Ermeni isyanı, 15 Nisan 1915 günü Van’ın bütün bölgelerine yayıldı ve genel bir havaya girdi. O günleri yaşayan Em. Tümgeneral Ahmet Hulki Saral, şahit olduğu olayları şu sözlerle anlatıyor:
“15 Nisan 1915 günü Van bölgesinde kendini gösteren ilkbaharın parlak güneşli bir gününde gök gürültüsünü andıran silah sesleri ile uyandık. Sokakların ve evlerin arasından yansıyarak geçen mermiler, acı bir inleyiş gibi vızıldıyordu. Her taraf toz duman içinde ve her yerden ağır bir barut kokusu geliyordu. Herkes heyecan ve endişe içinde idi. Bütün Vanlılarda adeta derin bir ölüm sessizliği vardı.
Van, Ermenilerin ilk önce ele geçirmek istedikleri bir şehirdi. Bir noktada şansları da kendilerine yardım ediyordu. 33.Piyade Tümeni savaş dolayısıyla Erzurum’a gönderilmişti. Van şehrinde böylece hiç bir askeri kuvvet kalmamıştı. Sadece Jandarma kuvveti kalmıştı. Böylece Ermenilerin şehri işgalleri nispeten daha kolay bir hale gelmişti. Fakat her ihtimale karşı Rus Ordularının Türk topraklarına girmelerini ve (İklim şartlarından rahatsız olmamak için) baharın gelmesini beklemişlerdi. Bu suretle Ruslarla müşterek hareket ederek daha başarılı olacakları inancındaydılar.
Uzun yıllardan beri silahlanan, tüfek, tabanca ve el bombaları gibi türlü silahlarla donanmış olan Ermeni çeteleri Van’da toplanmışlardı. Köylerde aynı şekilde silahlandırılmış, harekete hazır hale getirilmişlerdi. (1)
Bir Rus Generali’nin (Maflofiski) bu isyanla ilgili anıları şöyledir:
“Van mıntıkasında vaziyet karışık bir hal almıştı. 14 Nisan’da, Van’da kıyama başlamışlardı. Ermeniler Van’daki küçük Jandarma kıtasını katl ve tard etmişlerdi. Bunun üzerine Türkler Kazım Bey’in 5. Mürettep Fırkası’nı göndermişler ve iç kalede ve şehirdeki Ermenileri muhasara etmişlerdi. Aynı şekilde Van’daki Ermenilere yardım için General Truhin komutasında bir birliğin Van’a sevk edilmesi Kolordu’ya bildirilmişti” (2)
20 Nisan’da Ermeniler karakollara ve Türk hanelerine silahla taarruz ederek isyanlarını genişletmişlerdi. Van içinde Vali Cevdet Bey Ermenilerle kıyasıya bir mücadele’ye girmişti.(3) Artık Van ve çevresinde, Rus Cephesi’nin hemen yanı başında Ermeniler kendi anavatanlarına karşı tam bir iç isyan hareketi içindedirler. Rafael de Nogolis adlı bir yazar “Hilal altında dört yıl” adlı eserinde isyan hakkında şunları söylüyor:
“Nisanın sonuna doğru başlayan isyan gelişmeye yüz tuttu. Vilayet merkezinde çok kuvvet yoktu. Ancak Türk jandarmaları ile birkaç eski top vardı. Van’da fazla kuvvet bulunmadığını bilen Ermeniler Van’ı yakıp yıkmaya başladılar. Ermeni mahallerinde jandarma ve polis kuvvetlerine ateş açtılar. Kışladaki erleri şehit ettiler.” (4)
Nisan ayının ikinci yarısından itibaren hem Van ve Doğu Anadolu Bölgesinde hem de Gelibolu Yarımadasında çok ciddi olaylar gerçekleşmektedir. Osmanlı Hükümeti sık sık toplanarak gelişen olumsuz durumlar için acil kararlar almaktaydı. Doğu Anadolu Bölgesinde iç ve dış tehditlerin nasıl geliştiğini zamanın Başbakanı Talat Paşanın anılarından izliyoruz.
