GÜÇ DENGELERİNDE SİBER DENKLEMİN MUHTEMEL SONUÇLARI

ERGUN OZGEN

Soğuk savaş yıllarının denge değişkesinde  NÜKLEER ÇAYDIRICILIĞIN  önemli yer aldığı bilinir… Bu denklemin sona ermesinde , Sovyet sisteminin çözülmesinin  önemlirolü olmuştur…. Süreç içinde,Tek Kutuplu  Dünya hedefinden giderek Çok Kutuplu  sosyo politik ve sosyo ekonomik   yapılanmaya yönelik   değişim  yanında SİBER TEKNOLOJİNİN sürprizleri de   etkisini diğer yönden göstermeye başlamıştır….

Görüldüğü kadar yakın geçmişte  etkin olan  nükleer caydırıcılığ

bir ın  yanında , siber dengenin giderek güç kazanması da  ayrı bir caydırıcılığı  oluşturma  ihtimalini ortaya koymaktadır…

ABD ‘nin Ekonomik, Politik,  Kültürel, Askeri ve diğer yönden de  Taklit  edilemeyecek teknik üstünlük  hedeflerine dayalı politik hedeflerindeki etkinliğinin,  finansal yönden başlayan sarsıntılarla  olumsuz  bir sürece girdiği görülmektedir….

Çin faktörünün Asya Pasifik  Bölgesindeki muhtemel gelişimleri  önemli ölçüde  bir denge  kaymasına neden olmakta ve bütün dünya da konuyu yakından  izlemektedir…

ABD. uzun süre, jeopolitik  hedefler içinde coğrafyanın   belli  kritik doğal kaynaklarının denetimini kontroluna almakla beraber, bu denetimin  gelişmelere bakıldığında  yeni güç merkezlerinin dünya dengesinde yer almasıyla orta ve uzun vadede devam  ettiremeyeceği görüntüsü vermektedir…

Konu, mevcut dengeler yönünden  SİBER  gelişmelere göre giderek önem kazanmaya başlamıştır…..Konuya bu açıdan bakılarak ve  geriye dönülerek bir hatırlatma yapıldığında:

Hatırlanacağı üzere Falklan Savaşı sırasında  İngiliz Donanmasına karşı Arjantin Hava Kuvvetleri tarafından yapılan saldırılarda kullanmış oldukları  Fransız yapımı  Exocet  füzelerinin  yapmış olduğu tahribatın  önemli sonuçlar oluşturmuştur… İngiliz Donanmasını  sıkıntıya sokan bu süreç ABD’ni Fransa’ya baskı yaparak  Exocet füzelerine ait  YAZILIMLARIN İngilizlere verdirilmiş olması ile, bu tehdit unsuru engellemiştir… Bundan sonraki safhada ise,  Exocet Füzelerinin   etkisiz kalmış olduğu görülmüştür….

Bir diğer örnek ise, ABD ve İsrail ‘in ortaklaşa geliştirmiş oldukları  STUXNET bilgisayar  virüsü ile İran’ın  Natanz nükleer  tesisindeki bilgisayar sistemlerini çökerten  operasyonunda izlenmiştir…Bu konu da,  SİBER SALDIRILARIN  etkilerine ait farklı bir örnek olmuştur….

Gene yakın geçmişte, İran’ın ABD ait  bir   insansız hava aracının yazılımını çözerek bu  uçağı ele geçirmiş olduğu süreç içinde  izlenmiştir…

1974 Kıbrıs  harekatı sırasından, Türk radar sistemleri  üzerinde hava indirme  görüntüleri alınmış ve bunların yanıltıcı  siber saldırılar olduğu anlaşılmıştır…

Bir başka örnek olarak , Suriye kara sularında düşen Türk Hava kuvvetlerine ait  F 4 savaş uçağı ile gene, Osmaniye bölgesinde düşen  F 16 savaş uçağının düşüş nedenleri  kesinlik kazanmadığı gibi, bazı söylemlere göre  elektronik müdahalenin olabileceği de  yorumlarda yer almıştır…

Sürecin değişik boyutlardaki örnekleri günlük yaşamın her sayfasında yer alır hale gelmiştir. Bireysel örnekler içinde,   Wikileaks  yankısından,  NSA  bilgisayar analisti Edward Snowden’in gerek ABD ve gerekse  dünya genelinde  CIA, NSA  yapısı üzerinden  uygulanmış olan dinlemeleri ifşa edileceği konusundaki beyanlar,  siyasal ortamda paniğe neden olmuştur…Diğer yönden bilgi akışını denetleme yanında , yazılım kırıcılarının  en önemli sistemlerin  etkisizleştirilmeleri   önemli sorunları  peş peşe ortaya çıkarmaya başlamıştır…

