Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu’nda görüşülen Türkiye Siyasi Denetim Raporu, 23 Nisan’da oylanarak kabul edilmiştir.
Rapor’da, “PKK terörizmi” yerine “PKK ile çatışma”, “Türk” yerine “Türkiye vatandaşları” ifadeleri kullanılmıştır.
Avrupa Konseyi (Council of Europe–Conseil de l’Europe) 1949 yılında insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmak amacıyla Avrupa çapında kurulmuş hükümetlerarası bir kuruluştur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Avrupa Konseyi’ne bağlıdır. Konsey’in Belarus, Kazakistan, Kosova ve Vatikan dışında 47 üyesi vardır. Türkiye Avrupa Konseyi kurucu üyesi olup, Konsey’e 9 Ağustos 1949 tarihinde katılmıştır.
Avrupa Konseyi’ni Avrupa Birliği ya da Avrupa Parlamentosu ile karıştırmamak gerekir. Çünkü geçen hafta Ruhat Mengi, Avrupa Konseyi’nde oylanan rapordan söz ederken, Avrupa Konseyi yerine Avrupa Birliği ifadesini kullanmıştır.
Avrupa Konseyi PKK terörizmi yerine PKK ile çatışma dese de, Avrupa Parlamentosu’nda 18 Nisan 2013 tarihinde kabul edilen 2012 Türkiye İlerleme Raporu görüşmelerinde PKK’nın “terör örgütü” olduğuna ilişkin ifadelerin rapordan çıkartılmasını içeren maddeler reddedilmiş idi.
AKPM’de BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü‘nün verdiği, “Kürt sorunu ve PKK terörizmi 40 binden fazla kişinin ölümüne neden oldu” ifadesinin “Türkiye’deki Kürt sorunu ve Türk devletiyle PKK arasındaki çatışma 40 binden fazla kişinin ölümüne neden oldu” şeklinde değiştirilmesini içeren önerge kabul edilmiştir.
İzleme komitesinin verdiği ve genel kurulda kabul edilen önergeye göre de raporda PKK’lılardan “PKK aktivisti” (PKK activists) olarak söz edilmiştir.
Aktivist, (Batı dillerinde militan) herhangi bir alanda “aktif” olan, sadece söz söylemeyen, fiilen bir şeyler yapan kişidir. Sosyal ya da politik aktivist, yasalar çerçevesinde eylem yapar.
Aktivisti teröristten ayıran en önemli fark, teröristin yasa dışı eylem yapmasıdır. Diğer bir deyişle terörist, ulusal ve de uluslararası hukukun suç saydığı fiilleri işler.
Avrupa Konseyi eğer aktivist diyerek, PKK’yı terörist saymaktan vazgeçiyor ise, Avrupa Konseyi üyesi 47 ülkede yasalar çerçevesinde adam öldürmek, insanları kaçırmak, taşıtlara molotof kokteyli atarak masum insanları yakmak, çocuk, bebek, kadın demeden köy basıp insanları öldürmek, okul yakmak, acaba bir aktivist eylem mi oluyor?
Önergeye oy veren parlamenterlerin ülkelerinde böyle hareket edenlere acaba aktivist mi deniyor yoksa terörist mi?
Avrupa Konseyi, PKK’ya yasal bir kılıf uydurarak PKK’yı artık “siyasal muhatap” almak istiyor.
Tıpkı Güney Afrika örneğinde olduğu gibi.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde görüşülen rapor; 142 evet, 35 hayır ve 6 çekimser oyla Genel Kurul’da kabul edilmiştir. Rapor’daki “Ülkenin gelecekteki demokratik sistem ve meclis şeklini Türk kurumları ve Türk halkı belirler” ifadesi ise yine Kürkçü’nün verdiği önergenin kabul edilmesiyle “Türkiye vatandaşları ve kurumları” olarak değiştirilmiştir.
Basına yansıyan bilgilere göre AKP milletvekilleri Mevlüt Çavuşoğlu, Şaban Dişli, Tülin Erkal Kara, Pelin Gündeş Bakır, Burhan Kayatürk ve Ahmet Türkeş hayır oyu kullanmıştır. AKP Milletvekili Nursuna Memecan ve CHP Milletvekili Haluk Koç ise çekimser kalmışlardır.
PKK, kendini terör listesinden çıkarmak amacıyla Batı dünyasında büyük bir çaba içine girmiştir.
