NECDET BULUZ
Başbakan Erdoğan’ın, dalga dalga büyüyen eylemlerle ilgili açıklamaları ve sözlerine baktığımızda, Başbakan’ın karşısındaki cepheyi tahrik ettiğini, hala tehdit ve şantajla bu cepheyi kışkırtarak büyüttüğünü görüyoruz. Eylemleri sürekli olarak küçümseyen bir hava içinde olan Erdoğan, bir devlet büyüğü olarak yapması gerekenleri yapmakta hala direnerek milletin vermek istediği mesajı okumayarak da kışkırtıcı bir tavır sergilemektedir.
İşin en ilginç yönü, Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaç katliamını protesto etmekle başlayan eylemlerin kısa zamanda yurdun her tarafına yayılması ve Erdoğan’ın istifasının istenmesine kadar dayanmasıdır. Kitlelerin büyük bir rahatsızlık içinde olduğu, iyi yönetilmediği, bunun da eylemle dile getirilmesi milletin demokratik bir hakkı olarak kabul edilmesi gerekirken, Başbakan’ın hala tehdit, şantaj ve iç savaş korkutması ile karşısındaki cepheyi genişletmesini atılmış doğru bir adım olarak görmüyoruz.
EYLEM YAPANLAR KÜÇÜMLENİRSE
Bir Başbakan, ortaya çıkıp, “Ben, bana oy veren yüzde 50’yi zor tutuyorum” diyorsa, bu bir yerde çaresizliğindendir. Böyle konuşmak, bir iç savaş tehdidir.
Yine Başbakan, demokratik eylem hakkını kullanan halkı için “Bir avuç çapulcu” diyerek eylem yapanları küçümseyerek, fitili daha da ateşlemektedir. Sağduyulu hareket etmek, kucaklayıcı olmak, hoşgörü ile insanları ayırım yapmadan bağrına basmak yerine söylenen sözler cepheyi daha da genişletmek anlamına gelir.
Demokrasi, demek, sadece seçim demek değildir. Cumhurbaşkanı Gül, son yaptığı açıklamada Başbakan’ın “Benden memnun olmayan bana oyunu vermesin” sözleri üzerine, geç de olsa demokrasinin sadece seçim olmadığının altını çizmiştir. Herkesi sağduyulu hareket etmeye çağırmıştır. Hiç kuşkusuz, demokrasilerde sandık çözüm yeridir. Zamanı geldiğinde herkes sağduyusu ile hareket edecek, oyunu kullanacaktır. Ancak, masumane eylemler de yine aynı şekilde demokrasinin “olmazsa olmazları” arasındadır.
TEHDİT VE ŞANTAJ ÇARE OLMAZ
Türkiye’deki en büyük endişe “Polis devletine doğru mu gidiyoruz?” olgusu, son eylemlerle bir kez daha endişe verici boyutlara taşınmıştır. Toplum ile polis karşı karşıya getirilmiştir. Polis orantısız güç kullanmış, bu çeşitli çevrelerce de kınanmıştır. Şu da görülmüştür ki, milletin gücü ve kararlılığı karşısında polisin orantısız gücü de hiçbir işe yaramamıştır.
Eyleme katılanlara baktığımızda, geçlerimizin, kadınlarımızın, esnafın, öğrencimizin, sanatçılarımızın, hemen her kesimden insanlarımızın direnişleriyle, dayanışmaları ile dünyaya örnek bir eylem sergilediklerini gördük. Kırmadılar, dökmediler, taşkınlık yapmadılar. Sadece demokratik haklarını kullandılar. Seçimle de olsa iş başına gelenlerin “Biz istediğimiz her şeyi yaparız” anlayışının karşısında kentlerine ve ilkelerine sahip çıktılar. Başbakan’ın çevresindekiler bile, Cumhurbaşkanı ile Bakanları ile, Belediye Başkanları ile eylemcilerin haklılığını kabul eden görüntü verdiler. Başbakan, bunlara bile karşı çıkarak hala eylemcileri suçlayan, tehdit eden, şantaj kokan açıklamaları ile cepheyi daha da büyütmeyi doğru atılmış adım olarak görüyor. Sağduyudan uzak, kışkırtma ve eylemleri küçümseyen sözler söylüyor. Hala gerçekleri ve verilen mesajları görmemekte ısrar ediyor.
CEPHE BÜYÜTÜLMEMELİ
Geçenlerde de yazdık, uyardık. Bu eylemlerin bir yöneten lideri yoktur. Eylemler halkın kendi iradesi ile başlamış, büyümüş ve yayılmıştır. Hiç kimse kimseyi zorla bir yere yönlendirmemiştir. Daha açık ifade edersek, bu eylem, sosyal medyanın bir başarısıdır. Millet, vermek istediği mesajı vermiş, gerektiği zaman birlik ve bütünlük içinde hareket edeceğini ortaya koymuştur. Eğer bu ülkeyi yöneten Başbakan, hala bu mesajları almamakta direniyor, hala korku ve endişe saçıyor, tehdit ve şantajla insanları sindirmeye çalışıyorsa, artık Türkiye, eylem öncesi Türkiye değildir. Bunun için kucaklayıcı olmak, sağduyu ile hareket etmek, ayırımcılık yapmamak ve cepheyi büyütmemek Erdoğan’ın atacağı en olumlu adım olacaktır.
Bu tür olaylarda en korkulan, marjinal grupların devreye girmesi, provoke hareketlerin meydana gelmesidir. Zaten, millet eylemlerinde bunlara izin vermemiştir. Meydanlar şimdi halkın çekilmesi ile bu gruplara kalmış görünüyor. Biz, bunların tamamen karşısındayız. Bu grupların yaptıkları ile halkın eylemini de birbirinden ayırmak gerekiyor. Her zaman söylediğimizi burada yineleyelim: Kırmaya, dökmeye, güvenlik güçlerimizle çatışmaya, çevreye zarar vermeye, silaha, kanunsuz her türlü harekete sonuna kadar karşıyız. Devletimizin temel kurallarının zarar görmemesi hepimiz için de en başta gelen görev olmalıdır.
e.mail: [email protected]