Konunun önemli safhası ise, NÜKLEER DENGE GİBİ ,SİBER DENKLEMİN DE küresel dengeler ile ilgili muhtemel sonuçları yönünden  önemidir…Bu bağlamda son duyumlara göre:

  • Çin’in yeni üretmiş olduğu TİANHE – 2  süper bilgisayarının  ABD’in elinde bulunan en hızlı  bilgisayardan iki kat daha hızlı olduğuna ilişkin  görüştür.
  • Belirtilen konuda,  ABD Tennessee Üniversitesinden Prof. Jack Dongarra  ifadesine göre, Çin’in yeni bilgisayarının “saniyede katrilyon işlem “ yapabilme kapasitesine sahip olduğudur….
  • Diğer yönden ABD.’in Pasifik yönündeki en önemli  vurucu gücü olan teknoloji harikası nükleer güçle çalışan uçak gemilerinin  gelişen siber sistemler ortamındaki konumudur..
  • ABD.’in halen yapımı süren yeni nesil uçak gemilerinden  14 milyar dolara mal olacak olan ve 2016 de donanmaya katılacağı ifade edilen  Gerald Ford  adı verilecek olan süper uçak gemisi ile benzerlerinin de bu açıdan durumlarının, dikkate alınmalarının gereğidir…
  • Bu bağlamda, Çin’in gemilere karşı  geliştirmiş olduğu DF-21 balistik  füzelerinin  muhtemel etkisinin de ayrıca değerlendirilmesinin ifade edeceği önemdir…. Bu füzelerin 3000 km .öteden , karadan denize atılacak şekilde ve  uydu kontrollu olarak  stratosfer  katmanlarından   mevcut uçak gemilerine karşı kullanılacağıdır… Bu konu, uçak gemileri kadar diğer önemli su üstü savaş gemilerine karşı önemli bir  caydırıcı güç ve tehdit unsuru   görüntüsü vermekte ve uçak gemileri için önemli bir zafiyet durumu yaratacak gibidir…
  • Milyarlarca dolarlık  uçak gemilerine karşı genel maliyeti  çok düşük olan  balistik füzelerle  yapılacak  saldırının etkisi dikkate alındında, basında da  görüldüğü üzere  uçak gemilerinin geleceği üzerinde  tartışmaların  yapıldığı da görülmektedir… Bir tarafta çok yüksek maliyeti olan uçak gemileri, diğer yönden  bunların  üretim ve donatım maliyetleri ile kıyaslanamayacak kadar  düşük balistik füze sistemleri!…..
  • ABD ‘nin Pasifik bölgesindeki en önemli  vurucu ve caydırıcı gücünün  Deniz Kuvvetleri içindeki  uçak gemileri ve nükleer denizatlıları  olduğu  bilinmektedir…Belirtilen hususlar yönünden olaya bakıldığında Pasifik bölgesinin etkin kontrolunu sağlayan bu güç yönünden caydırıcılığın  önemli ölçüde  zafiyeti ortaya çıkabilecektir…
  • Çin’in geliştirmiş olduğu  DF-21  füzeleri dışında, RF. da  4 nesil  Yasen sınıfı nükleer denizatlılarının devreye sokulmaları konundaki  bir  projeden bahsedilmesidir…. Bu denizatlıların da , uçak gemilerine karşı  düşünüldüğü, 300 km. menzili olan supersonik   Onix  füzeleri ile donatılacağı ve uçak gemilerine yaklaşmadan çok uzak mesafelerden saldırı imkanlarının  olabileceği değerlendirmelerde yer almaktadır…
  • Konunun özü, bütün bu sistemlerin  elektronik ortamda ve belli yazılım programları ile  bağlantılı görülmesinde yatmaktadır. Exocet füzeleri ve diğer örneklerde  olduğu gibi, genel açıdan bakıldığında, süper bilgisayarların devreye girmesi sonucunda, atılan her füzenin, uçan her uçağın, yüzen her geminin  bilgisayar sistemlerinin yazılımlarını kırma  ihtimali artacak gibidir…Bu konuda, sistem yazılımlarının kırılması  veya  sistem şifrelerinin   katrilyon/saniyede  işlem yapan  bilgisayarlar  tarafından çok kısa sürede çözülerek etkisizleştirilmesi  durumunda  ortaya nasıl bir sonuç çıkacaktır?…
  • ABD gibi, ileri teknoloji üreten bir ülke için bile SİBER DENKLEMDE ortaya çıkacak böyle bir  durum, önemli bir caydırıcılığa neden olabilecektir…Konu,Pasifik bölgesindeki etki gücünün zafiyeti,  yönünden önemlidir…

