Site icon Turkish Forum

Tiksinti ve Aşk: Barış üzerine iki çift laf

Ağzından salyalar akıtarak üzerimize gelen bıçaklı, sopalı adamlar var. Ama hemen arkasından parlayıveren insanın kalbinin ışığı. "Seni s..e s..e öldüreceğiz" diyen yüzlerce manyak var, ama sonra zarafeti gözkamaştıran insanlar çıkageliyor. "Yalnız başına gebereceksin o...!" diye bağıranlar var ama hemen ardından fısıltıları birleşince ses duvarını aşan "Yalnız değiliz" diyenler. Ürkekler var, saklandıkça görünür hale geliyorlar. Sonra aniden yaka bağır açık sokaklara dökülenler. Kargacık burgacık beyinli "Ehi ehi, yenileceksiniz!" diye sürtünenler var, ama neyse ki sonra insanlar var, gidip forumlarda fikirlerini söylüyorlar, kafa patlatıyorlar karınca inadıyla. Bir bakıyorsun iktidarın mini-neferleri Doktor Frankestein'in canavarları gibi güp güp basa basa geliyorlar peşimizden, ama sonra bir daha bakıyorsun Esmeralda su veriyor bu ruh kamburlarına. İnsanlığı kendine kadar olanlar var, "Lice başka!" diyorlar. Onlar hala Kürtlerin uçtuğu için "havaya açılan ateş sonucu öldüğünü" sanıyorlar. Sonra başkaları var ama: İstanbul'un kalbinde "Burası Lice!" diye bağırıyorlar. Hasılı, insanoğlunun içindeki kötülükten duyulan tiksinti ile insana karşı duyulacak aşk kolkola. - cia

Ece Temelkuran’ın 1 Temmuz 2013 tarihli BirGün yazısı:

Ağzından salyalar akıtarak üzerimize gelen bıçaklı, sopalı adamlar var. Ama hemen arkasından parlayıveren insanın kalbinin ışığı. “Seni s..e s..e öldüreceğiz” diyen yüzlerce manyak var, ama sonra zarafeti gözkamaştıran insanlar çıkageliyor. “Yalnız başına gebereceksin o…!” diye bağıranlar var ama hemen ardından fısıltıları birleşince ses duvarını aşan “Yalnız değiliz” diyenler. Ürkekler var, saklandıkça görünür hale geliyorlar. Sonra aniden yaka bağır açık sokaklara dökülenler. Kargacık burgacık beyinli “Ehi ehi, yenileceksiniz!” diye sürtünenler var, ama neyse ki sonra insanlar var, gidip forumlarda fikirlerini söylüyorlar, kafa patlatıyorlar karınca inadıyla. Bir bakıyorsun iktidarın mini-neferleri Doktor Frankestein’in canavarları gibi güp güp basa basa geliyorlar peşimizden, ama sonra bir daha bakıyorsun Esmeralda su veriyor bu ruh kamburlarına. İnsanlığı kendine kadar olanlar var, “Lice başka!” diyorlar. Onlar hala Kürtlerin uçtuğu için “havaya açılan ateş sonucu öldüğünü” sanıyorlar. Sonra başkaları var ama: İstanbul’un kalbinde “Burası Lice!” diye bağırıyorlar. Hasılı, insanoğlunun içindeki kötülükten duyulan tiksinti ile insana karşı duyulacak aşk kolkola.

AŞKI ÇOĞALTMAK, KORKMADAN…

Kürt illerindeki evlerde duvarlar boştur. Yüksekte bir yerde en az bir fotoğraf durur. Ekseriyetle delikanlıların, bazen gencecik kızların vesikalıklarıdır bunlar. Hemen hemen hepsi Lice’de öldürülen Medeni yaşındadır. Ya en son o zaman çekilmiştir vesikalıkları ya da tek fotoğrafları bu vesikalıktır zaten. Türkiye’nin Batı’sı ise onları hep yerde yatarken görmüştür, “inlerinde avlanmış” olarak. Onların ölümü bizim ölümümüz gibi değildir, onlar ölmüşse vardır muhakkak bir şeyler! Böyleydi yıllarca. Oysa dün son derece sarışın, son derece Batılı bir kızçocuğu şöyle yazdı: “Medeni benim yaşımdaydı!” “Benim gibiydi” demek bu. “Farklı değildik” demek. “Ben de ölmüş olabilirdim” demek. Bir yakınlık, kardeşlik girişimi…

EMPATİDEN İLERİSİ AYDINLIK

Doğrusu çok abartılan şu empati kavramını pek kaba bulurum. Ne yani! Kendini yerine koymadan bir insanı anlayamıyor musun? Yakınlık hissedemiyor musun? Acısına ortak olamıyor musun? İlla sana mı benzemesi gerekiyor insan kardeşinin? Böyle ise eksiksindir bana göre. Ama Gezi ve etrafında gelişen ruh sanırım en azından kabaca da olsa bu “kendini onun yerine koyma” ya da “aslında aynı yerde olduğunun farkına varma” sürecini başlattı. Bir kaç yıl önce yazdığım “Büyük Tanışma”nın ilk adımı atılıyor gibi. Böylece o çıplak duvarlardaki vesikalıkların hikayelerini, o evlerin öfkesini ve inceliğini anlama vakti yaklaşıyor. Bizim istediğimiz türden gerçek bir barış için küçük ama kıymetli bir adım. Kürt ile Türk’ü ayrı tutmaya dikkat ederek, “Kimse karışmasın, biz beş dak’kada barıştırıcaz!” diyen değil, ağır ve derinden, içe işleye işleye bir barış. Bir daha küsmemek üzere bir barış, bir daha yadırgamamak üzere bir tanışma. Herkesin birbirinin hikayesini sabırla ve rikkatle dinlediği bir tanışma. Kalplerin kabalıktan değil, belki sadece bazen sakarlıktan kırıldığı, iki toplumun da kendini birbirine emanet ettiği bir barış. Önceki gün Taksim’de Kürtçe “Yaşasın halkların kardeşliği yazmaya” çalışırken, yanlışlıkla “Yaşasın yeşil mercimek” yazan türden gayreti apaçık, samimi bir barış. Olacak. Olmalı… Şahları vurdu Gezi, şimdi sıra şahların ürettiği düşmanlığı tahtından indirmekte. Çünkü biz insana duyulan aşkın tarafındayız. “Güzel şeyler bizim tarafta”…

Exit mobile version