Terör, (Fransızca terreur) siyasal, dinsel ve ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla sivillere, kamu kurumlarına ve çalışanlarına yönelik baskı, yıldırma ve her türlü şiddet içeren fiildir.
Terör uygulayan organize gruplara “terör örgütü”, terör uygulayan şahıslara ise “terörist” denir.
Boston’daki patlamalara yol açan Çeçen iki kardeş, aktivist değil, teröristtir.
Bunlara siz aktivist dendiğine şahit oldunuz mu? PKK’lılar aktivist ise, o zaman El Kaide’liler de terörist değil aktivisttir.
Teröristin Latince anlamı korkudan titremedir. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde, “yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş” olarak tanımlanmıştır.
PKK’lılar , AKPM tarafından “aktivist” olarak tanımlansa da, Batılı kurumlarda ve Batılı ülkelerde PKK terörist bir örgüt olarak kabul edilmektedir.
NATO, 19 Aralık 2005 tarihinde PKK’yı terörist örgüt olarak listeye almış ve NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer Ankara’yı ziyaretinde PKK’yı terör örgütü olarak tanımlamıştır. , )
Avrupa Birliği, 2012 Yılı İlerleme Raporu’nda “AB’nin terör örgütleri listesinde bulunan PKK’nın terör saldırılarında ciddi bir artış olmuştur” tespitinde bulunmuştur.
Rapor’un 53’ncü maddesinde yer alan “AB, terör örgütleri listesinde yer alan PKK ve diğer tüm terör örgütlerinin devam eden terörist şiddeti en güçlü ifadelerle kınadığını yineler” (Reiterates its condemnation, in the strongest terms, of the terrorist violence committed by the PKK, which is on the EU list of terrorist organisations) cümlesindeki “devam eden” ibaresi çözüm süreci dikkate alınarak çıkarılmış, fakat PKK terör örgütü olarak kabul edilmiştir.
Avrupa Birliği Konseyi 26 Haziran 2012 tarihinde yeniden düzenlediği terör örgütleri listesine PKK’yı 15’nci sıradan terör örgütü olarak belirlemiştir. (Council Decision 2012/333/CFSP of 25 June 2012, Official Journal L 165 , 26/06/2012 P. 0072 – 0074, )
ABD 28 Eylül 2012 tarihinde PKK’yı, 10 Ağustos 1997 tarihinde almış olduğu listede yabancı terör örgütleri arasında yeniden saymıştır. ()
Benzer şekilde Kanada’nın terör örgütleri listesinde de PKK vardır. (
Avustralya 17 Aralık 2005 tarihinde listeye aldığı PKK’yı, 28 Eylül 2007, 8 Eylül 2007, 8 Eylül 2009 ve 18 Ağustos 2012 tarihlerinde yenilediği listede terör örgütü olarak tanımlamıştır. )
Mehmet Barlas, geçen hafta NTV’de Sırrı Süreyya Önder ile yaptığı programda Önder’e PKK’nın terörist bir örgüt olduğunu kabul ettirememiştir.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Avrupa Konseyi’nin PKK’yı terörist olarak tanımlamaktan vazgeçmediğini” söylerken haklı olabilir ama, bu gidişle PKK yakında Batılı müttefiklerimiz tarafından listeden çıkarılırsa, hiç şaşmayalım.
Mardin Milletvekili Ahmet Türk, Avrupa Parlamentosu’nda Filistin Kurtuluş Örgütü’nü örnek göstererek, AB’nin Kürt mücadelesini terörist hareket olarak görmesini eleştirmiş ve “PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkarılması gerektiği” mesajını vermiştir.
Türk’ün bu açıklamayı yapmasının sebebi, Avrupa Parlamento’su Genel Kurulu’nda görüşülen Türkiye raporunda, çözüm sürecine destek verilirken PKK’nın terör örgütü olduğunun vurgulanmış olmasıdır.
Terörist vurgusu yapılmasını haksızlık olarak nitelendiren Türk, “Dünyadaki pek çok örgüt Avrupa tarafından geçmişte terörist ilan edilmişti ancak bugün demokratik zeminde siyaset yapar duruma geldiler. Filistin Kurtuluş Örgütü gibi” demiştir.
Nitekim Yalçın Doğan 26 Nisan’da PKK’yı “siyasal bir örgüt” olarak tanımlamıştır.
