman önce ABD, Arap ülkelerine lider olmak hevesinde Mısır’da Hüsnü Mübarek’e, Araplar ile İsrail ve Filistin Örgütleri arasında arabuluculuk rolü,
Ya da Usame Bin Ladin’e, ABD’nin İslami radikalizm ve terör eksenli dış politikasında serbest piyasalarda demokrasi,insan hakları ve özgürlük kazanımlarına tehdit rolü biçmişti.

*
İkisinin de katkısı Soğuk Savaş’ın bitmesiyle savaşacak bir düşmanın kalmadığı ancak yeni ekonominin ortaya çıkarttığı ciddî ekonomik ve siyasî sorunların gündeme geldiği,hîle ve kandırma esasına dayalı ekonomik yapının iyice çürüdüğü, toplumsal sağduyunun yitirildiği bir dönemde Irak Savaşıyla ABD egemenliğine katkı sağlamak oldu.
İkisi de İslam ülke ekonomilerinin serbest piyasa güçleri içinde yer alması için Büyük Orta Doğu Projesi ile demokrasi,insan hakları,özgürlüklerin güvenceye alınmasında ve Medeniyetler İttifakı Projesinin yürütülmesinde “askeri” ve “siyasi” uygulamalara kapı aralayan politikalar yürüttüler.

*
Sonuçta Ortadoğu’da birbirini takip eden süreçler işlerken onlara ihtiyaç kalmamıştı -işte, Mübarek yargılanıyor,Usame Bin Ladin ise öldürülmüştür.

*
ABD, sermayesinin uluslararası hareketini sınırlayan engelleri ortadan kaldırmak ve denetimleri aşmak için kendine üretimde meydan okuyan ülkelere karşılık verebildiği için küresel liderdir.
Bu gücünü “Kapitalist nerede daha yüksek kâr varsa oraya yatırım yapmak,devlet adamı ise başka devletler karşısında ülkesinin güçlerini koruyup arttırmak hedefindedir” ilkesindeki asimetriden yaralanmakla sağlıyor.
Diğer ülkelerin devlet adamlarını, politikacılarını, sivil-asker bürokratı,akademisyeni,işadamını,yazarı-çizeri ve aktivistlerini yanına çekmekte çok mahirdir ve akla gelen her türlü manipülasyonla onlardan yararlanıyor – bu suretle, bir ülkede zenginlik ve refah artışı başka ülkeye zarar yazıyor.

*
Bu temelde -şimdilerde, ABD ve çevresinde bölge lideri olan ülkelerle çeşitlenmiş fakat Amerikan Ulusal Güvenlik Stratejisinin dört ulusal çıkarı “Güvenlik, Refah, Değerler ve Uluslararası Düzen”in bir çerçeveye alındığı yeni bir dünyanın doğum sancıları yaşanıyor.

*
İşte Mısır,Tunus,Libya gibi bir kısım ülkede ve Türkiye’de dinin demokrasiye aykırı olmadığı teziyle geliştirilen İslamcı rejimlerin, uyum kapasitelerine verilen teşvike rağmen ülkelerini rekabetçi baskılara ve diğer serbest piyasa güçlerine dayanabilecek bir ekonomi varlığı içinde olmasını temin edemedikleri, demokrasi başlığında hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlık haklarının güvencesini sağlayamadıkları -üstelik,kitlelerini Batı’nın İslam ve mukaddesatlarına savaş açtığı fikrinde azmettirerek İslami Cihad’a yönlendirdikleri anlaşılmış,

*
Mısır’dan hareketle -o, malûm asker-sivil bürokratlar,devlet adamları, politikacılar,akademisyenler,işadamları,yazarı-çizer ile anayasaların lâik ya da devletin her dine eşit mesafede olmasını teminen,
Bir yanda,toplumsal hayatın ve kültürün bir parçası olarak tarikatlar,cemaatler ve dini kurumlar vasıtasıyla dini ritüellerle bezenmesi,
Öte yanda, devletin bu toplumu küresel siyasi ve ekonomik kriterler dengesinde tutacağı bileşkesinde oluşturulması için revizyon başlatılmıştır.