“Van’daki olayları dâhildeki öteki isyan hareketleri izledi. Kıtalarına katılmak üzere gönderilen bazı münferit askeri birliklerin bu isyankâr Ermeni çeteleri tarafından öldürüldüğü anlaşılmıştır. Kumandanların genel karargâha gönderdikleri rapordan anlaşıldığına göre, Müslümanlara karşı şehir, köy ve yollarda yapılan kıyım ve saldırılar, Rus Cephesindeki o çevre halkından oluşan askerler üzerinde çok kötü etkiler bırakmaktadır.
Ordu Göç ettirme kanununun uygulanmasını yeniden gündeme getirdi ve ısrar etti. Ben yine karşı çıktım. Birçok acı durumlar bana göstermiştir ki, Hıristiyanların Müslümanlara yaptıkları zulümler Avrupa’da büyük bir hoşgörüyle, sessiz karşılandığı halde, Müslümanların en ufak bir hareketi gereğinden fazla büyütülüyordu. Bu bakımdan, Rusların bu savaşta Ermenilerin yanı başında bulunması yüzünden çıkacak olan düzensizliklerin bize karşı kötüye kullanılacağını önceden biliyordum.
Bu görüşmeler sırasında meslektaşlarımdan bazıları beni duygusuzluk ve vatana ihanetle suçlayacak kadar ileri gittiler. Gerçekte de Ordu, son derece tehlikeli bir durumda bulunuyordu.” (5)
Aynı günlerde çok yakınlarda 1878’den beri Rusların elinde kalan Kars-Ardahan bölgesinde seri cinayetler işleniyordu. Sarıkamış Harekâtı sırasında, 37 yıllık bir esaretten sonra kurtuluş ışıkları gören Kars ve Ardahan halkı sevinçlerini gizleyemediler. 4 Ocak 1915 günü Ardahan’ı baskınla alan Kazak Sibir alayı, Çıldır’dan Göle’ye kadar Türk köylerinde “Türklerin gelişini alkışladınız” diye silahsız ahaliyi, çoluk çocuk demeden katliama başladılar. 1915 başından itibaren üç ay Ruslar, Kars ilindeki silahsız Türk-müslüman ahaliyi kırıp sindirmekle uğraştılar. Bakû’daki “İslâm Cemiyeti Hayriyesi” nin “Felâket ve Harbzadelere Yardım Şubesi” Çardan resmen izin alıp 1915 Nisan başında yardıma gelinceye kadar, pek vahşice yapılan bu Rus mezalimi devam etti. En az 40.000 Türk katledildi. Bu cemiyet; resmen kayıtlı “22.000 harbzade” Karslıya 1917 sonlarına kadar yardıma devam edip ölmekten kurtardı. (6)
Van ve çevresindeki Ermeni isyan ve cinayetleri Kuzey ve Doğu’daki Rus Ordusu ilerleyişi ile işbirliği içinde, bazen onlara paralel ve bazen de davet eder tarzda büyümüştür.
“Ermeni ekseriyeti olan yerlerde çekilmek isteyen memurların, memur ailelerinin ve masum çocukların kanları ile dereler boyandı. 23 Nisan’da isyan devam etti. Her taraftan Van’a mümkün olan kuvvet ve bir kaç toptan başka Türkleri savunacak bir kuvvet yoktu. Ancak kuzey’deki Rus baskısı ve harekâtı gittikçe artarken onlarla birleşip Türkleri katletmek isteyen Ermeniler daha önceki planları gereği Van’daki isyanları ve kıyamları başlatmışlar (ve geliştirmişler)’dir.”(7)
Sivas Valisi 22 Nisan 1915 günü İçişleri Bakanlığı’na aşağıdaki telgrafı yollamıştı.
