NECDET BULUZ
ABD Başkanı Obama, tüm ısrarlara ve baskılara rağmen, 2,5 yıldır Suriye’de süren iç çatışmamalara doğrudan müdahale etmeme kararlılığını sürdürüyor. Hiç kuşkusuz Başkan’ın bu kararlılığının arkasında Amerikan kamuoyunun ortaya koyduğu tablo önemli rol oynuyor. Bir noktada Başkan Obama, halkının sesine kulak veriyor, halkının istekleri doğrultusunda adım atmayı daha doğru buluyor. Verilecek bazı kararlar öncesi halkın nabzının da tutulduğunu söylemliyiz. Sadece Amerika’da değil Avrupa ve gelişmiş ülkelerde de kural böyle işliyor.
Suriye’ye müdahale etmenin başka nedenleri de var. Ancak, şunu çok açık ifade edelim: Amerikan kamuoyu çok duyarlıdır. Tepkisini olumlu veya olumsuz biçimde ortaya koymaktan çekinmez. Bu nedenle, Amerika gibi bir ülkeyi yönetenlerin halkın sesine kulak vermesi, halkını dinlemesi kadar doğal bir şey olamaz.
AMERİKAN HALKI SAVAŞ İSTEMİYOR
Suriye krizi çıktığı günden, bugüne kadar Amerika’da birçok kamuoyu araştırma grubu sıkça araştırma yapıyor. 2,5 yıldır süren Suriye krizine Amerika’nın dolaylı veya dolaysız müdahale edilmesine Amerikan halkının baştan bu yana karşı olduğu da yapılan bu araştırmalar sonunda görülüyor. Burada ekonomik krizin de etkili olduğunu söylemekte yarar görmekteyiz. Çünkü getirisi olmayan savaşlar ekonomik krizlere neden oluyor ve krizi tetikliyor. Bugün Amerikan ekonomisinin de çok iyi olduğunu söylememiz de mümkün değildir.
Biz, en son araştırmaya bakalım:
Amerikan halkının % 67,8’i Suriye’ye müdahale istemiyor. Kısacası savaş istemiyor. % 34,6’sı doğrudan müdahaleden yana. % 10 kadarı da fikir ortaya koymuyor. Burada önemli bir ayrıntı da şu: 2,5 yıldan bu yana yapılan araştırmaların hiç birinde % 50’nin üzerinde müdahale isteği olmamış. İşte, bu da Obama ve yönetiminin Suriye konusunda frene basmasına neden oluyor.
“KİNETİK SALDIRIDA” BİLE TEREDDÜTTELER
ABD Genelkurmay Başkanlığı’nın hazırladığı bir raporda, Genelkurmay Başkanı Dempsey “Bizden istenildiği zaman müdahaleye hazırız”diyor. Suriye’de Esad’a bağlı askeri güçlerin üstünlük sağladığına da dikkat çeken ABD Genelkurmayı “kinetik saldırılarla” savaşa doğrudan müdahaleye de hazır olduklarının altını çiziyor. “Kinetik saldırı” askeri teknolojide bombalama, füze ya da roketlerle vurma, ya da insansız uçaklarla yapılan çeşitli operasyonları kapsıyor.
Bilindiği gibi, Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu, son Amerika gezisinde Başkan Obama ve Dışişleri Kerry ile yaptıkları görüşmede “Uçuşa yasaklı bölge” istemişlerdi. ABD Yönetimi bunu da kabul etmemişti. Şimdi, Suriye’de işler tersine dönüyor. Bakan Davutoğlu, uçuşa yasak bölgede yine Kerry ile görüşmüş, ABD Dışişleri Bakanı verdiği yanıtta “Bu oldukça zor bir iş. Uçuşa yasak bölge ve tampon bölge öyle göründüğü gibi kolay değil. 12 yıldır 2 ülke ile savaşıyoruz. “demiştir.
HALKIN İSTEĞİ ÖN PLANDA
Yukarıda vurguladığımız noktaya dönelim: Amerika halkı artık savaşmak istemiyor. Özellikle de çıkarı olmayan savaşlara sıcak bakmıyor. Suriye’ye doğrudan ya da dolayı müdahaleyi bu nedenle istemiyor. Bu da Başkan Obama ve yönetiminin atacağı adımlara yön veriyor. Özetleyecek olursak, bugün süper güçün bile halkının sesine kulak vermek durumunda kaldığını görüyoruz. Obama “Ben seçimle geldim, istediğim gibi hareket ederim, istediğimi yaparım”anlayışından oldukça uzak duruyor. Aslında bu, bizi yönetenlerin de alması gereken çok önemli bir ders olmalıdır.
Daha öncelerine bakalım: Amerikan halkı, Irak’ta Saddam’a karşı, Libya’da Kaddafi’nin devrilmesine “yeşil ışık” yakmıştı. % 60’ın üzerinde yönetime destek vardı. Şimdi ise Esad’a karşı aynı halk, aynı görüşte birleşmiyor. Amerikan yönetimi için halkın çoğunluğunun isteğinin çok önemsendiğini burada bir kez daha görüyoruz. Başkan Obama’nın “Demokrasi sadece sandık değil” sözlerini incelediğimizde, seçilmişlerin seçimden sonra da halkın sesine kulak vermesinin bir demokratik kural olduğu görüşüne katılmış oluyoruz.
Anımsayacak olursak, Gezi eylemleri ile başlayan gösterilerde halkın isteklerine kulaklarını kapatan ve polisin halka karşı orantısız güç kullanması üzerine Obama bir açıklama yapmış, Erdoğan’ı uyarmış ve “Demokrasi sadece sandık demek değildir” demişti. Burada, Başbakan Erdoğan’ın halkın sesine kulak vermesi ve halkını dinlemesi gerektiğini vurgulamaya çalıştığı da görülecektir.
e.mail: [email protected]