Yukarıda özetle ifade edilen faraziye karşısında,  ABD ‘in, son  gelişmeler dikkate alındığında  Siber saldırı ve siber savunma konusunda yeni bir yapılanmaya gidileceği hususu basında izlenmiştir. Bu oluşumun, Çin’in süper bilgisayarı sonrasında gündemde yer almış  olması  ise, ister istemez çağrışım yapmaktadır. Konu ile ilgili olarak söz konusu haberin özetinde:

  • Yeni bir yapılanma  içinde, ABD. Maryland Eyaletinde karargahı olacak olan  bir Siber Komutanlığın kurulması
  • Siber Komutanlığı olarak görev yapacak olan  bu  karargahın 2018 yılında  faaliyete geçmesinin  hedeflendiği.
  • Kara, Hava, Deniz ve Deniz Piyade unsurlarının bu Siber  Komuta Merkezindeki müşterek  karargahta  hizmetlerinin yürütülmesi.
  • ABD’ in şu an için 650 civarında olan siber savaşçı sayısının 2015 yılı itibariyle 3 – 4 bine  çıkarılmalarının hedeflendiği…
  • Bu konuda ki yorumlarda benzer komutanlığın Çin de de olduğu ve 30.000 civarında   görevlisinin bulunduğu…
  • Operasyon hedefleri içinde,  hasım ülkelerin,  gerektiğinde ( DOST da OLABİLİR)  komuta merkezlerini çökertmek, askeri iletişimleri engellemek, radarları ve hava savunma sistemlerini körletip etkisizleştirmek vb…. görevleri yürütmesi…
  • ABD’ in bu komutanlığı oluşturmasında Çin’in Tianhe-2 süper bilgisayarının muhtemel  etkilerinin değerlendirmesinin  de gerekeceği…
  • Diğer yönden her ne kadar  RF. ve Çin Şanghay  güvenlik yapısında üye olarak bulunmakta iseler de , 2013  Şubatında, RF.  Chelyabinsk  kentine düşen meteor  gerekçe gösterilerek   RF. ile ABD. arasında  uzaydan gelecek meteor tehditlerine karşı  iletişim işbirliğine gitmelerinin  gerisinde Çin’in süper bilgisayarına karşı örtülü bir dayanışmanın olup olmadığı  da  dikkate alınmalıdır…

Geçmişte,  General Mitchell ve General  Guillio Douhet’in  hava gücü teorisinin etkisi  özellikle  İkinci Dünya harbi  ve sonrası  savaşlarda  görülmüştür… Hava hakimiyetinin yanında, uzayı kontrol ederek küresel kontrolu sağlamak da  gelişmeler içinde yer almıştır. Son derece yüksek maliyetli bu sistemlerin  günümüzde  geldiği nokta , giderek bütün bu sistemlerin ileri teknoloji yazılımlarına  bağlı olmalarıdır… Bu yazılımlar,  Çin’in geliştirmiş olduğu  saniyede katrilyon işlem yapan  bilgisayarları karşısında  şifrelerinin  kısa sürede çözülme tehdidi  karşında  kalabilecekleri de dikkate  alındığı  takdirde , milyar dolarlık sistemler bir anda beyin fonksiyonlarını kaybedebileceklerdir… Bu durumda:

