ERDOĞAN’DAN BİR YOL HARİTASI DAHA

Başbakan Erdoğan ABD ziyareti öncesi yaptığı açıklamada Kuzey Irak yönetimiyle petrol aramaya yönelik Exxon Mobil’le birlikte adım attıklarını söyledi.
Kuzey Irak yerel yönetiminin anayasal olarak tasarruf yetkisi olduğuna ve bu tasarrufu Türkiye ile paylaşmaya hakkı olduğuna dikkat çekti.
“Dünyanın değişik ülkeleri Irak’ın değişik yerlerinde gelip petrol arayıp çıkarmaya, bunu petrol piyasalarına sürmeye kadar adımlar atıyorlar.Kapı komşumuz olan Irak’la Türkiye’nin karşılıklı çıkar hesabına dayalı adımlar atmasından daha doğal ne olabilir” dedi.

*
Dün AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulunda Başkan Obama ile yapılan Suriye görüşmeleri de konuşuldu.
Erdoğan,”Özellikle Suriye konusunda tam mutabakata vardık.Olumlu ve yapıcı değerlendirmeler yaptık. Bir problem yok. Ama Rusya’ya yapacağımız ziyaret de çok önemli” derken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yapacağı görüşmenin ardından yeni yol haritası belirleyeceğini açıkladı.

*
Bakınız,hükmü kalmayan eski yol haritası şöyleydi!
Öncelikle ABD’nin Türkiye’den Avrasya’ya radikal dönüşümler için verdiği savaşımda egemenliğini, bir kısım halkın kanaatleri veya hükümetlerle değişmeyecek denli köklü ilişkiler üzerinden geliştirmek üzere devletin en üst yönetimi ve askerle kurduğu yakınlıktan oluşturduğu ve bunu güvencesi olarak değerlendirdiği durum devam etmektedir.
Hâlâ Türkiye’de siyasi ve askeri kanat; demokratikleşmeyi öngören ABD, kürdlerin demokratikleşmesini öngören İsrail ve askere strateji veren NATO unsurları ve Erdoğan ve Gülen’e bağlı unsurların bileşkesinde Milli İstihbarat Teşkilatınca yönetiliyor.

*
Fakat -birincisi, ABD’nin Türkiye’yi model ettiği Arap İslam ülkelerinde ulusal devlet modelinin aşılarak Ortadoğu’nun sınırlarının anlamsızlaştırılması ve Osmanlı modelinde herkese ortak vatan edilmesi projesi Arap Baharının işletildiği her ülkede tıkanmıştır.
İkincisi; ABD -hâlâ, ekonomik büyümeyi nasıl arttıracağı,nasıl istihdam sağlayacağına dair ciddi bir çözüm planı olmamasından kaynaklanan sıkıntısıyla Orta Doğu sorunları çözümüne doğrudan müdahale edemiyor.

*
Bu durumda ABD’nin, İsrail’in güvenliğini merkeze alıp Filistin ile yeni bir barış sürecini başlatması türevi olarak,
Suriye savaşının yayılarak radikal bir çatışmaya dönüşmesi tehlikesinin önüne geçmesi,
Sonra İran’ın yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyum sevkinin yapılması, gelişmenin her kademesinde uygulanan yaptırımların peyderpey kaldırılması halinde esnek tutum alacağı öngörüsüne diplomatik yaklaşım sağlaması gerekiyor -ki, başka çaresi de bulunmuyor…

*
Bu yüzden Rusya ile stratejik müttefiklik ilişkisi yeniden düzenlenmiştir.
İşin sonunda meşruiyeti ve güvenilirlik sorunu ile tartışılan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde, ulusal çıkarları için ayrıcalıklı pozisyonlarını dünya siyasetinin belirleyicisi yapan mevcut statükonun değişimi,
Eski dünyayı düzenleyen NATO, IMF, Dünya Bankası ve AB gibi gerek ekonomik gerek siyasi kuruluşlarla uluslararası sistemin yeniden düzenlenmesi gereğini paylaşım kavgasının karşılıklı olarak paylaşımın dengelenmesine dönüştürülmesi konusunda Rusya ile anlaşılmıştır.

*
Birinci adımda; Orta Doğu jeopolitiğinde çıkarlarını dengeleyen ABD ve Rusya, üçüncü taraflar ne kadar kem-küm ederse-etsin yeni bir Suriye oluşumu çerçevesinde Cenevre’de uluslararası bir konferans düzenlenmesi, Esad hükümeti ile muhalefetin müzakere masasına oturması ve iç savaşın sona erdirilmesini kararlaştırmıştır.
İkinci adımda; ABD ve Rusya’nın ortak istihbaratıyla sebep-sonuç ilişkisi çerçevesinde Orta Doğu’nun radikal örgütleri tasfiye edilecektir.
Üçüncü adımda; diplomasi esasında İran nükleer programı barışçıl yola dönüştürülecektir.

