KIBRIS’IN SEÇİMİ
HÜSEYİN MÜMTAZ
Bu kaçıncı be birader?
Onun için beni hiç ilgilendirmiyor..
Sizi de ilgilendirecek tarafı olduğunu zannetmiyorum, çünkü…
Çünkü 1.Temmuz’un sonu.. Dağlar, denizler, ağaçların altı ve geceler bile yanıyor; 2. Gerçi pek kimsenin umurunda değil ama Ramazan’ın ortası (Aynen Türkiye’nin Akdeniz kıyılarındaki gibi); 3. Artık en ufak bir yenilik/değişiklik getirmeyen ve nedense bir bahaneyle hep tekrarlanan seçimlerden millete gına geldi; 4. Sosyal ve siyasal yapı ve ekonomi çökmüş durumda..
ÜLKE tanınmıyor, tanınması için en ufak bir çaba gösterilmiyor, “görüşmeler” bile tanınmak için değil, Rum’a yamanmak için yapılıyor.
Meselâ;
AB “Kıbrıs” ofisinin Lefkoşa’da bir bürosu var. Personeline, araçlarına her türlü kolaylık, geçiş ve park üstünlüğü sağlanıyor, “Viaypi” muamelesi görüyor. Ama destek verdikleri projelerin açılışında KKTC bayrağı istemiyor, sömürge müfettişi edasıyla konuşuyor, parmak sallıyorlar.
Bu “ofis” tarafından KKTC’de açılan bir ihaleyi kazanan Tosunoğlu İnşaat Şirketi, AB ile düştüğü iş uyuşmazlığı sonucu milyonlarca euro zarara giriyor. Ancak yatırım sürecinde şirket ile AB ofisi arasında bir ihtilaf oluyor.
Bu çerçevede şirket, zararının karşılanması için ihaleyi açan ve ödemeleri yapan AB Ofisi’ni Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nde dava ediyor.. Ne var ki AB Yetkilileri “KKTC’yi ve mahkemelerini tanımayız” diyerek, mahkemeye gelmeye bile tenezzül etmiyorlar. Lefkoşa Kaza Mahkemesi davayı sonuçlandırarak AB Ofisi aleyhine hüküm ve karar veriyor ve İnşaat Şirketi’nin 1.5 milyon Euro tutarındaki zarar-ziyanı ile mahkeme masraflarının ödenmesi emrini veriyor.
AB Ofisi ise “biz ne KKTC’yi, ne mahkemelerini, ne de bu mahkemelerin kararlarını tanırız. Şikâyetçi olan bizi Güney Kıbrıs mahkemelerinde veya Brüksel’de dava etsin” diyerek, mahkeme emrini yerine getirmiyor. Bu gelişme üzerine İnşaat Şirketi mahkemeye başvurarak haciz emri alıyor. Ancak bu haciz emri aradan geçen uzun zamana karşın uygulanmıyor; KKTC Devleti, doğrudan siyasi ve hukuk egemenliğini ilgilendiren bu konuda taraf olmuyor, harekete geçmiyor. Mahkeme kararının uygulanması için hiçbir girişimde bulunuyor, egemenliğin çiğnenmesine seyirci kalıyor.
Sizi tanımayan bir kurum/kuruluşa neden büro açma/aleyhinizde faaliyetlerde bulunma izni veriyorsunuz efendiler?
Bunu bile beceremiyorsanız neden ve neyin seçimini yapıyorsunuz?
Dün gündeme bomba gibi düş(ürül)en Talat-Mungan-Erçakıca dinleme kayıtları ise rezilliğin son perdesidir.
Öyledir ama nedense CTP yayın organı Yenidüzen’de iki gündür konu ile ilgili tek “tık” yoktur.
Konu “vahim”..
Çünkü CTP’nin ağır topları, Türkiye’den gönderilen paralarla “üç kâğıt” yaptıklarını itiraf ediyorlar (O zaman o işi beceren Mungan şimdiki 23 Nisan hükümetinin Maliye Bakanı); “ağırbaşlı müsteşar” Erçakıca sendikaları “grev” havucuyla nasıl manipüle ettiklerini/edebileceklerini itiraf ediyor ve…
“Ankara”nın, muhtemel seçimde CTP’nin büyük ortak olacağı bir CTP/UBP koalisyonu istediğini “anladıklarını” ifade ediyorlar..
Buyurun buradan yakın..
Bu “tercih” sakın Pazar günkü seçimde de arkasında durulacak, yolu/yordamı çağrıştıran bir tercih olmasın?
Bu noktada, Başbakan Sibel Siber’in geçen hafta yapmaya mecbur kaldığı bir açıklama daha da önem kazanıyor..
Siber Türkiye ile geçmiş hükümet döneminde imzalanan ve o zaman CTP ile sendikalar tarafından devamlı eleştirilen Ekonomik Protokolün uygulanmasının devamına yönelik imza attığını açıklamıştı geçen hafta..
(Haziran maaşlarının üç gün geç öden(ebil)mesi “ufak” bir uyarı mıydı?)
Şimdi…
En “muvafık” ya da en “muhalif” yahut en “muhafazakâr” veya en “liberal” yahut en “milliyetçi” veya en “rumcu/komünist” parti olursanız olun..
Ekonomik Protokol’den milim çıkamayacağınıza göre.. (maaşları unutmayın haa!)
Neyin seçimini yapıyorsunuz?
Farkınız ne?
İç politikada ve dahi dış politikada “Ankara’nın Bağları”ndan başka türkü söyleyemeyeceğinize göre hangi fikrî/ideolojik/siyasi mücadele?
Onun için bu seçimler beni hiç ilgilendirmiyor.
Ahmet yerine Mehmet gelecek, o milletvekili, bakan olacak..
Biraz da deveyi hamuduyla o götürecek.. Gerçi Kıbrıs’ta artık “deve” de kalmadı ama..
Ha seçimde ne mi olur?
CTP birinci, UBP ikinci, DP üçüncü parti olur.
Tek başına çoğunluğu kimse sağlayamaz, DP “kilit” parti olur..
O zaman da İvana Sert’in tercihi hükümet kurulumunu şekillendirir..
Siz halâ Pazar akşamı “iftarda” bahçede mangal yerine seçimi mi düşünüyorsunuz?
26 Temmuz 2013
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