GEZİ’ DE PİYASA

Küresel piyasalar mal fazlasındadır ve daha fazla üretime yönelik yatırımların önemli ölçüde azaldığı, işsizliğin giderek yükseldiği, her şeyin fiyatının düştüğü çok netameli bir dönemden geçiyor.
Geçmişte kapitalizmin krizlerinden çıkmasına yöntem oluşturan,kapitalistin temel üretim araçlarının maliyetinin düştüğü bir noktada üretimini arttirması, kötü piyasa koşullarına rağmen kâr yapması -o sırada, istihdamı da sağlaması yöntemi – bugün,otomasyon ve taşeronlaşma yüzünden krizin atlatılmasını sağlayacak sayıda iş olanaklarını ortaya çıkarmıyor.
Ne işçi alımının yalnızca kâr kaygısında olan kapitalistlere bırakılması -ne de,otoriter hükümetler işsizlik, düşük ücret ve daha fazla çalıştırma, borç esareti, haciz ve tahliyeler,aşırı yoksulluk artmasını engelleyemiyor -ki, bu sorun “kapitalizmin nihaî krizi” olarak adlandırılıyor.

*
Bu manzaranın önünde ortaya çıkışı,gerçekleşmesi ve sonuçlarıyla -ne, Tahrir’e -ne, ABD Occopy hareketine -ne, Yunanistan’da kemer sıkma politikalarına karşı gelişen halk direnişlerine -ne de, İspanya’daki Öfkeliler hareketine benzemeyen ve karakterini
Gezi Parkı’nda bir ağaca iliştirilmiş kartondaki “Sen bir milyon topla, biz biriz” yazısıyla açığa vuran ve yurdu saran Gezi direnişi yükseliyor.

*
10 yıllık AKP iktidarının kendisine muhalif herkesi hapse tıkmak baskısına rağmen apolitik yetişmiş,örgütsüz, toplumun zengin-yoksul, inanan-inanmayan,şehirli-kırsal,emekçi-işveren -kısaca,her kesimden insanlar lidersiz ve belli bir ideolojinin olmadığı protestolarla, Başbakan Erdoğan’ın ileri demokrasi balonunu patlatmış, eğreti fiyakasını bozmuş, siyasal dengeyi yerinden oynatmıştır.
Hükümete, valiye, polise,kalabalıklar içine sokuşturulan palalı,silahlı aksesuarlara karşı korku eşiği aşılmıştır,herkes politikleşmiş,eylem ve muhalefet biçimi zenginleşmiş, halk her alanda dostunu-düşmanını farketmiş, tüketimden gelen güç keşfedilmiş ve halkın gücü olarak dünyaya duyurulmuştur.
Çok güçlü bir talep Erdoğan ve hükümetinin istifasıdır, AKP’nin neden olduğu partizanlık, usulsüzlükler ve haksız kazançların,doğa katliamının ve ne yaptılarsa hepsinin hesabının sorulması isteniyor.

*
Direnişlere katılan kesimin büyük çoğunluğu çalışan ailelerden gelen -ancak,iş bulabildikleri taktirde yaşamlarını sürdürecek insanlardır.
Henüz ideolojik bir tavır göstermiyor olsalar da dillendirdikleri eylem sebeplerinin çoğu sosyalizmin işçi sınıfı çıkarlarıyla ilgilidir.
Mesela, Başbakan Erdoğan’ın kapitalist projesi Taksim Gezi Parkı yerine AVM yapılması -işte, bu iştiyakla reddediliyor.
Tartışmalarda ve forumlarda giderek kapitalizmin hakça bölüşümü sağlamada,daha fazla düşünce,eleştiri ortamının yaratılmasında ve herkese insanca yaşama hakkının tanınmasında çözümsüzlüğü gündemi oluşturuyor -ki, bu sosyalist bir topluma özlem anlamına geliyor.

