Medyanın yapamadığını sosyal medya yaptı…

NECDET BULUZ

 

                                            Türkiye’de medyanın tam bağımsız olup olmadığı hala tartışılıyor. Özellikle, dışarıda Türk medyasının üzerinde baskıların olduğu, birçok gazetecinin tutuklu bulunduğu, medyanın baskı nedeni ile görevini tam anlamı ile yerine getirmediği vurgulanıyor. Hükümete bu nedenle kınama bile geliyor. Son Taksim Gezi eylemlerinde ortaya konulan yayıncılık, haber verme olaylarına da bakacak olursak, medyanın bağımsızlığından söz etmenin mümkün olmadığını bir kez daha görmüş oluruz.

                                               Gezi olayları nedeni ile yapılan eylemler, birçok yandaş medyada yayınlanmadığı gibi, eylemleri naklen yayınlayan bazı TV’lere getirilen para cezaları, yine medyaya baskı olarak yorumlanıyor. RTÜK tarafından ard arda verilen cezalar hiç kuşkusuz uzun süre tartışılacaktır.

                                                         SUÇ VE SUÇ OLMAYAN

                                                 Gezi Parkı eylemleri bir büyük gerçeği daha ortaya koymuştur. Medyanın yapamadığını sosyal medya başarmıştır. Gerek facebook, gerek twıtter gibi paylaşım siteleri, haberleşme ve iletişimi başarı ile gerçekleştirmiştir. Hatta olayların başlamasından sonra Başbakan Erdoğan “Twitter denilen bir bela ile karşı karşıyayız” diyerek bu gerçeğe parmak basmak durumunda kalmıştır.

                                                     Ancak, şimdi Siber Suçlarla Mücadele Başkanlığı, Gezi Parkı olayları ile ilgili olarak twıtter’den seçilen yaklaşık 5 milyon twıtter’i incelemeye almış bulunuyor. Bilindiği gibi Gezi Parkı ile ilgili tüm haberleşmeler, bilgilendirmeler twıtter üzerinden organize edilerek yapılmıştı.

                                                    Suç işleyen, suça teşvik eden, şiddet içeren ne olursa olsun, yakmaya, yıkmaya, hakarete yönelik her türlü yayına karşı olduğumuz gibi, bu tür konuların sosyal medya kanalı ile de yapılmasının karşısındayız. Bunlar ayrı şeylerdir. Ancak, haberleşme, paylaşma, bilgilendirme gibi konuların sosyal medya yolu ile yapılması suç değildir. Sosyal medya ağlarının incelemeye alınması bir noktada korku, sindirme ve tehdit kokan bir hareket olarak algılanıyor.

                                                    MEDYA ÜZERİNDEKİ GÖLGE

                                                    Şuna da inanıyoruz:

                                                    Eğer Türkiye’de medya Gezi Eylemleri ve bu eyleme destek veren diğer gösterileri tarafsız yayın ilkesi çerçevesinde kamuoyuna yansıtmış olabilseydi, sosyal medyaya bu kadar iş düşmeyebilirdi. Bu yapılmadı, yapılamadı. O zaman bu boşluğu sosyal medya doldurmak zorunda kaldı. Demek ki baskı ile, korkutma, şantaj ve tehdit ile bir noktaya varılamıyor. Gezi Parkı eylemleri bu gerçeği de ortaya koymuş oldu.

                                                              Zaten Türkiye’deki medyanın bağımsız olup olmadığı yıllardır içeride de dışarıda da tartışılıyor. Son olarak Avrupa Parlamentosu, özel olarak yaptığı Türkiye oturumunda bu konuda yayınladığı raporunda yine medyanın baskı altında tutulduğuna ve özgür medyanın olmadığına değindi. Bunu önemsememek mümkün değil. AB’nin Dışişleri ve Savunma Bakanı konumundaki Yüksek Temsilcisi Catherine Asthon Taksim olaylarını değerlendirirken Türk basının durumu konusunda şu açıklamayı yapmıştır:

                                                   “ Türkiye’deki gösterilerin ulusal medya tarafından cılız bir şekilde duyurulması ve olaylar sırasında ana iletişim kanalını oluşturan sosyal medyanın kınanması ve kullanımının sınırlanması çabası karşısında şaşırdığımı söylemeliyim. Medya özgürlüğü Türkiye’de kaygı konusudur.”

                                                          SOSYAL MEDYANIN ÖNEMİ

                                                              Catherine Aston da ulusal medyanın başaramadığını sosyal medyanın başardığına vurgu yapıyor. Sosyal medyanın da baskı altına alınmasından kuşku duyduklarını dile getiriyor. Konuyu bu açıdan değerlendirdiğimizde 5 milyon twitter’in incelenmeye alınmış olması da dışarıda yine tartışılacak ve Türkiye’nin imajı yine zarar görecektir.

                                                   Konu bu kadarla da sınırlı değil. Avrupa Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle de yaptığı açıklamada “ Türkiye’de medyanın özgür biçimde çalışabilmesi hayati önemdedir” diyerek Asthon’a destek çıkmıştır. İkili aynı zamanda sosyal medyanın iletişim, meşru protesto ve diyalog açısından değerli bir mecra olduğunun da altını çizmiştir.

                                                    Özetleyecek olursak, Türkiye’deki medya, Avrupa’da mercek altındadır ve Gezi Eylemleri ile bu konu yeniden gündeme gelmiştir. Avrupa Parlamentosu’nun oy çokluğu ile kabul ettiği Gezi Parkı ile ilgili kararda 15 maddenin 3 maddesinin medya ile ilgili olması da çok iyi değerlendirilmelidir.

e.mail: necdetes@mynet.com

 

                                                            

NECDET BULUZ - necdet buluz