NECDET BULUZ
Başbakan Erdoğan, Bingöl Havaalanı’nın açılış konuşmasında bir kez daha haykırdı ve “Suriye’de bombalar altında inleyen, Mısır’da askeri darbeye maruz kalmış kardeşlerimizin sızısını yüreğimizde hissettik.” Demiştir. Başbakan bununla da kalmayıp sözlerini şöyle sürdürdü, kendisine kulak verelim:
“Myanmar, Somali, Bangladeş, Mısır ve Suriye’de kanla acıyla gözyaşıyla acıyla iftarlarını açan kardeşlerime Rabbim nusretini bir an önce göndersin niyazında bulunuyorum. Yoksulluktan, yokluktan, zulümden kırıldığı halde kalplerinde Allah sevgisini, peygamber muhabbetini, Kur’an aşkını bırakmayan kardeşlerimizin semaya kalkan ellerini Rabbim geri çevirmesin, rahmetini esirgemesin, dualarını kabul etsin. Ramazan ayıyla birlikte gündemimize sabır kavramı yerleşiyor, sevgi yerleşiyor, Yaradanın isimlerinden birisi de ‘Es Sabur’dır. Allah sabreder, sabrı sever ve sabredenlerle birliktedir. Ancak sabır acziyet demek değildir. Bizler için sabır: ekilen bir fidanın boy vermesini beklemek gibidir. Sabır, aslında ileri görüşlülüktür, geleceği düşünmek, hayal etmektir ve sağlam adımlarla kökü sağlam bir temelle geleceği inşa etmek demektir.
DIŞ TÜRKLER SAHİPSİZ KALDI
Hiç kuşkusuz, haksızlığa, hukuksuzluğa, insan hakları suçlarına karşı böyle bir konuşmayı alkışlarız. Özellikle de Müslüman toplumuna karşı yapılan haksızlıkların, katliamların da karşısındayız.
Ancak, Başbakana bu noktada sormak istediklerimiz de olacaktır:
Bugün, dünyanın birçok bölgesinde Türk ve Türk soyundan olanlara karşı insanlık sucu işleniyor. Çin, Uygur Türkleri’ne karşı dünyada eşi emsali görülmemiş insan suçlarına imza atıyor. Gelen haberlere göre, Uygur Türklerinin oruç tutmaları bile yasaklanmış. Başbakan’ın bütün bu yapılanlara karşı acaba sesi neden çıkmıyor? Burada yaşayan soydaşlarımız insan değil mi, bizim kanımızı taşımıyor mu?
Fazla uzaklara gitmeye gerek yoktur. Burnumuzun dibindeki Kuzey Irak’ta, Kerkük’te Türkmenlere karşı kurulan tuzaklar, saldırılar ve burada yaşayan kardeşlerimize karşı özellikle Barzani güçlerinin baskısı giderek artıyor. Türkmen liderleri birer birer ortadan kaldırılıyor. Başbakan Erdoğan, neden Türkmenlere karşı yapılan bu sindirme, öldürme ve baskıya karşı neden sesi çıkmıyor? Burada yaşayanlar Türk ve soyumuzdan değil mi? Acaba bu kardeşlerimizin sızısını Başbakan neden yüreğinde hissetmiyor?
“ TÜRK” ADI İLE GURUR DUYUYORLAR
Güney Azerbaycan Türkleri İran’ın baskısı altına, inim inim inletiliyor. Özgürlükleri gasp ediliyor. Sesini yükseltenler soluğu cezaevlerinde alıyor. Suriye’deki Türkmenler sefilleri oynuyor. Can Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ toprakları işgal altında, 1 milyon kardeşimiz göç etmiş durumda. Bunlar bizden değil mi, kanımızdan değil mi? Mısır ile Suriye ile ilgilendiğimiz kadar bu kanımızı taşıyan insanlarla neden ilgilenmiyoruz? Mısır’daki, Suriye’deki ve diğer bölgelerde yaşayan Araplar kardeşimiz de, bizim özbe öz kanımızı taşıyan, Türk adı ile gurur duyanlar, bayrağımızı gururla taşıyanlar, dilimizi kullananlar kardeşimiz değil mi? Bu nasıl bir kardeşlik anlayışı ve kavramıdır bunu bir türlü anlayamıyoruz.
Nerede Türkler zulüm görüyor, yok edilmeye çalışılıyorsa, bizi yönetenlerden dikkat edin “çıt” çıkmıyor. Bırakınız ilgilenmeyi, bir kınama bile yapılmıyor. Biz, Müslüman kardeşlerimize sahip çıkılmasının karşısında değiliz ama canımızı, kanımızı taşıyanların da dışlanmasına razı değiliz. Bugünlerde ard arda gelen Türkmen kardeşlerimizin katliamlarına bile bir kınama yapılmaz mı? Kerkük’e bir yetkili gönderilip, bu kardeşlerimize destek verilmez mi? Onlara moral aşılanıp “Korkmayın, biz yanınızdayız” mesajı verilemez mi?
TÜRK OLMAK SUÇ MU?
Yine dikkat ediniz, Başbakan da, Dışişleri Bakanı Davutoğlu da, gittikleri her yerde, yaptıkları her konuşmada, Arapları yere göğe sığdıramıyorlar. Varsa yoksa Mısır ve Suriye’deki Müslüman Araplar, başka bir şey yok. Peki, Mısır’daki dış güçlerce tezgâhlanan darbeye doğrudan destek veren Suudi Arabistan’a, Körfez’deki Arap ülkelerine Başbakan’ın neden sesi çıkmıyor? Niye onları hedef tahtsına oturtmuyor? Neden onlara verip veriştirmiyor?
AKP Hükümeti’nin dış Türkleri kaderine terk ettiği, ilgilenmediği bir gerçek. Bundan güç alanlar da Türklere karşı şiddeti artırıyor, ezme politikalarını hızlandırıyor. Türkiye’de bile neredeyse “Türk olmak” suç haline gelmek üzere. Arapları bağrına basan, onları “kardeş” olarak tanımlayan Başbakan da, tayfası da, Türk ve Türk adını taşıyanı neredeyse tanımaz hale geldiler. Dış Türklerine “kardeşlerimiz” demeyi ve onları kucaklamayı nedendir bilemiyoruz bir türlü içlerine sindiremiyorlar.
e.mail: [email protected]