  • Uydu sistemleri, uçak gemileri, uçaklar, her türlü güdümlü füze sistemler vb. çok güçlü siber  saldırı karşısında  ve yazılımlarının kırılmaları ihtimal dahilinde olup, bu  takdirde vurucu gücü olan benzer  sistemler  etkilerini kaybedeceklerdir…
  • Çok yüksek maliyetli mevcut  silah sistemleri karşısında  onlardan çok daha düşük maliyeti olan  siber karargahların  etkileri arttıkça  maliyet faktörlerine göre sonuçlar  ne olacaktır ? Bu konunun ayrıca değerlendirmedi de gerekecektir…
  • Kara savaşlarında  gerek Vietnam, gerek Afganistan,  gerekse Irak ve  gerekse Hizbullah  İsrail örneklerinde de görüldüğü üzere, asimetrik  savaşın ağırlık kazanması, diğer ifade ile, CEPHESİ OLMAYAN SAVAŞIN  etkinleştirilmesi yüksek maliyetli silah sistemlerine karşı, çok düşük maliyetli silah sistemlerle, karşı tarafın savaş maliyetlerinin arttırılması  etkili olmuştur…
  • Maliyetler üzerinden yürüyen bu savaşların  Çok Kutuplu Dünya  düzeni içinde  eskiden olduğu gibi dolara endeksli  olması da giderek   azalabileceğinden ,finansal sistemlerin eskisi gibi baskı unsuru olarak kullanılmalarının etkili olamayacağı da ihtimaller içinde olabilecektir….

Özetle, Siber denklemin küresel güçlerin  etkinliğine olumsuz  tesir yapabilecek unsurların başında  giderek devreye girmeye başlayan Çin örneğindeki gibi bilgisayarlardır….Bu bağlamda,  çok gelişmiş bilgisayar destekli silah sistemlerinin ise,  SİBER SALDIRILAR karşısındaki muhtemel zafiyetinin dikkate alınmasıdır… Bu süreç güç dengelerinde  kaymalara neden olabileceği gibi,  Küresel ve  Bölgesel politikalara da etki yapabilecektir…

Bir  dünya gücü olarak ABD ‘in  küresel politikalarındaki etki  ve baskı unsurunun  belirtilen güç kaymaları sonucu küresel ve bölgesel  politikalar yönünden  ifade eden  önemdir. Bu konuda özellikle Orta Doğu Politikasında son dönemde,  İsrail’in güvenliği ile ilgili politikanın  ABD. desteğindeki  süreci , yukarıda ifade edilen  denge unsurlarına göre dikkatle  izlenmesinin gereğidir…

Kissinger ‘in  küresel  açıdan ön gördüğü ,  ABD  Dünyayı yönetsin,  İsrail’de ABD’yi  finansal gücü ellerinde bulunduran lobileri aracılığı ile  yönetsin anlayışıdır… Bu konu ,ABD de birçok  yurtseveri rahatsız etmektedir…. Ancak,sistemi finans  gücü ile kontrol edenlerin etkileri yanında  son dönemde birden gündeme oturan   Wikileaks ve  şimdide  NSA analisti Edward Snowden   santaj yüklü mesajlarının geri planındaki oyun kurucuların nasıl bir strateji  uygulamaya çalıştıkları  merak konusu olmaktadır…

Dünya politikasında  özellikle de Orta Doğu sürecinde  İsrail’in  etkisi bilinmektedir…  Konu hakkında daha önceleri de  değişik analizlerde ifade edildiği üzere  İsrail:

*  Batısında   Lübnan Hizbullahı

*  Güney Batısında  Mısır, ve Hamas,

*  Doğusunda  Ürdün

*  Kuzeyinde  Suriye  ile  coğrafi yakınlık alanı içinde çevrilmiştir…

*  Irak Şii yönetimi de İsrail karşıtı konumundadır..

*  Basra Körfezinin doğusundaki  İran,  en büyük hasmı ve Kıssınger’in de ifade ettiği

şekilde İsrail’in  ASLİ HEDEFİDİR…

İsrail’in bu iç hat durumundan  kendisini  güvene alabilmek için halen  siyasal yönden   iç hat manevrasın  şartlarını  gerçekleştirmeye çalışmaktadır…Bu konuda:

  • Camp David  Antlaşmasının fesh edilmesinden  korktuğu için Mursi iktidarının devrilmesi  İsrail’in önemli ölçüde rahatlaşmış ve  Güney Batısında yeni bir cephenin oluşması engellenmiştir…. (Hatırlanacağı üzere, Mursi, Gazze kapısının açılması yanında Camp David sürecine de son vereceğini belirtmişti…)
  • Hizbullahın gerisindeki Suriye rejimine karşı yürütülen  kalkışma  aynı sürecin devamıdır… İsrail Asli Hedefi İran’ı nükleer güç olmadan etkisiz kılma operasyonuna girebilmek için , öncelikle yakın çevresindeki güvenliği sağlama  gayreti içindedir…
  • Suriye de istedikleri rejim değişikliğinin gerçekleşmesi durumunda  ise,  en yakın tehdit  unsuru olan Lübnan  Hizbullahı  ve Hamas’a karşı  operasyon yapması  kuvvetli ihtimaldir…
  • Bu süreçte, Türkiye’yi Suriye’deki çatışmaya dahil etmek konusundaki  dış destekli baskılar şimdiye kadar istedikleri sonucu vermemiştir…
  • Netanyahu’nun İran’a  saldırı konusundaki aceleciliği  bu sürecin zaman boyutu itibariyle  giderek İsrail aleyhine gelişmesi ile orantılı olmasındadır…
  • ABD. SİBER DENGENİN de devreye girmesi ile  giderek daha da Asya Pasifik’teki  gücünü zaafa uğratmamak için kuvvet yapılanmasını bölgede  güçlü tutmayı zorlayabilecektir… Bu husus da, ABD.’in  Orta Doğu’da İsrail  nedeniyle zaman kaybına uğramaması için önemli bir  nedendir…

