“Asarız,keseriz” demekle bir noktaya varılamıyor…

NECDET BULUZ

 

                                            Suriye’deki iç çatışmalar iki yıldan fazladır sürüyor. İç çatışmalarla birlikte Türkiye-Suriye ilişkileri de kopacak kadar gerilmiş bulunuyor. Komşu ülke ile olan ilişkilerimiz de her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Reyhanlı’daki kanlı saldırı sonrası Suriye el Muhaberat’ını suçlayan Başbakan Erdoğan “Bunun hesabını soracak gücümüz var,misliyle ödeteceğiz” demiştir.

                                              Daha önce de Suriye’de bir uçağımız düşürülmüştü. Yine Başbakan ve ardından Dışişleri Bakanımız açıklama üstüne açıklamada bulundular ve “Sabrımızı taşırmasınlar, gereğini yaparız” açıklamalarında bulunmuşlardı.

                                               HEP HESAP SORACAĞIZ AMA…

                                               Cilvegöz sınır kapısında yine bomba yüklü bir araç patlatılmış, ölen ve yaralanan olmuştu. Bunun da Suriye tarafından yapıldığını iddia eden Başbakan ve Dışişleri Bakanımız “Esad’ın sonu geldi, bunun hesabını verecektir. Artık sabrımız sınırdadır” demişlerdi.

                                                 İki yılı geride bırakan Suriye’deki iç çatışmalarda sınır boylarımızdan topraklarımıza mermi ve bomba parçaları düştüğünde de yine bizim Başbakanımız ile Dışişleri Bakanımız ard arda açıklamalar yapıp “Kardeş kanı akıtanlardan bunun hesabını soracağız” tehditlerini savurmuşlardı.

                                                     Bir ara Kuzey Irak Peşmergebaşı Barzani ile de sıkıntılıydık. Bizimkiler Barzani için de “Sabrımızın sonu var, bizi test etmeye kalkma” demişlerdi. Bugün Barzani’nin ayaklarının altına kırmızı halılar sererek karşılıyorlar.

                                                     Askerimizin başına çuval geçirdiler sessiz kaldınız. Uçağımızı düşürdüler kim vurduya gitti. Mavi Marmara gemimizi bastılar, 9 kişiyi öldürdüler “asarız, keseriz” dediniz ölen öldüğü ile kaldı. Suriye’ye karşı hemen hergün “Sabrımızı denemesinler” diyorsunuz, iki yıldır bunu dinliyoruz. Savaş yanlısı değiliz ama söylenenlere bakılırsa mangalda kül bırakmıyoruz. Ya bir şey söyleniyorsa bu söylenen yerine getirilir, ya da susulur. Söyleyip, söyleyip bir şey yapmadığın zaman yalama olursun, seni de hiç kimse ciddiye almaz. Bizi yönetenler ne acıdır ki bugün Türkiye’yi bu noktaya getirmişlerdir.

                                                            “ŞAMAR OĞLANI”NA DÖNDÜK

                                                    Bir ülke kendisine yapılan bir saldırıya anında yanıt vermez ise birkaç denemeden sonra hiç kimse kusura bakmasın ama “şamar oğlanı” olur. Bugün, İsrail kim olursa olsun, nereden gelirse gelsin güvenliğine yönelik bir saldırı ya da saldırı planına anında yanıt vermiyor mu? Hem de misli ile veriyor. İşin kuralı buysa, oyunu da kuralına göre oynamak gerekiyor. Ya yapacaksın, ya da susacaksın.

                                                   Bakın, artık Suriye bizi ciddiye bile almıyor. Yapılan açıklamalarda da adeta Başbakan ile alay ediliyor. Reyhanlı’daki olay ile ilgili olarak açıklama yapan Suriye Başbakan Yardımcısı Kadri Cemil, Türkiye2nin içten zayıfladığını, Suriye ile de savaşacak durumda olmadığını söylüyor. Türkiye’nin 30 yıldır kendi içinde savaş verdiğini, çok yakında da Türkiye’de etnik gerginlikler benzeri yeni iç savaşlar çıkacağını söylüyor.

                                                        BAZI GERÇEKLERİ GÖREBİLMEK

                                                            Bugün Türkiye, “En kısa zamanda gidecek” gözü ile bakılan Suriye rejimi tarafından böyle görülüyor ve tanımlanıyorsa bunun da sorumlusu Başbakan Erdoğan ve tayfasından başkası değildir. Seçkin komutanları cezaevlerinde olan, ordusunun çökertilme noktasına getirilen Türkiye’nin yıkılmak üzere olan bir rejim tarafından böylesine tanımlanması hiç kuşkusuz kanımıza dokunuyor. Ama açıklamalarda doğruluk payı da var. Türkiye’yi parçalara bölme planları, insanları kamplara ayırma çalışmaları demek ki dışarıdaki ülkelerde bizden daha iyi görülebiliyor. Bizi yönetenler hala bu gerçekleri görmemekte israr ediyorlar.

                                                 Başbakan olsun, Dışişleri Bakanı olsun, yaptıkları “Asarız, keseriz” açıklamaları ile iç politikaya oynuyorlar. Kamuoyunun gazını almaya çalışıyorlar. Ama, görebildiğimiz kadarı ile artık kamuoyu da yapılan bu açıklamaları inandırıcı bulmuyor. Yazımızın başında da değindiğimiz gibi, savaş yanlısı değiliz. Ancak, “arsız keseriz” demekle de bir noktaya varılamıyor. Ya ağzından çıkan sözlerin arkasında duracaksın, ya da arkasında duramayacağın, yapamayacağın sözleri söylemeyeceksin, susmasını bileceksin. Yoksa, bugün yaşadığımız gibi adamı “şamar Oğlanı”na döndürürler.

e.mail: necdetes@mynet.com

 

 

 

 

Oktay Ekşi