Türkiye’de yayına 2 Nisan 2013 tarihinde yayına başlayan Wall Street Journal internet sitesine demeç veren Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ı şöyle desteklemiştir:
“Gümrük Birliği 1996’da yürürlüğe girerken genel kanaat bunun bir geçiş düzenlemesi olduğu yönündeydi. Bu karar alınırken, ‘Türkiye nasıl olsa Avrupa Birliği’ne üye olur, olana kadar bu bir geçiş düzenlemesi olsun’ diye düşünülmüştü. Ancak aradan 17 yıl geçti. 2013 yılına geldik. 17 yıllık böyle bir geçiş düzenlemesi sadece Türkiye’ye özel bir durum. Türkiye dışında bu düzenlemeye tabi başka ülke yok. Biz doğrusu bugüne kadar Gümrük Birliği’nden istifade ettik. Ama bu AB’nin üçüncü taraflarla yaptığı serbest ticaret anlaşmaları bize zarar vermeye başladı. AB, bizim adımıza serbest ticaret anlaşması imzalayarak bizim gümrük vergilerimizi düşürüyor, fakat o ülke Türkiye’nin ihraç malları için gümrük vergilerini aynı seviyede tutuyor. AB böyle bir anlaşma yapınca biz otomatikman bu karara uymak zorundayız. Bu sürdürülebilir bir durum değil. Ya biz de karar alma mekanizmalarına gireceğiz, ya AB anlaşma yaparken Türkiye’yi de o masaya oturtacak üçlü bir anlaşma yapacak. Ya da bu sürecin sürmesi gittikçe zorlaşacak. Anlaşırken bizim müdahil olmamız lazım. Bizim ‘evet’ demediğimiz bir anlaşmayı AB kabul etmemeli…
Örneğin, Meksika ile böyle bir problemimiz var. Ama Meksika ile ticaret rakamlarımız çok büyük olmadığı için şimdilik idare ediyoruz. Kanada ile devam ediyorlar. Bakalım sonuçlanabilecek mi. Japonya ile serbest ticaret anlaşması imzalıyorlar. Biz Japon hükümeti ile konuyu görüştük. Japon hükümeti meseleyi anladı, onların AB ile yaptığı anlaşmaya paralel biz de süreci başlatıyoruz. Ama tabii işin en büyüğü ABD. Onların asıl niyeti NAFTA ile AB’nin serbest ticaret işine girecek olması. Bu büyük bir proje ve bana göre faydalı da. Bizim bunun dışında kalmamamız gerekiyor. ABD’lilerle de bu konular görüşüldü. Onlar da hassasiyetin farkında. Süreç devam ediyor…
Gümrük Birliği’nden tek taraflı çıkmak demek en önemli ihraç pazarımıza mal satarken zorlanmak demek. Böyle çok fevri şekilde tek başına ‘biz çıkarız’ demek kolay. Bu kararı aldıktan sonra ihracatçımızın bizim kapımızı çalıp ‘Gümrük birliğinden çıktık ama şimdi biz oraya nasıl mal satacağız’ diyeceğinden emin olabilirsiniz. İhracat pazarımızın halen yüzde 38.8’i Avrupa Birliği. Kızdık çıktık; o kadar kolay değil. Serbest ticaret anlaşması konusunu henüz ciddi ciddi AB ile oturup konuşma aşamasında değiliz. Öyle bir şey henüz yok…
Sadece bu rahatsızlığımızı yüksek sesle dile getirerek, AB ile bu konuları görüşmemiz gerektiğini, hem de ciddi bir şekilde görüşmemiz gerektiğini söylüyoruz. Aşama bu. Onun dışında bir şey yok. Ne Gümrük Birliği’ni tekrar müzakere ediyoruz, ne serbest ticaret anlaşması müzakeresini yapıyoruz. Rahatsızız ve bu rahatsızlığımız nedeniyle feryat ediyoruz. Opsiyonları konuşmak için çok erken. Öfkeyle kalkan zararla oturur. Hep stratejik düşünmek gerekiyor. Tabii ki sesimizi duyuracağız ama akıllı hareket edeceğiz.” ()
Türkiye, AB üyelikleri sebebiyle STA’ları 30 Nisan 2004 tarihinde feshedilen (Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Letonya, Litvanya, Estonya, Slovenya ve Polonya. Bu tarihten sonra bu ülkelerle ticari ilişkiler Gümrük Birliği temelinde yürütülmektedir) Merkezi ve Doğu Avrupa ülkeleri hariç, EFTA ve 18 ülke ile STA imzalamıştır: İsrail, Makedonya, Hırvatistan, Bosna ve Hersek, Filistin, Tunus, Fas, Suriye, (Türkiye ile Suriye Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Ortaklık Anlaşması 6 Aralık 2011 tarihinde askıya alınmıştır), Mısır, Arnavutluk, Gürcistan, Karadağ, Sırbistan, Şili, Ürdün, Lübnan, Morityus ve Güney Kore. STA’lardan, Lübnan ve Morityus ile imzalanan anlaşmalar dışındaki STA’lar yürürlüktedir.