Genel şema içersinde belirtildiği üzer, İsrail yönünden  izlenen  görüntü  bu merkezdedir… Bu bağlamda  Özellikle Netanyahu’nun  ve yakın  çevresindeki şahinlerin  aceleciliğinin gerisindeki  sosyolojik ve politik nedenler  neyi işaret etmektedir ?…. İsrail için zaman neden daralmaktadır?

İsrail ‘in  savaşcı neslinin  ülkedeki demografik  değişim de dikkate alındığında  giderek  farklılık  göstermekte olduğuna ilişkin işaretlere  rastlanmaktadır. Konu hakkında:

  • Slamo Land’ın Yahudi Halkı  Nasıl İcat edildi adlı kitapta  karma evliliklerin

giderek arttığını, otuz beş altı yaş gruplarında İsrail’e yönelik destek ve ilginin  giderek azaldığı belirtilmekte ve Yahudi Devleti ile olan dayanışmanın daha çok  altmış yaş üstü  Yahudilerde olduğu  ifade edilmektedir.. (sf.378)

  • İsrail, bölgedeki yalnızlığını bildiğinden bu konuda, ABD. yönetimi üzerinde çeşitli baskı ve santaj mekanizmalarını devreye sokarak etkinliğini  devam ettirilmeye çalışılmaktadır.
  • Siber  saldırı gücünün  çok iyi izleyen İsrail’in, İnternet üzerinden siber saldırılara

karşı, ülke dışındaki Yahudi Cemaatlerinden yetenekli bilgisayar uzmanlarını kendi

Savunma sistemi içinde  yer almaya teşvik ettiği bu konuda savunmasını küresel düzeyde düşündüğü de  basında yer almıştır…

  • İsrail’i bölgesinde baskı altında tutan Arap tehdidi dışında en çok destek aldığı ABD .  içinde de İsrail , ABD    casus  mücadelesine ilişkin örnekler  basından

gizlenemez hale gelmiştir… ABD, İsrail’in  ülke içindeki istihbarata dönük  faaliyetlerinden rahatsız görülmektedir…Bu konuda ararında casuslar savaşının olduğu da  basına zaman zaman yansımaktadır…

  • Prof.Dr. John Measheimer’in  Ekim 2012 tarihinde Koç Üniversitesinde vermiş

Olduğu konferansta, ABD deki Lobilerin finansal gücünün rolünü  belirtirken, buna rağmen şu hususlara da değindiği görülmüştür. Yapılan son  anketlere göre:

– ABD kamu oyunun %65  ABD.’in bir İsrail- Filistin çatışmasında İsrail’den yana tavır taşımadığını,

–  %50 sinin ,  İsrail’in komşularının   saldırısına maruz kalması halinde, ABD.’in İsrail’i  savunmasını istemediklerini,

– %52 sinin , ABD  liderinin  Hamas’la görüşmesini  desteklediğini,

– %59 nun   da İsrail’in İran’ı bombalaması ve İran’ın da buna  karşılık vermesi  durumunda  ABD.in, İsrail’in yanında  savaşa  girmesine  karşı olduklarını.

–  Amerikanın, İsrail’e normal bir ülke gibi davranması gerektiğini savunduklarının   yapılan  bu anketlerde  ortaya çıktığını belirtmiştir….