*
Türkiye iktidarı, Muhammed Mursi’nin devrilmesi ardından Arap Baharının ya da “İslam Birliği” düşüncesinin revize ediliyor olmasının derin sarsıntısındadır.
Hem,siyasi vizyonununmeığı köşeden çıkmasına olanak sağlayacak bir imdat arayışı -hem de, Ortadoğu Barış Sürecinde Mısır’daki geçici yönetimle ilişki kurmaması durumunda Amerikan Ulusal Güvenlik Stratejisinin zarar görmesi halinin ortağı olmamak için dış politikasında Arap Baharı öncesinde mükemmel uyguladığı politikaya yönelmiş ya da yöneltilmiş bulunuyor.

*
Bakınız,AKP iktidarı Mursi’yi deviren askeri yönetimi şiddetle eleştirir, işbaşına getirdiği geçici Cumhurbaşkanı Adli Mansur ve dış ilişkilerden sorumlu Başkan Yardımcısı El Baradey’e mesafe koyarken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Mısır ulusal gününe kutlama mesajı yayınlıyor.
Ya da güven mektubunu Mursi’ye sunması öngörülen yeni Türk Büyükelçisi göreve başlıyor-ki,bunlar Türkiye’nin Mısır’ın demokratik düzene dönüşüne olumlu etki yapmaya yöneldiğinin işareti sayılıyor.

*
AKP iktidarı -bu kez,Ortadoğu’da güçlü bir iletişim ile çatışmalı ülkelerde çatışan İslami radikal örgütlere herhangi bir çözüm önerisinde bulunmadan çözümleri kendilerinin bulmasını sağlamak üzere kendisini kılavuz ediyor.
Mesela, Mısır’da çatışan Müslüman Kardeşler örgütünün Mısır Yönetimine karşı sürdürdüğü söylemin bir üst seviyesinde bir duruş sergileniyor -gerektiğinde,söylem yükseltilerek yepyeni sahte bir gerilim yaratılıyor ve gerçek gerilime paratonerlik yapılıyor.
Bu suretle Müslüman Kardeşler örgütünün-hem, çatıştığı yeni yönetim karşısında-hem de,Ortadoğu’lu halklar üzerinde güçlü vurguda ve görüntüde politikalar üretmesine engel olunuyor -hem de,çatışan güçler arasında arabulucu adayı olarak bölgesel etkinliği sürdürme fırsatı oluşturuluyor.

*
Mesela, Dışişleri Bakanı Davutoğlu,”Bizim politikamız ilkesel bir temele dayanır. Suriye’deki bütün oluşumlar ve gruplar etnik ve dini ayrım gözetmeksizin Türkiye’nin dostudur” diyor.
Suriye’de savaşan El-Kaide’nin,El Nusra Cephesinin, El Fecru’l İslamiyye Hareketinin şunun-bunun -işte,yukarıdaki biçimde kılavuzu olunuyor!

*
AKP iktidarı -hem,Mısır’da yönetimle çatışan Müslüman Kardeşler örgütüne -hem,Suriye’de rejimle çatışan İslamcı radikal örgütlere yönelik politikalarıyla,
Bir yanda ABD’nin gözüne girmeyi -bir yanda, Suriye’de rejimle çatışan İslamcı radikal örgütlerle yakınlık üzerinden Cenevre Konferansıyla birlikte Yeni Suriye kurulması müzakerelerinde elini güçlendirmeyi ya da -kısacası, İslam Birliği vizyonundan kazasız-belasız sıyrılmayı amaçlıyor.

*
Ne ki Mübarek’in,Usame’nin,Mursi’nin akibetlerinin gösterdiği üzere -bugün de, Yeni Dünya -yok efendim, İslam Birliğiymiş -yok efendim,İslamcı radikalizmmiş tamamını tasfiye etmek kararlılığındadır-bu doğrultuda uygulanan politikaların ve uygulayıcılarının da sonu çok açıktır,iflah etmezler…

28.7.2013

israilturkiye