Güney Kore Anlaşması 1 Mayıs 2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Lübnan ve Morityus anlaşmaları taraflarca iç onay sürecinin tamamlanmasının ardından yürürlüğe girecektir.
STA müzakeresi yürütülen veya müzakerelere başlanması yönünde girişim yapılan ise 21 ülke bulunmaktadır. Yürütülen müzakerelerin tamamlanmasıyla Türkiye, 40 ülkeyi ve yaklaşık 800 milyon nüfusu barındıran dünyanın en büyük serbest ticaret alanı içinde karşılıklı avantajlı şartlarda ticaret yapma imkanına sahip olacaktır.
Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın verilerine göre STA’ların sağladığı pazara giriş imkanları değerlendirildiğinde, 2000-2012 döneminde, genel ihracat artış oranı yüzde 446 iken STA ülkelerine ihracat artış oranının yüzde 551’dir.
Bu ülkelere ihracat 2000 yılındaki 2,2 milyar dolardan, 2012 yılında 14,5 milyar dolara çıkmıştır. Aynı dönemde genel ithalat artış oranı yüzde 340 iken, STA ülkelerinden ithalat artış oranı yüzde 280 olmuştur. Anılan ülkelerden ithalat 2000 yılındaki 2,8 milyar dolar seviyesinden, 2012 yılında 10,7 milyar dolara yükselmiştir.
Türkiye’nin yürürlükte bulunan STA’ları incelendiğinde, 14,5 milyar dolarlık ihracata karşılık 10,7 milyar dolarlık ithalat sebebiyle dış ticaret fazlası verilmiştir.
STA ülkeleri ile dış ticarette ihracatın payı yüzde 9,5, ithalatın payı ise yüzde 4,57dir. 2011-2012 verileri incelendiğinde, en fazla ihracat artışı sağlanan STA ülkeleri Ürdün, Mısır ve EFTA ülkeleridir. 2012 yılı ihracatındaki ilk 40 ülke içinde STA imzalanan 7 ülke; Mısır, İsrail, İsviçre, Gürcistan, Fas, Lübnan ve Tunus’tur.
STA’ların, Türkiye’nin lokomotif hizmet sektörlerinden olan yurt dışı müteahhitlik hizmetleri açısından pazar yaratıcı etkileri de vardır. Ayrıca bu ülkelerdeki yatırımları da tetiklediği görülmektedir.
Bu şekildeki bölgesel ekonomik birleşmeler, ölçek ekonomilerine yol açarak maliyet düşüşü ve kaynak verimliliği sağlamakta, dışa açık rekabetçi bir ekonomik yapı oluşturarak ülkenin uluslararası rekabet gücünü artırmaktadır. STA imzalanan ülkeler ile sadece ticari ve ekonomik ilişkilerinin değil, aynı zamanda siyasi ilişkiler de gelişmektedir.
STA’ya taraf ülkeler arasında oluşturulan Ortaklık Konseyi ve Ortaklık Komiteleri, en üst seviyede siyasi ve bürokratik temsilcileri bir araya getirerek karşılıklı olarak yeni işbirliği imkanlarının gözden geçirilmesine fırsat vermektedir. ()
Avrupa Parlamentosu Uluslararası Ticaret Komitesi’nin (INTA) 18 Haziran 2013 tarihli oturumunda, AB -ABD Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTYO) ele alınarak Türkiye’nin görüşleri dile getirilmiştir.
