Dindar mı, kindar mı?!!

Yurtdışı gezilerinin çoğunu milli bir bayramımıza özellikle denk getirme ustası Başbakan Erdoğan 5 günlük ABD gezisini tamamlayıp yurda döndü. Amerika Birleşik Devletlerine gidip gelmede Guinness rekorlarını kıran Başbakan, yurda gelir gelmez ayaklarının tozuyla yine bir melanet projesini daha açıkladı..

Sandıkta 3+8+11 formülü. Yani 2014’ün Mart’ında yerel, Ağustos’unda Cumhurbaşkanlığı, Kasım ayında da Anayasa referandumu yapmayı hedefliyor..

Seçimlerin veya referandumun yapılmasının neresi melanet projesi diye bilirsiniz?
Elbette sandığa veya seçimlere, demokrasiyle inanmış biri olarak bizim seçimlere karşı çıkmamız asla mümkün değil. Fakat eğer bir ülkenin başında AKP gibi bir hükümet varsa ve demokratik kuralların çoğu, anlamından farklı uygulanıyorsa biliniz ki, bunda da mutlak karşı çıkılması gerekli olan bir hinlik vardır.

Hatta hinoğlu hinlik vardır.

Aslında bu proje de tıpkı diğerleri gibi yine bir sisteme dayalı olarak yürürlüğe konma ya başlandı.

Fakat bundan evvel, daha 6 ay öncesine kadar dünyanın en kanlı bölücü terör örgütü olduğu için büyük mücadelelerin yapıldığı, şehit ve gazilerin verildiği bir anda unutularak. Adeta ülkeyi alabora edecek tarzda, PKK ile yakınlaşmaların yanı sıra onlarla karşılıklı cilveleşmeler sergilendi..

Öyle ki, 10 yıllık iktidar dönemlerinde yatıp, yatıp ardından terör örgütüne en ağır darbeleri vurdukları son bir buçuk yılın İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in başını yiyerek işe başladılar..

Açıkçası teröriste göz açtırmayan İdris Naim’in gitmesi gerekiyordu. Çünkü iktidara gelmelerine, iktidarda bu denli uzun süre kalmalarına vesile olan velinimetleri ABD yine bir, Proje değişikliğine gitmişti.

Bunlar yapılmadan evvel ABD için ikinci bir İsrail olan Kuzey Irak’taki oluşum iyice güçlendirilmiş, ileriki aşamada devlet olarak ilanı beklenir hale getirilmiştir.

Beri taraftan Rusya’nın sıcak denizlerdeki son kalesi olan Suriye’de Baas rejimi ile ABD’nin ve Türkiye’nin örgütlediği ÖSO karşılıklı katliamlar yapmakta. Arada kalan binlerce Suriyeli ise maalesef hunharca katledilmektedir.

Tunus, Libya ve Mısır’ı kolayca özgürlüğüne(!) kavuşturan ABD’nin taşeronu Erdoğan iktidarının her türlü destek ve çabasına rağmen Esat’ın direnmesinin sebebi; herkesin bildiği üzere Rusya-Çin ve İran üçlüsünün karşı koymasıdır. Her birinin ayrı hesabı olduğunu bildiğimiz bu üç ülkeden en fazla karşı çıkanı ise Rusya’dır. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi kendisi için hayati önemdeki askeri kara ve deniz üsleri Suriye’dedir. Lâskîye yakınlarındaki Tartus limanına “ziyaret maksatlı” gelip gidiyorlar denilse de, aleni konuşlanmış hatırı sayılır güçte bir donanması sürekli bulunmaktadır. Özetle Rusya bölgede varlığını hissettireceği sıcak denizlerdeki tek üssünden vazgeçip, bölgeyi tamamen ABD’nin kontrolüne bırakmak istememektedir..

İkincisi de malum olduğu üzere İran faktörü. Onlarda Suriye’den sonra özgürleştirilme sırasının kendilerine geleceğinin bilincinde olarak Baas rejimine büyük bir destek veriyorlar…

Fakat dediğim gibi bu meselenin bu denli uzamasının asıl nedeni Rusya’dır. Eğer Türkiye’yi devre dışı bıraktıkları Cenevre görüşmelerinde Rusya’yı da ikna(!) ederlerse; bu iş Esat’a veya onun güçlerini ve esamisi bile okunmayan Suriye halkını falan dinlemezler birkaç gün içinde bu sorun halledilir!

İşte böylesi karmaşık ve matruşka gibi iç içe geçmiş meselelerde ABD’nin peşine takılmış olan AKP iktidarı, kendisinin kurtuluş reçetesi olarak gördüğü ve bizzat Başbakan’a has olarak bir diktatöre ancak verilebilecek imtiyazları içinde barındıran başkanlık sistemiyle donatılmış yeni anayasayı bir an önce yürürlüğe koymak için her türlü oyunu sergilemektedirler…

Bu bağlamda, tek adam veya başkanlık histerisine tutulmuş olan Başbakan ile onun peşinden giden ekibinin Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine yapmayacağı kötülük yoktur.

Bunun için bir bakarsınız kah düşman olduklarıyla dost olur, kah bebek katilini “önemli adam” statüsüne yükseltir.. Bu da yetmez ağzının içine bakılan konumdaki bebek katili Apo sanki binlerce vatandaşımızın ve şehitlerimizin kanlarının sorumlusu değilmiş gibi, toplum nezdinde unutturulma stratejisi yürütülür. En kötüsü katiller sürüsü güya sınırı terk edip gittiler diye bir masal uydurulur..

Ardından başta milletvekilleri olmak üzere seçmenlere çeşitli kalemden oluşan mali rüşvetlere boğmaya başlar.. Veyahut dün kara dediğine bu gün ak der!

Kısaca amaca ulaşmak için papaz elbisesi giymek dâhil her şeyi yaparlar…

O nedenle yazı girişinde bahsettiğimiz genel ve yerel seçimi sembol eden 3+8+11 formülünden ilk ikisini kazasız atlatmak için, yeni siyasi koalisyon ortağıyla yani PKK/BDP ile bölücülere federasyon kapısını dahi aralayacak tavizler verip, formülün 3’üncü ayağı olan AKP anayasasını meclisten sorunsuz geçirmeyi.. Eğer onu başaramazlarsa bile en azından referanduma götürmeyi amaçlamaktadırlar..

Bu amaçlarını gerçekleştirmek uğruna riyakârlıklarını, adeta 5’inci kol faaliyeti yürüten akillerini, cep ve mide düşkünü dönme dolap liboşlarını, “ileri demokrasi” adına devlet gücünü alabildiğine kullanmaktan çekinmeyeceklerdir.

Hâsılı dindar gözüktükleri halde dindarlıkları şüpheli fakat kendisi gibi düşünmeyenlere kesinlikle kindar olanların önlenemez hırslarının önüne; ferasetine çok güvendiğimiz ve/veya geçmişte AKP’ye oy vermişlerde dâhil bütün Türk milleti geçecektir!

Bunun ışıkları Bursa’da gözükmeye, İzmir’de gittikçe yükselmeye başladı. Sanırım devamı inşallah Adana’da ve diğer illerimizde de gelecektir!

Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız…

Yurtdışı gezilerinin çoğunu milli bir bayramımıza özellikle denk getirme ustası Başbakan Erdoğan 5 günlük ABD gezisini tamamlayıp yurda döndü. Amerika Birleşik Devletlerine gidip gelmede Guinness rekorlarını kıran Başbakan, yurda gelir gelmez ayaklarının tozuyla yine bir melanet projesini daha açıkladı.. - laiklik