Hasturk’de Rafael Sadi’nin yazdığı yazı.
Şöyle ki:
İsrail ile Türkiye arasında yeni bir ONE MİNUTE krizi ön hazırlık
çalışması mevcuttur.
AKP hükümeti Haziran 2013 Taksim olayları ile Sayın Başbakan ile birlikte , hatta en başta Sayın Erdoğan’ın karizması oldukça derin bir yara aldı. Resmen karizma çizildi.
Peki neden çizildi derseniz herkesin biliyor olmasına rağmen bir iki cümle ile toparlamakta yarar vardır.
1- Egemenliğin kayıtsız , şartsız tek sahibi olan Türk halkı ve gençliği sayın başbakan’a bir mesaj hatta uyarı vermek ihtiyacı hissetmiştir.
2- Bu uyarı aynen bir kaç yıl önce çok beğendiğim bir reklam filmindeki
Gibi bir sebep ile aynı üslup ile verildi. O reklam filminde kelli felli bir adam sırada bekleyen onlarca genci hiçe sayarak sıranın en başına çocuğunu kapıp gelmiş ve hakkıymışçasına sinemaya veya konser salonuna girmeye kalkmıştı. Bilet kesmekle görevli genç adamı durdurarak:” Beyefendi sıraya girmeniz lazım ” deyince de adam çocukluğumuzdan beri duymaya alışık olduğumuz ama bir türlü hazmedemediğimiz o tanıdık ifade ve eda ile ” Sen Benim Kim Olduğumu Biliyormusun?” demişti.Yıllar yılı Türkiye’de birileri böyle deyince akan sular durur ve kapılar açılırdı.
Çünkü bunu söyleyen mutlaka sırtı kalın ve arkası kuvvetli birinin tanıdığı akrabası çıkar ve maalesef dediğini yapmayan olursa bir yerlere sürülürdü.
Pırıl pırıl genç bilet kesici genç ise alışık olduğumuzun tam aksine Hayır efendim ben sizin kim olduğunuzu bilmiyorum . acaba siz benim kim olduğumu biliyormusunuz diye sormuş ve adamı sıranın en sonuna göndermişti.Evet o sadece bir reklam filmiydi.
Haziran 2013 Taksim ise hayatımızın tam kendisi gerçek yaşamımız idi ve Türk gençliği halkına her şeyin hatta yaşamlarının sahibi içişçesine hitap eden Başbakana Sen bizim kim olduğumuzu biliyormusunuz diye soruvermişti.
3- Sayın Başbakan ve AKP hükümeti son 10 yılda gittikçe artan bir tempo ile Atatürk Türkiyesi imajını değiştirmeye ve bu ülkenin kurucusunu yıpratmaya adeta uğraşıyordu. Bu alenen belliydi de hanı nasıl denir elde somut delil yoktu., Alkol satışının engellenmesi görüşmelerinde Atatürk ve İnönü’ye atfen AYYAŞ demesi gereken delili dosyanın içine koyuveriyordu. Bu aleni hakaret olmasına rağmen devletin savcı ve yargıçları suç duyurusunda bile bulunamıyorlardı.
4- Olay ve sebep daha çok tabii, Türk milletini din , dil Irk esasına göre değil de kendisini TÜRK saymaya göre sınıflandıran ” NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE ” vecizesini bir kenara koyup TÜRK ve TÜRKİYELİ diye bölmesine bile kimse itiraz bile edememişti. 30 bin Türk insanın katlinden sorumlu terör örgütü işe barış yapmasını ben bile olumlu karşılarken yapılan barış anlaşmasının neleri kapsadığını ve hangi tavizlerin verildiğini kimseye açıklamaması ve muhtemelen halkın onaylamayacağı bir toprak bölünmesinin (belki de hayır) endişesi , halkın ve muhalefetin YOK SAYILMASI , kendilerine soru soranlara Muhteşem Süleyman dizisinde çokça duymaya alıştığımız SEN KİMSİN Kİ bana bunu soracaksın türünden ifadeler de bu gençliğin Haziran 2013 olaylarını ateşleyen körükleyen esaslardır diye düşünüyorum.