Bu bağlamda,  diğer yönden ABD  Protestan  gruplardan, Amerikan Evanjelik Lutheran,Presbiteryan Kilisesi ve Birleşik Metodist Piskoposlar Konseyinin  de içinde bulunduğu  çeşitli Protestan kuruluşlarının İsrail’in  Filistin topraklarındaki  uygulamalarını eleştirdikleri görülmüştür…

Ayrıca, İsrail’e yapılan askeri yardımların da  eleştirilmesi,  ülkedeki etkin Yahudi örgütlerinin  bu Protestan kuruluşları ile ilişkilerini kesmelerine neden oluşturduğu  dış basında dikkate çarpmıştır…

Buradan da anlaşılacağı üzere, Bush  döneminde etkinleşmiş olan Evangelist Siyonist  yakınlaşmasının gerisinde önemli ölçüde   Yahudi finans kuruluşlarının bu Protestan  Kiliselerine  mali destek sağlayarak  kendilerine stratejik ortak oluşturmayı amaçlamış olmaları ihtimalidir…..Sonuçta, oyun kurucuların asli hedefleri anlaşılınca ve  Protestan kuruluşları  da  konuya eleştirici olarak yaklaşınca  bu defa da desteklerini kesmişlerdir…

Konu  hakkında gene, basından izlendiği kadar,  çeşitli ABD istihbarat kuruluşlarının 2022 planında Orta Doğu’da  İsrail’in durumunun çok kritik bir durumda kalacağına ilişkin görüşler  İsrail’de kızgınlığa neden olmuştur… Raporda, Çin’in yükselişinin,  ABD.’in giderek İsrail’i eskisi kadar desteklemesinin askeri ve ekonomik kaynaklar yönünden  yeterli olamayacağını göstermektedir…

Netanyahu ve Barak gibi şahinler ise bir an önce muhtemel  İran  tehdidini etkisiz kılmak için saldırı  amacını  gizlememekte ise de,  2012 ortalarında Yedioth  Aharonoth ‘un haberine göre,  üst düzey İsrail  komutanların ABD desteği olmadan İran’a yapılacak bir saldırıya karşı çıkmakta olduklarının  haberde yer aldığı görülmüştür

Obama’nın, Netanyahu’ya karşı eleştirisel tavrı, diğer yönden Savunma Bakanlığına İsrail Lobisinin karşı olmasına rağmen getirilen  Chuck Hagel’in ,Amerikan politikalarının Yahudi Lobileri tarafından belirlenemeyeceği mesajı  bi şekilde  ABD görüşünün  Orta Doğu politikası açısından açık mesaj taşımıştır….Görüldüğü kadar, Obama yönetimi bütün  Lobi baskılarına rağmen  ülkenin ulusal çıkarlarını İsrail’in oldu bittilerine karşı  korumak  amacını gütmekte görülmektedir…( Bu bağlamda,  Temmuz 2013 ayı içinde vizyona girmiş olan BEYAZ SARAY DÜŞTÜ FİLMİ  satır aralarında bazı mesajları vermektedir…)

Basında izlendiği kadar 2010 yılında CENTROM Komutanlığını devir almış  olan E . General James Mattis’de  Colorado de düzenlenen Apsen Güvenlik Formunda ABD’nin  İsrail’i koşulsuz desteklemekte olmasının  ülkenin itibarının sürekli olarak zedelenmekte olmasına neden olduğunu ifade etmiştir…

Obama yönetiminin ve ABD yurtseverlerinin  Yahudi Lobileri üzerinden ABD.in gücünü  kullanmaya yönelik  politikalarına karşı tavırları  şu ana kadar Orta Doğu da ve İran’a yönelik bir  saldırının geciktirici unsurları içinde görülmüştür… Bununla beraber saatin işlemekte olduğu görüntüleri de, basına  kenardan köşeden yansımaktadır…

Bu güne kadar Yahudi Lobilerinin genellikle  arka planda kaldıkları, ve sahaya bir takım taşaronları sürdükleri görülmüştür. Son gelişmeler dikkate alındığında, İsrail bağlantılı her ülkedeki  SAYANİM kadroları  ile bunların bağlantılı olan  medya ve STK vb. devreye sokuldukları izlenmektedir ki, bu da  İsrail ‘in  küresel düzeydeki yalnızlaşması sonucunda  manevra alanının giderek azaldığını göstermektedir. Bu açıdan bakıldığında,  2012 sonlarına doğru, Haaretz’de yer alan  habere göre, dünyanın çeşitli ülkelerindeki en seçkin 120 elit Yahudi’nin  Kudüs’te  parayı konuşacaklarına dair bir haber de basında  görülmüştür…

Konu, Orta Doğu’da İsrail’in bekası yönünden de dikkate alındığında söz konusu toplantının sosyo politik yönün de iyi değerlendirilmesinin gereğidir.

