Gezi Parkı bağlamındaki son olaylar karşısında Avrupa Parlamentosu’na Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Haddinizi bilin”, “AP’yi tanımıyorum” gibi oldukça sert sayılabilecek tepkiler vermesi, son zamanlarda Avrupa Birliği ile yumuşayan ilişkileri neredeyse kopma noktasına getirmiştir.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, AP’den çıkan kararın kendileri açısından ‘yok hükmünde’ olduğunu söylemiştir.
Alman Der Spiegel dergisinin internet sitesinde yer alan habere göre Türkiye Cumhuriyeti’nin Almanya Büyükelçisi Karslıoğlu, Cuma günü Avrupa Birliği Bakanı ve Baş müzakereci Egemen Bağış’ın Almanya Başbakanı Angela Merkel ile ilgili sözleri sebebiyle Dışişleri Bakanlığı’na çağrılmıştır.
Buna karşılık Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Eberhard Pohl de Dışişleri Bakanlığına davet edilmiştir.
Avrupa Parlamentosu’nun ilki 1987 yılında alınmış ve Türkiye’nin sözde Ermeni soykırımın tanımaya davet eden 4 kararı bulunmaktadır. Unutulan bu kararların da hatırlanarak “tanınmaması” da dile getirilmiş olsaydı, AB’ye daha kuvvetli bir mesaj verilmiş olurdu.
Başbakan Erdoğan’ın tepki gösterdiği Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği’nin önemli kurumlarından biridir. Eğer Türkiye günün birinde AB üyesi olacak ise, son kararı Avrupa Parlamentosu üyeleri verecektir.
Gelecek yıl 5 – 8 Haziran tarihlerinde gerçekleştirilmesi planlanan Avrupa Parlamentosu seçimlerinin öne çekilerek 22 – 25 Mayıs 2014 tarihlerinde yapılması kararlaştırılmıştır.
Belki yeni seçilecek Avrupa Parlamentosu üyeleri, Türkiye’ye daha farklı bir açıdan yaklaşabilirler.
Başbakan’ın çıkışından sonra Avrupa Parlamentosu ve AB Komisyonu’nda toplantılara katılacak olan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Brüksel ziyaretini iptal etmiştir. 13 parlamenterden oluşan Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu (AFET) heyetine hükümetin verdiği randevular iptal edildiği için AFET yetkililerin de Türkiye ziyareti gerçekleşmemiştir.
Brüksel’de bulunan TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu da AP İnsan Hakları Alt Komisyonu’nda düzenlenecek Türkiye’yle ilgili bir toplantıya katılmama kararı almıştır.
AP Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda, kendisini eleştiren Başbakan Erdoğan’a yazılı bir açıklamayla cevap vererek “AP’yi görmezden gelmek sadece Erdoğan’ın Türkiye’yi AB üyesi yapmak istemediğini gösterir” demiştir.
Gerginleşen ilişkiler, 27-28 Haziran’da yapılması öngörülen AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu toplantısının yapılmasını da tehlikeye sokmuştur.
Eğer Türk tarafı KPK toplantısına katılmayacak olursa, taraflar arasındaki gerginlik tırmanacak, ipler kopma noktasına gelecektir.
Türkiye Avrupa Birliği ile 5 Ekim 2005 tarihinde müzakerelere Hırvatistan ile birlikte başlamıştır. Hırvatistan 1 Temmuz da AB’nin 28’nci üyesi olacaktır. Bu süre içinde 35 başlıktan 13’ü açılmıştır.
Açılan başlıklar şunlardır: 4. Sermayenin Serbest Dolaşımı (Fransa: 18 Aralık 2008), 6. Şirketler Hukuku (Slovenya: 12 Haziran 2008), 7. Fikri Mülkiyet Hukuku (Slovenya: 12 Haziran 2008), 10. Bilgi Toplumu ve Medya (Fransa: 18 Aralık 2008), 12.Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı (İspanya: 30 Haziran 2010), 16.Vergilendirme (Çek Cumhuriyeti: 30 Haziran 2009), 18. İstatistik (Almanya: 26 Haziran 2007), 20. İşletme ve Sanayi Politikası (Almanya 28 Şubat 2007), 21. Trans – Avrupa Ağları (Portekiz: 19 Aralık 2007), 27. Çevre (İsveç: 21 Aralık 2009), 28.Tüketicinin ve Sağlığın Korunması (Portekiz: 19 Aralık 2007), 32.Mali Kontrol (Almanya: 26 Haziran 2007).
Bu başlıklardan sadece biri geçici olarak kapatılmıştır.
Başlıklardan 8’i Ek Protokol’ün Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni de içine alacak şekilde genişletilmemesi sebebiyle askıya alınmıştır.
