İKİ MÜZAKERE BİR ERDOĞAN

Rusya her yerde çıkarlarını korumak esaslarında uzak çevreyi de kapsar doktrini ile devletinin ve milletinin tarihi ve geleceğini, ekonominin ve modern yaşam standartlarının oluşturulması başarısını Avrasya’nın çekim merkezi olma yeteneğine bağlamıştır.
O yüzden uluslararası hukukun üstünlüğünden hareketle ABD’nin tek kutuplu dünya düzenine karşı çıkıyor.

*
ABD ile Suriye sorununda kesişen çıkarlarında baştan beri Esad’a ve muhaliflere eşit mesafede duruyor, ayrışmanın bölgeye barış getirmeyeceğini savunuyor ve ülkenin dağılmaması için tarafların müzakere masasına oturmasına destek veriyor.
Bölgesel pazarlarla çeşitlenmeye yönelen bugünün dünyasında siyasetinin küresel barış,istikrar ve gelişmeye katkı sağlayacağı düşüncesindedir ve muhtemel sonucun, Birleşmiş Milletler Teşkilatı merkezinden uluslararası hukukun üstünlüğü olarak uluslararası sistem ağlarına yansıtılmasıyla pekişmesini istiyor.

*
Suriye’de ortak tavır almada başarısızlıkla geçen iki yıldan sonra -nihayet,iki ülkenin Dışişleri Bakanları John Kerry ile Sergey Lavrov hem ülkeleri arasındaki ilişkilerin yeni müttefiklik düzeyine çıkarılması,
Hem de bir çok dış aktörü de içine çeken, ülkeyi parçaladığı gibi bölgeyi de karmaşa içine sokan sorunun çözümünde yeni bir Suriye oluşumu için uluslararası bir konferansın düzenlenmesi, Esad hükümeti ile muhalefetin müzakere masasına oturması ve iç savaşın sona erdirilmesi konularında anlaşmıştır.

*
İki güçlü ülkenin Suriye’de kesişen çıkarlarında uzlaşmaları ve yeni Suriye’nin oluşumunda doğacak hukukun uluslararası sistem ağlarına yansıtılmasında; Türkiye hesabın kesileceği muhtemel taraflardan birini oluşturuyor.
Çünkü Türkiye, Suriye Devletine karşı izlediği siyasette BM’nin temsil ettiği uluslararası hukukun hilafına diğer bir devletin iç işlerine müdahale etmek,başka bir devletin sınırlarında iç savaş çıkarmak,barışı tehdit edici davranışlarda bulunmak,hukuku ihlal edenlerle yardımlaşmak,anlaşmaları uygulamamak benzeri suçlarla itham ediliyor.

*
Suriye Barış Konferansı toplanması ve BM arabuluculuğunda müzakerelerle ilgili diplomatik çalışmalar devam etmektedir.
Suriye hükümeti konferansa katılacak görevlilerinin isimlerini müttefiği Rusya’ya vermiştir -rağmen, muhalefet kanadı ülke dışında yaşayan küçük bir grup ile yerel ve dışarıdan getirilen radikal İslamcı cihat örgütleri,kiralık katillerden oluşmuştur -bu yüzden, Suriye rejimi ile doğrudan ya da dolaylı görüşmek için ne hukuka uygunluk ne de muhalif bir bütünlüğü gösteremiyor.
Hem Suriye muhalifleri hem de onların destekçisi Türkiye iktidarı “Suriye’de var olan rejimin devamını mümkün kılacak temelde bir diyalog mümkün değildir” itirazındadır ve konferansı reddetmektedirler.
Ne ki, çare yoktur! İktidarıyla Türkiye’nin ve yeniden oluşturulacak muhalif tarafın ülkeyi yeni Suriye’ye götürmek için uzlaşmaları gerektiğini nasılsa anlayacakları ve müzakerelerin önünü açacakları öngörülüyor!

*

Üstelik Türkiye’yi, Erdoğan iktidarının etnik terörle mücadele stratejisinin fiyasko ile sonuçlanması ardından “silahların bırakılmasıyla Terör Sorunu’nun biteceği,Türklerin ve Kürtlerin bir arada kardeşçe ve eşitlik içinde yaşayacağı vaadi ile parlattığı,
Hem Kürtlerin demokratikleşme perspektifinde kurumsal kimlikleri esasında birlik ve dirliklerini yönelik ortak dille siyasal nicelik ve niteliklerini kazanmaları anlamında Kürt Sorunu,
Hem de Türkiye’de, İran,Irak,Suriye’de bölünmüş Kürdistan’da kendi içindeki çeşitli gruplar yönünden kendisinden başka egemen gücü kabul etmeyen bir ulus devletin oluşması anlamında Kürdistan Sorunu için müzakereler bekliyor.

