Türk milletinin bazen efendi, bazen memluk, bazen birbirlerinin amansız düşmanı olarak bozkırdan batıya hareketinin binlerce yıllık ihtilafları ve ittifaklarının sentezinde;devlet hayatı,ekonomik hayat,fikir ve toplumsal hayatında Atatürkçülükten gayri referansı bulunmuyor.
Ne ki Türkiye’nin -işbu, kendini düzenleme temelinde güçlü merkez olması hali, güçsüz çevre bileşenleriyle Ortadoğu’da devlet,siyaset,ekonomi ve sosyal alan sorunlarını çözmede uzlaşma ve işbirliği yeteneğini eksilttiği öngörüsüne uğramıştır.
*
Çünkü -bir tarafta İran eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın “İsrail, İran için bir sinekten farklı değildir.İsrail’in İran’a sataşması bir tavşanın bir aslana saldırmasına benzer. İsrail için en iyisi; Alaska’ya taşınmalarıdır” demekte,
Diğer tarafta,ABD ve İsrail Orta Doğu’dan -hem, çıkarlarını temin etmek -hem,güvenlikli bir bölge oluşturmak -hem de itikadî hedeflerini teminen İran’ın rejim niteliklerinden kaynaklandığına inandıkları nükleer programında uluslararası kamuoyu ile tam işbirliğinde olmayışını küresel tehdit olarak dayatmaktaydı.
*
Bir gün Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Hiç kimseyle savaşmadan, hiç kimseyi düşman ilan etmeden, hiçbir sınıra saygısızlık yapmadan, tekrar Saraybosna’yı Şam’a, Bingazi’yi Erzurum’a, Batum’a bağlayacağız. Bizim gücümüzün kaynağı bu. Size şimdi apayrı ülkeler gibi gelebilir -ama, bundan 110 yıl önce Yemen ile Üsküp aynı ülkenin parçalarıydılar ya da Erzurum ile Bingazi! Bunu dediğimizde, bize ‘yeni Osmanlıcı’ diyorlar. Bütün Avrupa’yı birleştirenler, yeni Romacı olmuyor, Orta Doğu coğrafyasını birleştirenler yeni Osmanlıcı oluyor! Geçen yüzyıl bizim için bir parantezdi. Bu parantezi kapatacağız ” diye heyheyleniverdi de, AKP/Cemaat’in ABD ve İsrail’in desteği ile Türkiye’de İslami gâza/ cihâd ideolojisini temel itici güc olarak kullanmakta olduğu anlaşıldı.
*
Meğer gâza’ya katılan farklı sosyal,etnik özelliklere sahip,değişik mezhep,cemaat,aşiret,kabile ailesinden gelen -asla, kutsal savaş amacını taşımayan -fakat, kardeşlik fikri ve dayanışma hissi içerisinde dünyevi dini eğilimlerle yetiştirilmiş gazilerin;
Türkiye’den İslam ülkelerine yayılmacı felsefede ve merkezi, yerel, özerk idareler, yargı, üniversiteler,medya,sermaye ve TSK’da tüm etkin kadroları ele geçirdikleri ve oluşturdukları dini ve mesleki birlikler,esnaflar,üreticiler vb. teşkilatlanma ile kâfirlerin canına kast hissinde ve mallarını yağmalamakta oldukları,
İslam dininin bir siyaset teorisi olmamasına rağmen Tunus’ta,Libya,Mısır gibi İslam ülkelerinde de değiştirilen sosyolojiler üzerinden bireysel dini duyguları ağır basan halklar yerine dini arayışları öne çıkaran partileşmeye inanan ve kafirlerin canına-malına kastetmeye iman eden milyonlarca insan tipini yetiştirdikleri dehşetle görüldü!
*
İşte,AKP/Cemaate destek veren ABD ve İsrail Ortadoğu’da Sünni tarafın milli gelir ve reel hayat arasında oluşmuş derin uçurumunda etnik,mezhepsel farklılıkları kaşımış, ekonomiler ve sosyo-politikleri istikrarsızlıklara yüklemişlerdi.
Sonuçta İslami sermaye birikimini pazar ekonomisine çekemediklerini, Şii İran’a karşı oluşturdukları Sünni eksende tutunamayacaklarını -daha da fenası,
Suriye’den gelişen yüksek gerilimin İsrail’in bölgedeki güvenlik ortaklarından izolasyonuna neden olduğu -hem,Ortadoğu barışı için umutları tükettiği -hem de,İsrail’in güvenliğini sekteye uğrattığını farkettiler.
