NECDET BULUZ
Gezi eylemleri, ortaya uzun süre tartışılacak bir huzursuzluk, rahatsızlık getirmiştir. Özellikle, eylemcilerle polisin karşı karşıya getirilmesi, orantısız güç kullanılması, vatandaşlar arasında ayrımcılık yapılması son derece ürkütücü ve düşündürücüdür. Öncelikle, vatandaşın devletine, hükümetine, güvenlik güçlerine güvenmesi, gerektiğinde sığınması, kendini güvende hissetmesi gerekiyor. Eylemler boyunca yaşananlar bize bunların tam tersini göstermiştir.
Polis de bizim çocuğumuzdur ve güvenliğimiz sağlayan bir kuruluştur. Şiddete baş vurmadan yasal eylemini yapanlara karşı polisin şiddetten yana tavır sergilemesi, orantısız güç kullanması, aşırı derecede biber gazı ve tazyikli su sıkması, eli sopalıları aralarına alması hiçbir şeyle izah edilemez. Bunun bir mazereti de olmamalıdır.
AYRIMCILIK BARIŞI DİNAMİTLER
Eylemlere katılanlar, eyleme katılmaları teşvik edenler hakkında yasal işlemlerin başlatılması, ev baskınları, cadı avı başlatılması ve işine gelmeyen herkesi “terörist” ilan etmek demokratik bir ülkede baş vurulmaması gereken bir konudur. Başbakan Erdoğan’ın “Tek tek bulup hesap soracağız” tehdidi eyleme katılanlara geri adım attırmaz, aksine bunları daha da birleştirir, bütünleştirir.
Öncelikle şunu söylemeliyiz:
Şiddete baş vurmadan eylem yapmak, sesini duyurmak anayasal bir suç değildir. Sokaklara taşan yüz binler, polisle de çatışmamış, şiddete de baş vurmamış, bir festival havası içinde eylemlerini gerçekleştirmişlerdir. Bu insanlara biber gazı ile tazyikli su ile bindirme yapmak aslına bakılacak olursa bir insanlık sucudur. Yetkililerin “Marjinal gruplara karşı” demesi, “teröristlere karşı” demesi bir anlam ifade etmiyor. Yurdun her tarafına yayılan yüz binlere karşı “terörist grup” demek inandırıcı olabilir mi?
Ayrımcılık yapmak, taraf olmak her dönemde barışı dinamitlemiştir. Bu konunun hassasiyetini bir kez daha vurgulamak istiyoruz.
MAHKEMEDEN ÖRNEK KARAR
Ankara 3.Sulh Ceza Mahkemesi eyleme katılanlardan 13 kişiyi serbest bıraktı. Gerekçe olarak da “Vatandaşlık haklarını kullanarak demokratik tepkilerini ortaya koymak için protesto gösterisi yapanlara herhangi bir suç isnadı mümkün değildir” dedi. Bunun her zaman emsal teşkil ettiğini de söylemliyiz.
Eylemciler hakkında cadı avının başladığını söyledik. Biz, baştan bu yana şiddetin karşısındayız. Vurmaya kırmaya, dökmeye, kamu mallarına zarar vermeye yönelik her türlü hareketin de karşısındayız. Bunu yapanlar hiç kuşkusuz cezalarını da çekmelidir. Ancak, herkesi aynı kefenin içine koyup, herkesi “terörist” gözü ile görmenin yanlışlığından da geri dönmek gerekiyor.
Şimdi biz de şunları sormak istiyoruz:
Polisin için de “vur” deyince “öldürmeye” heveslilerin var olduğunu da gördük. Polis şiddetini bizi yönetenler de kabul ettiler. Olaylardan bugüne kadar 5 kişi hayatını kaybetti. 22 kişinin gözünü kaybettiği, yüzlerce yaralının tedavi edildiği bildiriliyor. Biber gazı ve tazyikli su nedeni ile vücutlarında yaralar oluşan vatandaşlarımız da var. Başından vurularak öldürülen bir eylemcinin polis kurşunu ile hayatını kaybettiği biliniyor. Bu polis de biliniyor ama, emniyet şu ana kadar bu polisin adını açıklamadı. Orantısız güç kullananlar hakkında ne işlem yapıldı, kimler cezalandırıldı bu da bilinmiyor.
HER SUÇLU CEZA ALMALIDIR
İzmir, Adana ve daha sonra İstanbul’da ortaya çıkan eli sopalı sivillerin kimler olduğu sorusuna da yanıt verilmiyor. Bu eli sopalılar, insafsızca eylemcilerin üzerine yürümüş, öldüresiye insanları dövmüşlerdir. Bunun üstü örtülebilir mi? Bunlar açığa çıkarılmadıkça bu insanlar bugün devletine, hükümetine, güvenlik güçlerine güvenebilirler mi?
İstanbul’da eli sopalı, kesici aletlerle eylemcilere ve CHP İl Binasına saldıranlar hala niye serbestçe dolaşıyor? Kaldı ki bunlar güvenlik kameraları ile de suç aletleri ile tespit edilmişlerdir. Suç işleyenler arasında da ayırım yapılması çok daha tehlikeli tırmanışları da mutlaka beraberinde getirecektir.
Ortada bir suç, suç işleyen varsa ve bunlar kim olurlarsa olsun bunlar arasında ayırım yapılmamalıdır. Devlet, güvenlik güçleri, hukuk herkese, her kesime aynı mesafede olmak durumundadır. Ayırımcılık oldukça, eşitlik bozuldukça baş kaldırı ve sokağa taşmaların önüne geçmek de mümkün olmayabilir.
e.mail: [email protected]