*
PKK’nın yurtdışına çıkması,ardından Kürt kimliğinin kurumlaştırılması,Terörle Mücadele Yasası’nda düzenlemeler gibi kimi değişikliklerle terör sorunun çözümlenmesiyle Kürt Sorunu ve Kürdistan Sorununa evrilecek süreçte,
Terörist Murat Karayılan “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ardından, 1924’ten sonra dışlanan Kürtler ve İslamcı kesimlerden – bugün, islamcı kesim devlette ve hükümette etkili bir güç haline gelmiştir. Bunda Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin rolü vardır. Bu çerçevede Türkiye toplumu kendini yeniden biçimlendirmek zorundadır” söyleminde,
Başbakan Erdoğan,”Tutturmuşlar Kürt sorunu. Kürt sorunu yok. Ben Kürt kardeşimi seviyorum ama Kürtçülüğü reddediyorum.Bu topraklarda bir olalım. Ben yaratılanı Yaratan’dan ötürü severim”söylemindedir -rağmen;bölgesel konjonktürün dayattığı bir durum olarak Kürtlerle de henüz üçüncü tarafı belirsiz olan müzakere sürecine girilmek üzeredir.

*
Müzakereler yolunda Erdoğan iktidarında Türkiye’nin en büyük zorlukları,
Birincisi; uzun süren terörle mücadelede verilen büyük kayıpların milletin içine işlenmişliği yetmezmiş gibi,
Kürt kimliğine tanınacak statü ile Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkilâp ve ilkeleri doğrultusunda belirlenen Türk Vatanı ve Milletinin varlığı ve bölünmez bütünlüğünden hangi kesintilere gidileceği ve Türkiye’nin uluslararası hukukta teminatı olan Lozan Barış Anlaşmasının ihlal edileceği endişesi -ile,
Erdoğan’ın Türk Milleti çerçevesini esaslı bir islamcı kadro hareketiyle devletin tüm yapılarında silmesi,hareketini kısıtlayan ekonomik dengeleri yeniden düzenlemesi ve reelpolitik çerçevede Avrasya’ya yönelik politikalarda kurumlaşmalar oluşturarak -giderek, İslam ülkelerinde Osmanlı zımni sözleşmesini bir demokrasi kuramı haline getirmek ve ümmet anlayışı oluşturmakta olduğundan duyulan korkunun ürettiği dış politikasına konulan tavırdır.

*
İkincisi; üçüncü tarafında bulunacağı Suriye’de dolaylı,Kürt Hareketiyle doğrudan müzakerelerin,
Masada doğrudan ya da dolaylı oturan birbirlerine karşı şaibeli, farklı yasa koyuculuk iddiasında, toplumsal ve siyasal koşullar çerçevesinde birbirlerine kapanmış, her biri kendinden memnun ve müstakil taraflarca yapılacak ve tarafların birbirine açılmaları esnasında aralarındaki sınırların ihlal edilmesiyle oluşan açılımda hem üretken,hem tehditkar ve korkutucu,hem de kırılgan nitelikte sürdürülecek olmasıdır.
Müzakare sürecinin ürettiklerinin ne uluslararası ne de ulusal alanda yaptırımı garantiye alan yasallığı kapsamayacak olması da türlü gerginliğin oluşma nedenidir -ama,
Barış müzakerelerini kolaylaştırmak ve masaya doğrudan ya da dolaylı olarak oturan tarafların edimleri ve ederlerinin uluslararası sistem ağlarına yansımasını sağlamak üzere Cenevre Konvansiyonu genişletilmiş ve üçüncü tarafın marifetiyle şaibe tarafların biri üzerine kondurulurken, başka ülkelerin bu kararı tanımasıyla da sürecin uluslararası sistem ağlarına yansıması ve yasallaşmasının yolu açılacaktır.

*
ABD;Orta Doğu’da İsrail’in güvenliğini merkeze alıp, Filistin ile yeni bir barış sürecinin başlamasında İsrail’den istenebilecek bir tavize karşılık, İsrail’e güçlü bir teşvik oluşturmayı teminen,
İsrail-Filistin barış görüşmeleri önündeki alanda tüm engellerin adım-adım ortadan kaldırılması planına Rusya da katılmıştır.
O yüzden Türkiye’de PKK etnikçi terör örgütü çekiliyor,hareket giderek Kürt ve Kürdistan Sorununa evriliyor- ondan önce,Irak’ta Kürdistan ulus devletinin inşası olanca hızıyla devam ediyor.
Öte yanda Federal Suriye oluşumunun alt yapısı oluşturuluyor -işte, muhalifler arasında uluslararası tehdite dönüşen bütün radikal unsurlar,radikal unsurların destekçilerinin saf dışı edilmeleri süreci başlamış,uluslararası bir konferans ardından Esad hükümeti ile muhalefetin müzakerelerde iç savaşı sona erdirmesi sürecine gidiliyor.

*
Türkiye Eşbaşkan Erdoğan ile konusu biri Federal Suriye’nin oluşturulması ,diğeri Kürt ve Kürdistan sorunlarının çözümü olan iki müzakereye yürürken,Irak’ta Kürdistan ulus devleti bağımsızlık ilanına gün sayıyor.
Türk Devrimi önderi Atatürk’ün “Türk milleti şuurla ve bunca bin senelerin açtığı devasız yaraları acele tedavi etmek ıstırabiyle, hakikat denilen cevheri bulmuş olduğuna inanarak, uzun adımlarla kurtuluş aramaya karar vermiştir. Bunun önüne sed çekmek isteyeceklerin âkıbeti Türkün kuvvetli ayakları altında ezilmektir” ifadesine -gel de inanma!

16.5.2013


Yazıları posta kutunda oku