NECDET BULUZ
Şu anda Suriye’de Esad’a karşı 5 ayrı grup savaşıyor. Bu grupların da birbirinden kopuk olduğu, aralarında anlaşmadıkları da biliniyor. Her ne kadar Esad’a karşı meşru grup olarak Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) görülüyorsa da, aşırı İslami grupların, ülkede Esad’ın acımasızlığını gölgede bırakacak vahşet sergiledikleri de ortaya çıkıyor. Özellikle El Kaide’nin ele geçirdikleri Esad yanlılarını diri diri doğradıkları, kalplerini çıkarıp yedikleri, vücutlarında doğranmadık yer bırakmadıkları da ele geçirilen videolardan tespit edilmiş bulunuyor.
Başbakan Erdoğan Amerika’ya giderken, yanında Esad’ın kimyasal silah kullandığına dair bazı bulgu ve belgeleri de götürdüğünü biliyoruz. MİT’in tespitlerinden oluşan bir dosya da Beyaz Saray’da ilgililere sunuldu. Ancak, unutulan şey, Türkiye’de Amerikan istihbaratının (CİA) çok aktif olduğudur. Hatay CİA ajanı kaynıyor. Sınırda, Suriye’de ne oluyor ne bitiyor anında Amerika’ya ulaştırılıyor. Söylemek istediğimiz şu: Başbakan’ın elinde dosyayı Beyaz Saray’da ilgililere sunmasına gerek yoktu. Beyaz Saray, her şeyi daha derinliğine bildiği için, bu raporları ve dosyaları ciddiye bile almadı.
MUHALEFET DE VAHŞET SERGİLİYOR
Bugün, Amerika Suriye’deki muhaliflere doğrudan yardım ve destek yapmıyorsa endişelerinin oluşundandır. Aşırı İslami grupların işledikleri insanlık dışı cinayetler, işkenceler, akıl almaz şiddet uygulamaları ABD kamuoyunda panik yaratıyor. Bu nedenle Amerikan halkı Suriye’ye müdahaleye ve muhaliflere desteğe sıcak bakmıyor. Halkın % 67’si bunun karşısında duruyor. Zaten, İsrail’in de en büyük endişesi, Suriye’de aşırı İslami grupların iktidarı ele geçirmesi ve Esad’ın kimyasallarına sahip olmalarıdır.
Suriye’de insanların canlı canlı kalbini söküp yiyen aşırı İslamcı muhalefetin iktidara gelmesi halinde ülkede bir mezhep çatışmasının da kaçınılmaz olacağı görülüyor. Çünkü Sünni olan aşırı İslami grupların, Alevileri katletmesi, bir yerde Suriye’deki Alevilerin Esad’ın etrafında bütünleşmesini de sağlıyor. Tabloya bu açıdan baktığımızda Esad’ın iktidardan düşmesindeki süreç de uzuyor. Yeni bazı vahşet görüntülerin de sosyal medyada paylaşılması ve bu görüntülerin tüm ayrıntılarının CIA’nin elinde oluşu da Amerika’ya geri adım attırıyor.
İSRAİL DE MUHALEFETTEN ENDİŞELİ
Geçenlerde The Times’da ilginç bir yazı yayınlandı. İsrail gizli servisi MOSSAD’ın açıklamalarını yayınlayan gazete şu görüşlere yer verdi:
“ Tanıdığımız şeytanı, bilmediğimiz şeytana yeğ tutarız. Suriye’de insanların canlı canlı kalbini söküp yiyen İslamcı muhalefetin iktidara gelmesindense, Esad’ı desteklemeyi tercih ederiz. Aksi takdirde İslam dünyasındaki bütün İslamcıların Suriye’de mevzi kazanmalarının önüne geçilemez. “
Bütün endişe, sadece Esad üzerinde yoğunlaşmıyor. Esad ne kadar gaddar, acımasız hareket ediyorsa, karşısında mücadele veren aşırı İslamcıların şimdi Esad’ı aratacak şekilde vahşet uygulamaya başlamaları endişeleri daha da artırıyor. İşte, Amerika da Suriye’de yönetimin bu grupların eline geçmemesi için çalışıyor. Bu nedenle Başbakan Erdoğan’ın söyledikleri ve verdiği raporlar hem ciddiye, hem de dikkate alınmamış görünüyor. Yazımızın başında da değindiğimiz gibi CİA, konuya daha hakim ve daha deyatlı görüntü ve raporları Beyaz Saray’a anında iletebiliyor. Başkan Obama bir yerde “Ben, kendi istihbarat birimlerinin görüntülerine ve raporlarına inanırım” demeye getiriyor.
“TERÖR İTHAL EDEN ÜLKE”İMAJI
Burada, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu, çok daha sıkıntılı bir döneme girmiş sayılabilir. Çünkü Türkiye aşırı İslami grupları destekleyen, silahlandıran, her türlü isteklerini yerine getiren bir ülke konumunda görülüyor. Bu da Türkiye’nin imajını lekeliyor. Bizi, şimdiden “Terör ithal eden ülke” olarak değerlendiren Batı medyası, gelecekte Erdoğan ve Davutoğlu’nu hedef tahtasına oturtabilir. Suriye’deki gelişmeler, sınır boylarımızdaki sıkıntı ve komşudan gelen sığınmacıların durumu zaten Türkiye’yi bu batağın içine iyice sokmuş görünüyor.
Tamam, Suriye Devlet Başkanı Esad diktatördür, acımasızdır, ülkesini korku ve sindirme ile yönetmektedir, buna kimse itiraz etmiyor. Ancak, Esad’a karşı mücadele verenlerin dışarıdan ithal edilen gruplardan oluşması, daha acımasız oluşu, vahşet sergilemesi de bugün Esad’ı aratır hale gelmişse bunun da savunulacak bir yanının olmaması gerekiyor. Başbakan da, Dışişleri Bakanı da halen bu grupları desteklediklerini ve Suriye politikalarında bir değişiklik olmayacağını söylemeleri de bu işin bir başka boyutu olarak önümüzde duruyor. Yorum sizlerin…
e.mail: [email protected]