“Vilayet içinde Ermenilerin toplu olarak bulundukları yerler Şebinkarahisar, Suşehri, Hafik, Divrik, Gürün, Gemerek, Amasya, Tokat ve Merzifon’dur. Şimdiye kadar Suşehri’ni Türk köyleriyle civarında ve Hafik’in Tuz hisar, Horasan köylerinde ve Merkeze bağlı Olaraş nahiyesinde yapılan aramalarda pek çok yasak silah ve dinamit bulundu. Ermenilerin bu vilayetten 30.000 kişiyi silahlandırdıkları, bunlardan 15.000 kişinin Rus Ordusuna katıldığı, 15.000 kişinin de, Türk Ordusunun başarısızlığı halinde, ordumuzu gerisinden tehdit edeceği yakalanan sanıkların ifadeleriyle kesinleşmiştir. Ermeni Taşnak Komitesinden Murat’ın sığındığı Tuz hisar köyüne gönderilen güvenlik birlikleriyle Ermeniler arasında çarpışmalar olmuştur, kaçanlar takip edilmektedir.” (8)
Diyarbakır Valisi de şu bilgileri veriyordu:
“Diyarbakır’da asker kaçağı, silah ve mermi araması yapılmıştır. Sonucunda pek çok silah, cephane, askeri elbise, patlayıcı madde bulunmuştur. Ermeni komitacılardan yalnız merkezde 1.000’den fazla asker kaçağı ele geçirilmiştir.” (9)
Aynı günlerde Zeytun ve Muş’da da isyanlar devam etmekteydi. Ermenilerin Ruslarla işbirliği içinde olduğu açıkça biliniyordu. Doğudaki bu hareketlerin yanında, Batıda Çanakkale bölgesinde İngiliz ve Fransızlar İmparatorluğun başkentini ele geçirmeyi hedef alan büyük bir çıkarma harekâtı hazırlığı içindeydiler. İç ve dış baskılar yöneticileri ağır bir baskı altına almışlardı.
Bütün bu gelişmeler üzerine İçişleri Bakanlığı 24 Nisan 1915’te bir genelge yayınladı. Bu genelge ile Ermeni parti, komite merkezi ve şubelerinin kapatılması, evraklarına el konması, elebaşlarının gözaltına alınması, gerekenlerin askeri mahkemeye verilmesi ve suçluların cezalandırılması isteniyordu. Bunun üzerine 2345 kişi tutuklanarak mahkemeye verildi. İşte Ermenilerin soykırım günü olarak kutlanmalı diye bastırdığı “24 Nisan” günü, bu yasal tedbirlerin başlatıldığı gündür.(10)
O gün, İstanbul’da yaşayan 77.735 Ermeni’den 235’i eyleme geçtikleri için tutuklanmışlardır. Bu tutuklananlar arasında 1908 II. Meşrutiyet Meclisi’nde Kozan Milletvekilliği yapan Kamparsum Boyacıyan Murat, Erzurum Milletvekili Karakin Pastırmacıyan, Armen Garo, Van Milletvekili Vohan papazyan… Takma adlar kullanarak “çetebaşılık” yaptıkları için tutuklanmışlardır.” (11)
DİPNOTLAR:
(1) Ahmet Hulki Saral, Ermeni Meselesi s.135–136 (Ankara –1970).
(2) General Maflofski, Umumi Harpte Kafkas Cephesi’nin Tenkidi, s.194–195 (Çeviren Kaymakam Nazmi, Ankara, 1935).
(3) Ali İhsan Sabis, C.2, s.218–219.
(4) Refael de Nogolis, Hilal Altında Dört Sene ve Buna Cevap, s.73 (Çeviren Kaymakam Hakkı, İstanbul, Askeri Matbaa, 1931)
(5) Talat Paşa’nın Anıları, s.82–83 (Bas. Haz. Mehmet Kasım, Say Yayınları, İstanbul – 1986)
(6) Kırgızoğlu, M. Fahrettin, Kars Tarihi, Cilt –1, s.553–554 (Taş Çağlarından Osmanlı İmparatorluğu’na Doğru, İstanbul–1953); Ahmet Ender Gökdemir, Cenüb-i Garbi Kafkas Hükümeti, s.14–15 (Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara –1988)
(7) Aziz Samih, Büyük Harpte Kafkas Cephesi, Hatıraları (Zivin’den Peteriç’e); s.41 (Ankara, Büyük Erkân-ı Harbiye Matbaası, Ankara- 1934).
(8) Genelkurmay, No.4/3671, KLS 2820, Dosya 69, F–3–45.
(9) Genelkurmay, No.4/3671, KLS 2820, Dosya 69, F–3–82.
(10) Yılmaz Akbulut, Ermeniler ve Bingöl’de Ermeni Tehcirleri, s.68 (Kültür Bakanlığı, Ankara – 1998); K.Gürün a.g.e., s.213.
(11) Nurşen Mazıcı, Belgelerle Uluslararası Rekabette Ermeni Sorunu’nun Kökeni, 1878 – 1918, s.80 (İstanbul–1987)
Dr. M. Galip Baysan