Ben Fenerbahçeliyim , bilmeyen yok… Fakat , aynı zamanda , Aziz Yıldırım’ın yönetim tarzına da karşıyım . Başkanın , artık olaylara hakim olamadığını ve dolayısıyla Fenerbahçe’ye zarar verdiğini düşünüyorum . Yani , kimse bana Aziz Yıldırım’ın savunucusu demesin .
3 Temmuz 2011’de , bu “şike operasyonu” ilk ortaya çıktığı zaman da aynı şeyi söylüyordum , şimdi de aynı şeyi söylüyorum . Yapılanlar , Fenerbahçe kamuflajı altında , Kadıköy’ü , Türk futbolunu , NATO ihalelerini ele geçirme savaşıdır . Beşiktaş , Trabzonspor ve diğer kulüpler , bu oyunu zenginleştirmek ve hedef şaşırtmak için , ortaya sürülmüşlerdir . Nitekim , Karadeniz bölgesinden gelen itirazlar üzerine , oy kaybetme kaygısı ile , Trabzonspor fiilen senaryodan çıkarılmıştır .
Niçin Kadıköy ? Çünkü , AKP’nin bir türlü nüfuz edemediği , sosyo-ekonomik yapısı ile güçlü ve potansiyel tehlike oluşturan bir bölge ; aynı şey Beşiktaş için de geçerli … Niçin Türk futbolu ? Çünkü , gittikçe büyüyen bir potansiyelin var olduğu , hem ekonomik olanaklarından yararlanmak ve hem de insanları etki altına almak için ideal bir alan… Niçin NATO ihaleleri ? Çünkü , Hükümet ve Cemaatin henüz kontrol edemedikleri çok cazip bir ihale alanı…
Olayın ilk açığa çıktığı günleri hatırlayın . Bütün gazetelere servis edilen haberler , fotoğraflar , hikayeler… Hemen tüm kanallarda boy boy üretilen senaryolar… “Aksi ispat edilene kadar herkes suçsuzdur” ilkesi rafa kaldırılmış , bütün televizyonlarda ve gazetelerde , kerametleri kendilerinden menkul , sözüm ona “uzmanlar” , tabiri caizse , adam asmakla meşgullerdi… Tam anlamı ile , klasik bir “cadı avı” tezgahlanıyordu…
Konunun çok daha fazla detayları var . Türkiye Futbol Federasyonu’nda yer alan bazı görevlilerin kasıtlı olarak yalan ve yanlış bilgi vermeleri , Mehmet Ali Aydınlar’ın acemilikleri , vs… UEFA , bu olayın içinde bu kadar olduysa , bunun nedeni , o dönemdeki bazı kasıtlı bilgilendirmelerdir . Ancak , yazının amacını saptırmamak için , bunları burada yazmayacağım .
* * * * *
Şimdi , gelelim asıl konuya…
Yukarıda yazdıklarımın anahatlarını alın , kişileri ve kurumları ve de hedefleri değiştirin , adını da “Ergenekon” veya “Balyoz” veya “Askeri Casusluk” koyun… Tanıdık geliyor , değil mi ?…
Hepsinin de ortak tarafı , senaryosu önceden yazılmış davalar olması !…
Hiç aklınız alıyor mu ? Suçlanan insanlar , mahkemeye çıkarılmadan önce , aylarca yıllarca hapiste tutuluyorlar . Hani , bu şahısların işledikleri suçlar sabitti ?
Suçlamalara gelince , hepsi aynı konfeksiyon atölyesinden çıkmış gibi , “terör örgütü mensubu veya yöneticisi olmak , terör örgütüne destek vermek , hükümeti yıkmaya teşebbüs etmek , halkı kin ve nefrete teşvik etmek” gibi kimsenin ne olduğunu bilmediği fakat kimsenin de aksini ispatlayamayacağı iddialar…
Duruşmalara gelince , TRT spikerlerinin günlerce okuduğu bitmez tükenmez iddianameler , suçlanan insanlara verilen kısıtlı savunma hakları ve süreleri , yeri yurdu ve kim oldukları belli olan insanların tahliye taleplerinin “olmaz kaçarsın” veya “delilleri karartırsın” cevabı ile reddedilmeleri… Hani , deliller kesindi , hani kanıtlar sağlamdı ?… Bir Genelkurmay Başkanı’nın , Kuvvet Komutanlarının , yıllarca terörle mücadele etmiş komutanların subayların , “terör örgütü lideri veya üyesi olmak”suçundan içeride tutulmalarını aklınız ve vicdanınız kabul edebiliyor mu ?…
Evrensel kuraldır , “suçlayan suçu ispat etmek zorundadır” , “suçlanan suçsuzluğunu kanıtlamak zorunda” değil…
Herkes diyor ki , yanlış kararlar Yargıtay’dan döner . Kimse kusura bakmasın , ama ben buna katılmıyorum . Yüksek Yargı’da da ne kadar kadrolaşma olduğu hepimizce malum . Bu kadar zamandır , Yürütme’nin Yargı üzerindeki etkisinden şikayetçi değilmiydik ?
Hadi , varsayalım ki , mahkemeler tarafından verilen yanlı ve yanlış kararlar , gerçekten Yargıtay’dan dönecek… Hapiste bu kadar zamandır tutulan insanların kaybedilmiş yılları nasıl geri verilecek , kendilerinin ve ailelerinin çektiği acılar nasıl telafi edilecek ? Ölen ve ağır hastalığa yakalanan insanlara yapılan muamelenin manevi bedeli ne olacak ?
Peki , bu durumda , biz , toplum olarak , adaletten nasıl medet umacağız ?
Toplumun temelindeki yapı taşıdır ADALET !!! Adalet kaybolmuşsa , kimsenin uşağı olmayan , biz sıradan insanlar nereye sığınacağız !!!???…
Polis deseniz , şu son Gezi olayları , polisin ne durumda olduğunu açıkça gözler önüne serdi !…
Basın deseniz , birkaç küçük televizyon ve gazete hariç , topluma karşı duyarsız , kör , sağır ve dilsiz !…
Sözün özü , birbirimizden , sosyal medya aracılığıyla haberleşmemizden başka , güvenebileceğimiz bir dal yok !!!
Hepimiz , tehlike altındayız ! Yarın öbür gün , yeni bir “iftira ve suçlama” piyangosunun hangimize vuracağını bilmiyoruz ! Bizler , yönetimin gözünde , potansiyel suçlularız ; çünkü , düşünüyoruz ve doğruyu arıyoruz ! Din üzerinden dahi toplumu bölmeyi göze almış bir yönetim , her şeyi ama her şeyi yapabilir !
Son söz : Bu bir örümcek ağıdır !!! Örümcekler , avlarını önce yakalarlar , sonra uyuştururlar , en sonunda da içlerini emerek boşaltırlar !!!