*
Bu taleplere saygı çerçevesinde direnişlere katılan çok sayıda sol parti ve eğilim kendini hoşgörü sergilemek ve aktif işbirliği yapmak zorunda hissediyor.
Gezi Direnişleri Türkiye’nin siyasi haritasını yeniden şekillendirilmeye zorlarken, anti-kapitalist bir programa sahip bir siyasi partinin aynı yönelimdeki bütün grupları ve bu gruplar dışında kalan fakat böyle bir gelişmenin umudunu taşıyan çok sayıda bireyi yanına çekeceği inancı gelişiyor.

*
İşte, Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) Halk Kongresi (Kongra-Gel) 9.Genel Kurulu “Demokratik Ulus ve Özgür Yaşam”esasında,4 coğrafyadan gelen delegelerle, 30 Haziran-5 Temmuz tarihlerinde yeni süreçte izlenecek politikaları belirlemek üzere toplanmıştır.
Demokratik Konfederalizm ilkesi çerçevesinde ulus devlete alternatif, Orta Doğu sorunlarının da çözümünde bir model olarak öngörülen,PKK’nın ve onun uzantısı olarak diğer Kürt bölgelerinde faaliyet gösteren tüm parti ve organizasyonların koordine edildiği yürütme organı Kürdistan Topluluklar Birliği’nin (Koma Civaken Kürdistan-KCK) siyasal örgütlenmesi yeni bir organizasyonla güçlendirilmiştir.

*
Genel Kurul’da KCK sisteminin temeli akademilerin, komün, kooperatif ve meclislerin hızla oluşturularak yaygınlaştırılması,demokratik konfederalizm temelinde demokratik uluslaşmanın oluşturulması ve demokratik özerkliğin inşasının tabandan örgütlendirilmesine dönük bir dizi karar alınmıştır.
En önemlisi Türkiye’de ve Ortadoğu’da kapitalist,yerel statükocu güçlerin artık eskisi gibi halkları yönetip kontrol edemeyeceği, halkların demokrasi ve özgürlük taleplerine cevap veremeyecekleri, halkların küresel kapitalizme karşı biricik gücünün özgürlük ve demokrasiyi sağlayacak olan halkların demokratikleşmesi olduğu açıklamasıdır-ki, Gezi Direnişleri ile korkusunu aşan ve keşfettiği gücü ile küreselleşen yüzbinlerce insana -doğrusu, özgün bir selam ve davetiye çıkartılıyor.

*
Öte yanda, Kemalizm’in siyasal vizyonunu Türkiye ulus devletinde Türk ulusunun betimlendiği “Bağımsızlıkçı,anti-emperyalist ve çağdaş” olmak karakterini ağzına almadan,”Türkiye lâik ve sosyal bir hukuk devleti” söyleminde daraltan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,Genel Merkez binası cephesine astırdığı “Demokrasi ve Özgürlük Bildirisi” üzerinden;
Türk toplumunun zengin-yoksul, sosyalist-ülkücü, laik-antikapitalist Müslüman,dindar-ateist, lümpen-seçkin, şehirli-kırsal, emekçi-işveren, varoşlu-elit kesimleri bileşkesinde Gezi Direnişçilerine sesleniyor.

*
Bu topraklarda huzur,demokrasi ve barış isteyenlere -doğrusu,yüzde 50’lik bir özgünlükle, Sosyal Demokrat CHP’yi gösteriyor.
Ana’sı gitmiş,Dana’sıyla meşguldür, “Yüzde 10 seçim barajı kalksın/Faili meçhuller aydınlatılsın/ Özel yetkili Mahkemeler kaldırılsın/Nevruz resmi bayram/Diyarbakır cezaevi müze olsun vs.vs ” diyor!

*
Türkiye “Demokratik Çözüm, Yeni Anayasa ve yaklaşan seçimlerin kıskacındadır.

12.7.2013

12.7.2013 - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5