Bunlar; Malların Serbest Dolaşımı, İş Kurma Hakkı ve Hizmet Sunum Serbestisi, Yerleşim ve Hizmet Sağlama, Mali Hizmetler, Tarım ve Kırsal Kalkınma, Balıkçılık, Taşımacılık Politikası, Gümrük Birliği ve Dış İlişkiler’dir.
Tarım ve Kırsal Kalkınma (11, AB tarafından da askıya alınan başlıklar arasındadır), Ekonomik ve Parasal Politika, (17) Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu, (22) Mali ve Bütçesel Hükümler (33) ile Kurumlar (35) başlıkları Fransa tarafından üyelikle doğrudan ilgili olması gerekçesiyle engellenmektedir.
Geriye Türkiye’nin ilerleyebileceği çok kısıtlı bir alan kalmaktadır. Sosyal Politika ve İstihdam, Rekabet Politikası ve Kamu Alımları başlıklarını ise Türkiye AB’den tam üyelik perspektifi almadan açmama konusunda kararlıdır.
Fransa’da 2012 yılında göreve gelen François Hollande yönetiminin, Bölgesel Politika başlığındaki engelini kaldıracağını açıklamış olması ve başlığın Haziran ayında müzakerelere açılacağı yönündeki beklenti, Paris’in diğer başlıklardaki engellerini de kaldırabileceği yönünde bir beklenti oluşturmuştur ama bu defa Almanya ve Hollanda’dan itiraz gelmiştir.
Reuters haber ajansına göre Almanya Başbakanı Angela Merkel‘in CDU partisi ve kardeş partisi CSU’nun taslak parti programında “Avrupa Birliği ve Türkiye arasında güçlü bir işbirliğinin yanı sıra dışişleri ve güvenlik konularında takın bir stratejik işbirliği istiyoruz. Türkiye’nin tam üyeliğine karşı çıkıyoruz çünkü ülke Avrupa Birliği’ne katılma kriterlerini yerine getirmiyor. Ülke, büyüklüğü ve ekonomisinin yapısı sebebiyle Avrupa Birliği’ne yük olacaktır” denilmiştir.
Merkel’in, 22 Eylül’de Almanya’da yapılacak olan federal seçimlerde Türkiye’nin üyeliğini koz olarak kullanma arzusu vardır.
Almanya’da Türkiye karşıtlığında son zamanlarda artış olmuştur.
Avrupa Türk Demokratlar Birliği eski Başkanı Hasan Özdoğan, Gezi Parkı olaylarından sonra Almanya’da Türkiye karşıtı karalama kampanyalarının devreye sokulduğunu söyleyerek “Türkiye’de savaş varmış gibi hava oluşturdular” demiştir.
Focus Dergisi’nin Türkiye hakkında yazdıklarını hayretle karşıladıklarını şöyle ifade etmiştir: “Bütün medya seferber oldu. Türk vatandaşı olarak bunlara dayanmak çok zor. Hükümet sözcüsü ve Başbakan Merkel’in yaptığı açıklamalar da Avrupa’da çok kötü bir imaj çizdi. Yapılan anketlerde, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkanlar yüzde 60’lardan yüzde 90’lara çıktı.”
Almanya’da bu gelişmeler olurken AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye’nin AB’ye alınmaması konusunda çaba göstereceği sözlerine şu cevabı vermiştir:
“Önce imtiyazlı ortaklık dediler, sonra stratejik ortaklık diyorlardı. Eskiden beri biz bunların hiçbirini kabul etmedik. Son hadiseyle birlikte, AB cephesinden gelen açıklamalar, hiçbir vatandaşımızın moralini bozmamalıdır. Biz, AB üyelik sürecine yapışmış vaziyetteyiz, sonuna kadar götüreceğiz. Masadan kalkan biz olmayacağız. Sürecin sonunda bizi almak istemezlerse, kendileri bilir.”
Avrupa Birliği ile gerginleşen ilişkiler üzerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Almanya ve Hollanda Başbakanlarına bir mektup yazarak müzakere başlıklarının açılmasına engel olmamalarını istemiştir.
Geçen hafta Brüksel‘de toplanan AB Daimi Temsilciler Komitesi, 26 Haziran‘da açılması öngörülen Bölgesel Politikalar başlığıyla ilgili hazırlıkları ele alırken diğer 25 üye ülkenin onay verdiği açılışa Almanya ve Hollanda‘dan itiraz gelmiştir.
Yapılan temasların olumlu sonuç vermesi ve Berlin’in pozisyonunu değiştireceğinin sinyalinin alınması halinde konu COREPER tarafından bugün ele alınacaktır. Aksi takdirde konu gündeme getirilmeyecektir. Bu durumda başlık 26 Haziran’da açılamayacaktır.