Peki şu anda durum nedir?
Şu anda AKP popülaritesi %50lerden %34’lere düşmüş, liderin popülaritesi sallandıkça yabancı para kurları sallanıyor , döviz fiyatları artıyor, sıcak para çekiliyor , faiz oranları farklı yerlere taşınıyor ve geciken Kürt açılım reformları (her ne ise kimse tam olarak bilmiyor ya, akil adamlar bile ) PKK’nın sivil kanadı olan BDP’yi kızdırıyor ve adeta hükumeti suçluyor ve bir anlamda tehdit ediyor. Tehdit ile kalmıyor Lice olayı ile olmadık bir yere de taşınıveriyor PKK daha bitmedi dedirtiyor.
Kısaca Sayın Erdoğan’ın ve AKP’nin acilen bir kurtarma simidine ihtiyacı var.
Nedir bu kurtarma simidi?
Yahudiler ve İsrail düşmanlığı.
Gazze seyahati.
Evet yanlış duymadınız.
İlk sinyaller Taksim olaylarının faiz lobisine bağlanması ve Faiz Lobi sininde Yahudilerin kontrolü altında olduğu sayın Başbakan tarafından ifade edilmişti.Çok gerekirse videoları mevcuttur.
İkinci sinyal ise geçen hafta sonunda Gazze menşeli AL RAİ gazetesinden geldi ve ikinci one minute operasyonunu temeli açıkça izah edildi.
Evet Sayın Erdoğan İsrail , Mısır ve Ürdün’den izin alarak Gazze ve Ramallah’ı ziyaret edeceği yerde Gazze gazetesinin haberine göre Uluslararası sulara kadar bir savaş gemisi ile geleceği ve bir helikopter ile Gazze’ye devam edeceği bildirilmektedir.
Gelelim bu haberin gerçek olup olmadığına. Muhtemelen gerçek değildir , ama Gazze ziyareti Sayın Erdoğan’ın bel bağlamak istediği ve yukarıda izah ettiğim sebepleri ve olumsuzlukları lehine çevirerek en azından iç siyasette durumu düzeltmek için kullanılabilecek bir araçtır.
Dikkat derken bu aracın İsrail ile bozuşmak ve kavga ederek şahsi popülaritesini eski yerine getirmeye ve sıkıntılı AKP dönemine çözüm İsrail can kurtaran simidindedir. Bu simide yaklaşma kiçinde Sayın Beşir Atalay Taksim olaylarını tetikleyenlerin YAHUDİ DİASPORASI olduğunu ifade etmesi ize bu can kurtaran simidi için alt yapı hazırlığı olduğu tartışma götürmez bir gerçektir sanırım.
Türk Yahudi tarihinde ise ilk kez olarak Türk Yahudi Cemaati devlete sert ve ters çıkarak böylesi ifadelerin kabul edilemez olduğunu beyan etmiş ve bu türden ifadelerin ülkede Yahudi düşmanlığını körükleyebileceği endişesini dile getirmiştir. Bunun üzerine Sayın Atalaya’ın Basın Ofisi başbakan yardımcısının sözlerinin çarpıtıldığını ve aslında öyle demediğini belirtmiş olsa bile basında ve internette dolaşan videolar böyle olmadığını bütün açıklığı ile ortaya koyuyor.
Dikkat Başbakan Gazze’ye helikopter ile gitmeye karar verirse İsrail makamları ne yapar ?
Bu gün bunu da sordum Yeruşalayim yetkililerine .
1- Uluslararası sularda isteyen istediği kadar dolaşabilir.
2- Gazze hava ve deniz sahası her türlü trafiğe kapalıdır.
3- Şu an’a kadar Türk makamları bizimle temasa geçmiş değil ve gazze seyahati veya varsa bu seyahatin ne şekilde gerçekleştirileceği konusunda bir bilgi iletilmiş ve izin istenmiş değildir.
4- Öyle bir talep olursa bekletmeksizin değerlendirilecektir kuşkusuz.
Peki Tazminat konusu ne durumda sorusuna ise , pazarlık devam ediyor dediler kısaca…