Bu toplantının bölgede İsrail’in asli hedefi olan İran’a saldırı için  önemli bir görüş birliğinin sağlanmış olması ihtimalini de güçlendirmektedir.. İsrail’in çevresinde ki ülkelerdeki gelişmelerin dinamiğine  bakıldığında  konu, çağrışıma neden olmaktadır…

Söz konusu toplantıyı  takip eden  günlerde, 2013 yılı başlarında Kissinger’in  SAVAŞ DAVULLARINI DUYMUYORSANIZ SAĞIRSINIZ ifadesi  bir  röportajında  yansımıştır… Görülen odur ki, Siyonizmin  şizofrenik  mantığı Armagedeon hayali içindedir…

Bu bağlamda  2013 yılı  ortalarında  Lobi baskılarının sonucu olarak ,  ABD Kongresinin her iki kanadında , İsrail’in Büyük Stratejik Ortak olduğuna ilişkin  bir yasa teklifinin gündeme getirildiği görülmüştür…

Bu paralelde, gene ABD  Kongresinden Güney  Karolina Senatörü  Graham ‘ın  İran’ın nükleer programının durumuna göre,  Kongre’ye  İran’a savaş izni için yasa teklifi getireceği gene basında izlenmiştir…

Bütün bu karşıt görüşlere, ABD kamu oyunun  İsrail’in politikaların karşı  tavrına rağmen, görüldüğü kadar, Lobi finansının gücü,  gerekiyorsa Edvard  Snowden’in  halen açıklanmayan  belgelerinin  siyasilere karşı bir santaj ve baskı unsuru olup olmadığı da ileride mutlaka açıklık kazanacaktır…

İfade edilen hususlar  dikkate alındığında,  Netanyahu’nun Temmuz 2013 ortalarında  İran’ın nükleer silah üretmeye çok yaklaştığını ifade ederek  ABD’den önce  İsrail’in hareket edeceğine ilişkin beyanı   şahinlerin kontrol dışı hareket edebileceğine işaret etmektedir…

Daha önceki analizlerde değinildiği üzere, İran’ın stratejik derinliği  RF. ve Çin olmaktadır… Özellikle  Çin’in enerji ihtiyacının önemli bölümü  Körfez üzerinden ve İran’dan sağlanmaktadır..

İran’a yönelik bir saldırının Çin’in çıkarlarına olduğu kadar RF çıkarlarına da ters düşeceği bir çok defa analizlerde belirtilmiştir….  Bu konuda karşıt hamleler olarak  ihtimallerin de dikkate alınmasında yarar bulunmaktadır. Bu  bağlamda tekrar edilirse;

  • İsrail ve zorlaması ile ABD İran’a saldırırsa, karşı hamleler neler olabilir?
  • Çin , Kuzey Kore’yi, Güneye  yönlendirir mi?
  • ABD ve İsrail Doğu Türkistan’ı kışkırtarak, Çin’e karşı baskı uygulayabilir mi?
  • Böyle bir durum Türkiye Çin ilişkilerinde sorun Oluşturur mu?
  • RF,. Çin’e ve  İran’a destek vereceğinden bölgesel  gerginliğini  boyutu ne olur?
  • Körfezin kapanması enerji akışının  kesilmesi AB ekonomisini ve  dünyayı nasıl etkiler?
  • Esad rejimi her ne kadar Suriye içinde sarsıntı geçirse de, Hizbullah , İsrail’e  saldırı da  ne kadar etkisiz kalır?
  • Hamas da aynı zeminde  İsrail’e karşı ne kadar etkisiz durur?
  • ABD kamu oyu  bu sürece ne kadar  sessiz kalır?
  • Olayları  izleyen dünya kamu oyu  konuyu ne düzeyde  kabul eder?
  • Latin Dünyasında giderek artan ABD karşıtlığı  konuya nasıl yaklaşır?
  • İngiltere’nin ABD yanında  Olaylara bulaşması halinde, Falkland Adaları üzerinde hak iddia etmekte olan Arjantin  fırsattan yararlanarak tekrar adaları almak isterse ne olur?
  • SİBER  DENKLEMDE meydana gelen güç değişkesine rağmen ABD. kuvvetlerini bölerek, Afganistan, Irak’tan sonra  yeni bir  açmaza girer mi?
  • İsrail’in iç hat durumunda olması askeri yönden bir saldırı planlamasında da YILDIRIM HARP doktrinine ne göre  hareket etmesini ve kesin sonucu da en çok bir iki hafta gibi bir sürede almasını gerektirecektir. Bu durumda, Hizbullah ve İran  yıpratma doktrini çerçevesinde süreyi uzatarak aylara yayarsa, İsrail, gerek ABD ve gerekse Dünya kamu oyu önünde saldıran taraf konumunu ne kadar sürdürebilir?… İlk Hizbullah  Savaşında, savaşın uzaması İsrail açısından  olumsuz bir  örnek oluşturmuştur….