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, geçen hafta Kayseri’deki Türk Akreditasyon Kurumu Danışma Kurulu Toplantısının açılışında yaptığı konuşmada AB’ye rest çekmiştir:
“… Bu süreci durduracak sadece iki opsiyon vardır. Ya AB sürecinden Türkiye resmen çekilecektir ya da yine oybirliğiyle Türkiye’nin AB sürecini karşı taraf bitirecektir… Bulun 27’yi ondan sonra gelin konuşalım. Bulamıyorsanız ne bizim vaktimizi siz israf edin ne biz sizinkini.”
AB müzakerelerinde önümüzdeki hafta açılması gereken başlık ile ilgili olarak Almanya ve Hollanda’nın veto kararının sorulması üzerine Bağış şu cevabı vermiştir:
“… Bugün Türkiye’nin AB’ye ihtiyacından çok daha fazla AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı vardır… Biz daha evvel olduğu gibi gerektiğinde, ‘Bak oğlum git’ demeyi de çok iyi biliriz.”
11-12 Haziran’da EXPO 2020 aday kentleri sunumu kapsamında Paris’e giden Bakan Bağış, Fransa’nın AB İşlerinden Sorumlu Bakanı Thierry Repentin ile açılması beklenen bölgesel politikalar başlığını ve Fransa’nın vetosunu kaldırılması talep edilen mali politikalar başlığını görüştüklerini belirtmiş, aday ülkelerin açmakla yükümlü olduğu 23 ve 24’ncü başlıkların da gündeme geldiğini açıklamıştır.
Bağış, “26 Haziran’da faslın açılması için Kalkınma Bakanımız Cevdet Yılmaz ile Brüksel’de olacağız. 26 Haziran’da Türkiye 3 yıl aradan sonra bir fasıl açacak. Bölgesel politikalar faslı” diyerek ilişkilerin bir yol kazasına kurban gitmemesi konusunda olumlu bir demeç vermiştir ama daha sonraki gelişmeler pek olumlu değildir.
Gezi Parkı olaylarında hükümetin tavrını eleştirmesine rağmen, müzakerelerin hızlandırılmasını savunan Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Swoboda, Almanya’nın tavrını “iyice düşünülmemiş, kötü bir tepki” olarak nitelendirmiştir.
Swoboda, sadece 22 değil temel hak ve hürriyetler ile yargı ve adalet konularını ilgilendiren 23 ve 24’ncü başlıkların da açılması gerektiğini savunmuştur.
Zaman gazetesine verdiği demeçte “Vakit Türkiye’nin üyeliğine destek verme vakti” diyen Swoboda, aksi takdirde bazılarının başlığın açılmasını engelledikleri için Gezi Parkı göstericilerini suçlayabilecekleri uyarısı yapmış, müzakerelerin Türk halkının refahı ve mutluluğu ile ilgili olduğunu söylemiştir.
Geçen hafta Batı Balkan ülkeleri ve Türkiye’deki basın özgürlüğüyle ilgili sorunları masaya yatırmak üzere Brüksel’de ikincisi düzenlenen “Speak Up!2” başlıklı konferansta konuşan AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, üye ülkelerin açılıp açılmayacağını değerlendirdikleri başlıkla ilgili şunları söylemiştir:
“Bence de süreç teknik düzeyde kalmalı ama İstanbul’da Türk yetkililerden sürecin teknik kalması ve siyasileşmemesi için gerekli önlemleri almalarını ve başlığı açabilmemiz için olumlu katkı yapmalarını istemiştim.”
AB ile Türkiye arasındaki söz düellosuna değinen Füle, “Kimin kime daha fazla ihtiyacı olduğu yönünde yorumlar duyuyorum. Globalleşmiş dünyada birlikte daha güçlü oluruz. Her iki tarafın da birbirine ihtiyacı var. Türkiye ile engelleri kaldırın, fasılları açın…Eğer açılırsa 3 yıl aradan sonra bir ilk olacak” demiştir.
Türkiye AB ilişkilerinde bu hızlı gelişmeler olurken, bu ay sonunda BETA yayınevi tarafından yayınlanacak kitabımın başlığını “Avrupa Birliği Türkiye İlişkileri: Bir Çıkmaz Sokak” olarak belirlemekte tereddüt etmedim.
Son gelişmeler karşısında pireye kızıp yorgan yakmamak gerekir. Aksi takdirde, Türkiye’de bir eksen kayması olabilir.
Büyük Önder Atatürk’ün ifade ettiği gibi Türkler, Batı’ya yönelmiş bir millettir. Atatürk, 29 Ekim 1923 tarihinde bu konudaki tercihini şöyle açıklamıştır:
“Memleketimizi asrileştirmek istiyoruz. Bütün çalışmamız Türkiye’de asri binaenaleyh batılı bir hükümet vücuda getirmektir. Medeniyete girmek arzu edipte Batı’ya yönelmemiş millet hangisidir?”
Yazıları posta kutunda oku