Türkiye, 1 Ocak 1996 tarihi itibariyle AB ile Gümrük Birliği’ni gerçekleştirdiği için ticaret politikasını AB’ye uyumlu hale getirmiştir. Buna karşılık Gümrük Birliği’nin asimetrik yapısı sebebiyle karar alma süreci içinde olmadığı için Türkiye, kendi çıkarlarına uygun olmayan uygulamaları kabul etmek durumundadır.
2006 yılında çok taraflı ticaret sisteminde Doha Turu ticaret müzakerelerinin çıkmaza girmesi yüzünden Avrupa Birliği STA’lara yönelmiştir.
AB ile STA imzalayan üçüncü ülkeleri müzakere masasına oturmayı ikna etmek, Türkiye’nin sorumluluğu haline gelmiştir.
Türkiye’nin Cezayir, Güney Afrika ve Meksika STA’larında olduğu gibi, bazı durumlarda üçüncü bir ülkenin AB ile STA’sının yürürlüğe girmesi ile Türkiye ile imzaladığı STA’nın yürürlüğe girmesi arasında on yıl geçmektedir.
Bu durum haksız rekabet ve ticaret sapmasına yol açarak Türkiye’yi dezavantajlı bir konumda bırakmaktadır.
Avrupa Komisyonu’nun STA’lara, müzakere ettiği üçüncü ülkeleri Türkiye ile benzer bir anlaşmayı müzakere etmeye davet etmesinin uygulamada hiçbir bağlayıcılığı bulunmamaktadır.
Bu sebeple Türkiye’nin de AB’ye paralel olarak AB’nin müzakere ettiği ülkeler ile eşzamanda müzakere sürecini yürütmesi, bunun için Komisyon’un AB ile müzakere yürütecek olan ülkelere bu durumu bir ön şart olarak bildirmesi en mantıklı çözüm yoludur.
Böylece Türkiye AB ile eşit bir müzakere ortağı olarak üçüncü ülke ile aynı masaya oturabilecek ve çıkarlarını koruyabilecektir.
Bu durumu AB kabul etmez ise, Türkiye’nin AB ülkeleri gibi kendi adına STA müzakere etmesi için Komisyon’u yetkilendirmesi mümkündür.
Ancak, Nihai STA’nın onaylanması için Türk mevzuatı gereğince STA’nın Türkiye tarafından da onaylanması gerekir.
AB -ABD TTYO’nun Türkiye’yi diğer STA’lara göre daha fazla etkileyeceği için Türkiye’nin AB ile paralel ticaret müzakerelerine başlamasında zorunluluk vardır ama ABD bu konuda istekli değildir.
Bu sebeple en uygun yol AB-ABD TTYO müzakerelerinin ilk aşamasında müzakere metnine mutlaka “güçlendirilmiş Türkiye” hükmü eklenmelidir.
Türkiye’nin görüşlerini dinleyen Avrupa Komisyonu’nun AB-ABD TTYO Başmüzakerecisi Ignacio Garcia Bercero, Komisyon’un ABD ve Japonya ile STA müzakerelerinde Türkiye’nin paralel olarak müzakerelere başlamasını desteklediğini ifade ederek STA’nın Türkiye’ye büyük etkisi olacağını kabul etmiştir.
Bercero, ABD’nin sadece sanayi ürünleriyle sınırlı bir STA’yı kabul etmeyeceğini ve kapsamlı bir STA müzakere etmek isteyeceğini özellikle vurgulamıştır.
Bu sebeple AB-ABD Transatlantik Ticaret Yatırım Ortaklığı müzakerelerine Türkiye’nin en azından gözlemci ülke olarak katılması gerekir. Eğer Türkiye AB ile ABD arasında gerçekleştirilecek serbest ticaret anlaşması kapması dışında kalırsa, bundan büyük zarar görecektir.
Yazıları posta kutunda oku