SİBER  DENKLEMİN  giderek artan  etkisi karşısında, ABD. ‘in  Pasifik  bölgesindeki hayat sahalarının güvenliği yönünden,  son gelişmelere göre,  yeni bir yapılanmaya gitmesi ve cephesini de  küresel boyutlarda fazla yaymaması gerekecektir..Siber tehdit bütün sistemler için önemli bir zafiyet yaratma ihtimalini taşımaktadır…  Bu konu ,özellikle Orta Doğu bölgesindeki dengeler üzerinde  kısa ve orta vadede önemli değişimleri zorlayabilecektir….

Konu ,en çok İsrail’i ilgilendirdiği kadar,  destek verdiği, Kürt ayrılıkçı hareketi ve Ermeni  beklentilerine de  etkili olabilecektir… Gelişmeler içinde  İsrail’in ve Türkiye’de  ki  bölücü  beklentileri olan   ayrılıkçı  hareket içinde olanların  aceleciliğinde  de  bu hususu görmek gerekmektedir…Bunlar için de zaman  giderek  daralmaktadır…

Asala üzerinden senelerce yürütülen  kanlı eylemlerin sona ermesini takiben, devreye PKK’nın sokulduğu  hatırlardadır…. Bölgede hesap peşinde koşan  çevrelerin Açılım süreci üzerinden beklentileri konusunda 15 Ekim  2013 tarihini  ileri sürerek dayatmalarını  tehdit havası ile sürdürmeye çalışmalarının gerisinde  bu  zaman daralması vardır….

Diğer yönden de süreç içinde geri planda görüntü vermesine  rağmen 2015 sözde soykırım senaryosunda  planlama içinde olanların ,2013 Ağustos’unda Lübnan’ın Anjar kasabasında “NOR ASALA” adı ile  yeni bir terör örgütünün  Türkiye’ye karşı oluşturulacağına dair  haberler de dikkate çarpmaktadır…Bu yapılanmanın gerisinde hangi ülke veya ülkelerin  istihbarat örgütler vardır ? Bunlar, en kötü duruma göre senaryolarını  ayrıca hazırlamaktadır… Bu örgütte, ABD, Belçika, Suriye, Rusya, Fransa, Lübnan, İran, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve  Gürcistan Ermenilerinin yer alacakları ifade edilmektedir…

Kısaca, giderek  etkinliği artacak olan  SİĞBER DENKLEMİN , güç dengelerinde yapacağı   muhtemel kaymaların , dünya genelinde olduğu kadar, Orta Doğu’da da önemli sonuçları olabilecektir…Bölgede,  hesapları olanların destekleyicisi   durumunda olanlar için süreç, sürpriz yaratabilecektir….Özellikle ABD’.in Asya Pasifik bölgesine ağırlık vermek durumunda kalması tekrar edilirse,  İsrail ve Kürt Ayrılıkçı hareketleri ile, Ermeni beklentilerinin orta ve uzun vadede  önemli ölçüde  destekten yoksun kalmalarına gelişmeler  neden olabilecektir…. İsrail’in aşırı aceleciliği yanında BDP üzerinden , Türkiye’ye  dayatmalarını tehdit boyutuna taşımaya çalışan PKK  gruplarının

hırçın tavırlarında  bu rahatsızlığı görmek mümkündür…. 23.07.2013

ERGUN ÖZGEN

Soğuk savaş yıllarının denge değişkesinde  NÜKLEER ÇAYDIRICILIĞIN  önemli yer aldığı bilinir… Bu denklemin sona ermesinde , Sovyet sisteminin çözülmesinin  önemlirolü olmuştur…. Süreç içinde,Tek Kutuplu  Dünya hedefinden giderek Çok Kutuplu  sosyo politik ve sosyo ekonomik   yapılanmaya yönelik   değişim  yanında SİBER TEKNOLOJİNİN sürprizleri de   etkisini diğer yönden göstermeye başlamıştır…. - ERGUN OZGEN