*
Bütünüyle bu noktada -işte;İsrail’in güvenlik ihtiyaçları -rağmen,,ABD’nin ekonomik zorunlulukları, İslam ülkelerinin yaşadığı karmaşa,Suriye’de kronikleşen savaş,her yerde yayılmış radikal örgütler -derken;
Başbakan Erdoğan’ın vizyonu da -giderek, Suriye ve Irak jeopolitiğinde çıkarlarını teminen “bölgeyi kazanan petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanır” sınırına dayandırılmıştır…

*
Yine de Erdoğan o iştiha ile Türkiye’yi zengin kaynaklar ve transit yolu üzerinde dört devlet arasında bölüşülmüş Kürdistan’ da genişlemeyi düşünmekte ve PKK Kürtleri ile çözüm süreci işletmektedir.
Ne ki -şimdi,bu coğrafyada ABD’nin Rusya ile arasında kurduğu paylaşımın dengelenmesine projesi yürütülüyor.
Erdoğan uyguladığı çözüm süreciyle Türkiye’de Demokratik özerklik ya da demokratik otonomiyi geliştiriyor.
Yeni Suriye oluşumunda Kuzey’deki Kürtlere de demokratik özerklik ya da demokratik otonomi düşünülüyor.
Irak’ın kuzeyinde ise kendi üstünde başka egemenliği kabul etmeyen Kürdistan ulus devletinin oluşturulması gün sayıyor.

*
Herşey mükemmel bir siyaset mimarisi çerçevesinde gelişiyor.
İsrail-Filistin barış görüşmeleri öncesinde HAMAS ve El Fetih örgütleri tek bir hükümet kurmaya çalışıyor.
İki örgüt arasında politik bölünmüşlük bir sonuc alınmasını engelliyor -ama, bölgenin diğer sorunlarının çözümü İsrail-Filistin barışını zaten en son noktaya atıyor.
İşte Cenevre Konferansı hazırlıkları sürerken, Suriye’de taraflar arası müzakerelere katılacak isimler belirleniyor.
ABD diplomatik çözüm arayışları öncesi sürdürmekte olduğu soğuk savaştan taviz vermediğini gösterircesine,Senato Dış İlişkiler Komisyonunda İran’ın nükleer silah yapma kapasitesini mümkün olduğunca azaltmak için ek kısıtlamalar koyuyor…

*
Yeni Suriye ve Türkiye’de Kürdistan demokratik otonomisi, Kuzey Irak’ta bağımsız Kürdistan Ulus Devleti sarmalında Başbakan Erdoğan’a gelince;
Bağdat Merkezi Irak Hükümeti izni olmadan bir enerji anlaşmasının imzalanmasını anayasaya aykırı bulmaktadır-bu çerçevede, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın çalışma lisansını da iptal etmiştir.
Meğer bölgede paylaşımın dengelenmesi sürecini işleten ABD; Kürtler ve Türkler arasında bir anlaşma imzalanmasını engellemek için çok çaba sarf etmekte, Mesut Barzani’yi Bağdat’ın onayı olmadan Türkiye veya herhangi bir tarafla bir anlaşmaya imza atılmaması yönünde uyarmaktadır…

*
Başbakan Erdoğan ABD ziyareti öncesi yaptığı açıklamada Kuzey Irak yönetimiyle petrol aramaya yönelik Exxon Mobil’le birlikte adım attıklarını söylüyor.
“Bu Stratejik ve milli çıkarlarımızın söz konusu olduğu bir konudur ve ABD’den farklı düşünüyoruz” anlamında davranıyor.
Exxon-Türkiye Kuzey Irak Petrol İşbirliği ile Exxon’un mevcut sahalarına ortak olarak girmeyi,başka sahalara da bağımsız girmeyi öngörüyor, Rusya petrol firmalarıyla da ortaklık arayabileceğini düşünüyor!

*
Nasılsa İsrail-Filistin barışı öncesinde bölgede çözümlenecek çok sorun çok da zaman vardır.
Nasılsa ABD krizin çözümü önüne koyduğu “Esad’sız çözüm” rezervini kaldırmış -bu suretle,ABD ve Rusya’nın liderliğinde Suriye İç Savaşında Cumhurbaşkanı Esad’ın Uluslararası Ceza Mahkemesine sevkedilmesine karşılık muhalif unsurların ve destekçileri Başbakan Erdoğan ile Türkiye’nin de bu suça iştirakte olduğu iddiasının taraflarca kabul edildiği -bu suretle, müzakerelerde hükme bağlanan çoğulcu parametrelerin uluslararası sistem ağlarına yansıtılacağı süreç başlamıştır.
Şimdi dost ABD müttefiki Başbakan Erdoğan’ı bu amaçla Rusya’nın önüne koyuyor; yeni yol haritası budur…

25.5.2013

25.5.2013 - 95665342 433e0fd8 59d4 4dfb 9c10 6b314b43f886 1