Murat Karayılan’ın “8 Mayıs’ta çekiliyoruz” açıklamasında üzerinde durduğu en önemli konu, Öcalan’a özgürlük talebidir.
Hükümet bugüne kadar yapılan açıklamalarda Öcalan’ın serbest kalmasına net bir tavır almıştır. Ama bundan sonrası için acaba nasıl bir tavır takınacaktır?
Eskişehir’e gelen Akıllı Adamlara (wise men) şehit İsmail Tetik’in ablası Mehtap Karataş şunları söylemiştir: “ Kesinlikle Öcalan Türkiye içinde kalmasın. Kanımız yerde kalmasın. İçerden çıkacaksa da o bizim kardeşimizin kanını aldı, Türkiye bayrağı altında asla durmasın.”
Aslında Türkiye’de kamu oyunun büyük bir kesimi bu düşüncededir. Ama bir senaryo da şöyledir: PKK terör örgütleri listesinden çıkarılacak, Öcalan af edildikten sonra sivilleşen PKK’nın başına geçerek TBMM’ne girecek.
Bu bir hayaldir diyenlere Güney Afrika’yı ve Nelson Mandela’yı hatırlatmak isterim.
Nelson Rolihlahla Mandela, Güney Afrika’lı Anti Apartheid aktivistidir. Aktivisttir, çünkü onbinlerce kişinin öldürülmesine yol açan eylemleri organize etmememiştir.
1962’de tutuklanarak, hükümeti devirmek için komplo kurmak ve sabotaj etmekten dolayı ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştır.
27 yıl sonra hapishaneden çıkmış, önce ANC başkanı, daha sonra Devlet Başkanı olmuştur.
1993 yılında Nobel Barış Ödülünü almıştır. ABD Başkanlığı Özgürlük Madalyası ve Sovyet Lenin Nişanı da dahil olmak üzere 250’nin üzerinde ödül kazanmıştır.
1992 yılında Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’nü reddetmiştir ama ABD’nin Houston Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Türk kökenli bir Enstitüsü’nün 2010 Barış Ödülünü 27 Ocak 2011 tarihinde almıştır.
Geçen haftaki yazımda “Acaba PKK’nın AB terör örgütü listesinden çıkarılması Türkiye’nin gündemine yakında girer mi?” demiştim. Bir hafta geçmeden dediğim çıktı: “Eğer PKK terör örgütü değil de demokratik bir kitle örgütü olarak Türkiye’de tanınır ya da Avrupa Parlamentosu bu yönde bir karar alırsa, (tıpkı sözde Ermeni soykırımının Türkiye tarafından tanınmasını isteyen 4 kararında olduğu gibi) Abdullah Öcalan’ın durumu da Melson Mandela gibi mi olur?”
BDP de benzer bir isteği gündeme getiriyor, uluslararası kuruluşların ve Batılı devletlerin PKK’yı terör örgütü olarak tanımlamasından vazgeçmesini istiyor.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde bu yönde önergeyi veren BDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü’dür.
Kürkçü, 27 Mart 1972’de Ünye’deki NATO üssündeki yabancı görevlileri kaçıran grup içinde yer almıştır. Kızıldere’de 30 Mart 1972 günü yapılan operasyonda samanlığa kaçan ve saklanan Ertuğrul Kürkçü dışında evdekilerin tümü öldürülmüştür.
Bunlar arasında SBF’de birinci sınıfta yakın arkadaş olduğum, ama sonra bizden ayrılan Sabahattin Kurt da vardı.
Merak ettiğim konu şudur: Kürkçü tek başına önerge vererek PKK’yı terörist örgüt, PKK’lıları da terörist olmaktan çıkarırken, AKPM üyesi diğer 11 üye ne yapmıştır?
Sadece oylamaya katılıp hayır oyu mu verdiler yoksa PKK’lıları demokrasi havarisi “aktivist” yapan önergenin çıkmaması için çaba mı gösterdiler?
Eğer bir kişi AKPM’de tüm Batılı kuruluş ve ülkelerin terör örgütü olarak tanıdığı PKK’nın aktivist örgüt olarak tanımlanmasını sağlamış ise, ben bu konuda tek bir söz söyleyebilirim: Sözün bittiği yer! Ne demiş şair:
Ne söylememi bekliyorsun?
Beni anlamaksa niyetin,
Boşuna uğraşma,
Sen ben değilsin.