Üstelik Filistin, BM’den Üye olmayan Gözlemci Devlet statüsü almış ve İsrail’in işgali,illegal yerleşimleri ve saldırılarını Uluslararası Ceza Mahkemesine taşıyabilme gücüne erişmiştir!
*
Çaresiz,İsrail-Filistin arasında yeni bir barış sürecinin başlaması istendi – teminen, Sünni ve Şii ülkelerin sunacakları geniş kapsamlı barış planında İsrail’den istenebilecek bir tavize karşılık, İsrail için güçlü bir teşvik oluşturmak gerekti.
Arap liderlerin “İsrail ve Filistin 1967 sınırlarına harfiyen uymak yerine aralarında toprak değişimi yapabilir açıklaması, Sünni ülkelerin 2002’de kabul ettikleri barış planında yumuşamaya gittiğini gösterdi.
Ya da ABD, barışın sağlanması halinde Filistin ekonomisini yüzde 50 büyütecek bir ekonomik program vaadetti -sonuçta,El Fetih ile HAMAS arasında yapılan anlaşma çerçevesinde Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Ulusal Birlik Hükümeti kurmak için görüşmelere başlandığını duyurdu…
*
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, İsrail-Filistin arasında barış görüşmeleri için bu yıl içinde 5.kez yeni bir mekik diplomasisinden henüz dönmüş, iki taraf arasında görüş farklarının önemli ölçüde azaldığını açıklamıştır!
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ABD barış planının başarısız olması durumunda sorumluluğun kendisine yıkılmaması için İsrail ile doğrudan görüşme taahhüdünde bulunmuş,
Dışişleri Bakanı Kerry, Eylül ayına kadar barış görüşmelerinde ilerleme kaydedilmezse, Filistin’in devlet statüsü ve Ortadoğu’ya ilişkin konularda uluslararası toplumdan -bilhassa, İslam ülkelerinden İsrail’e karşı çıkma çağrısında bulunacağı endişesindedir.
O yüzden İsrail daralan takvimde -şimdi, acilen ABD’den güvenliğini,barışın sağlanmasını ve korunmasını istiyor!
*
Fakat,İsrail’in barış içinde olmasının önünde daralan takvimde çözülmesi gereken çok engel vardır;
Suriye iç savaşının bölgeye yayılmasının önlenmesi,radikalizmin tasfiye edilmesi, yeni Suriye’nin kurulması- ardından, İran’ın nükleer programına diplomatik çözüm bulunması gerekiyor.
Önce, ABD ve Rusya’nın koordinasyonunda yeni Suriye’nin kurulmasında muhaliflerin de Esad’ın da olduğu bir masa etrafında -henüz, tarihi belirlenmeyen Cenevre-2 Konferansından sonuç alınmalıdır.
Bunun için Suriye muhalefeti destekçilerinin ve Erdoğan’ın Konferans ve müzakere sürecinden Esad’ı reddedişleri kırılmalı
-teminen,süreci tıkayan Erdoğan’ın Türkiye’yi dini bir çekirdek haline getirme siyasetinin ve bu siyasetin yetiştirdiği kafirlerin canına-malına kasteden insanların, 100 bin insanın hayatına mal olan Suriye iç savaşındaki -varsa,bir girdisi tesbit edilmelidir -ki, müzakere sonuçları uluslararası hukuka ve küresel sistem ağlarına yansıtılabilsin!
*
Erdoğan ve İslamcı lider kardeşleri Ortadoğu’da ülkelerini dini bir çekirdekten genişletmek istediler -şimdi, siyasetleriyle birlikte tasfiye edilmelerine direniyorlar.
Mısır İsrail’in yanıbaşında kaynamaktadır -son dakikada,Mısır Ordusu halkın ileri sürdüğü taleplerinin yerine getirilmesi için çağrıda bulunmuştur, Mısır’ın yaşadığı tarihi zorluklarla başa çıkılması için son şans olarak herkese 48 saat süre tanıyor!
Erdoğan -hâlâ,islamcı lider kardeşleriyle Cenevre Sürecine muhalefet ediyor!
Bir çok başkentte örgütlediği dinci sivil toplum kuruluşlarıyla ABD ve Avrupa ülkelerine göz dağı veriyor.
*
Filistin’de Gazze idaresini elinde tutan HAMAS hükümetinden yapılan açıklamaya göre Başbakan Erdoğan 5 Temmuz’da bölgeye gidiyor…
2.7.2013