Avrupa Konseyi Parlemanterler Meclisi kararının düşündürdükleri
Onur Öymen, Emekll Büyük Elçi
PKK’ya devlet statüsü
Emekli Büyükelçi Onur Öymen, teröristlere aktivist denilmesini öngören Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi raporunu eleştirdi. Öymen, bu kararla PKK’nın terör örgütü olmaktan çıkarılarak savaşan taraf kabul edildiğini ve Cenevre Sözleşmesi’ne tabi olacağını açıkladı:
„Dün Avrupa Konseyi Parlemanterler Meclisi’nin Türkiye ile ilgili olarak Kabul ettiği rapor hakkında çeşitli gazete ve televizyonlara verdiğim demeçlerde özetle şunları söyledim:
Avrupa Konseyi Parlemanterler Meclisinin Türkiye’yle ilgili raporunun oylanmasından önce Türk Delegasyonun bir üyesi olan Ertuğrul Kürkçü’nin verdiği değişiklik önergeleri Türk delegasyonunun karşı oylarına rağmen çoğunluğun oylarıyla kabul edilmiştir. Bu değişikliklerle rapordaki PKK terör örgütü mensupları ifadesi çıkartılmış, bunlara aktivist denilmiş, “Kürt sorunu ve PKK terörizmi 40 binden fazla kişinin ölümüne sebep oldu” sözleri çıkartılmış, onun yerine “Tükiye’deki Kürt sorunu ve Türk devleti ile PKK arasındaki çatışma 40 binden fazla kişinin ölümüne sebep oldu” şeklinde bir ifade konulmuştur.. Türk halkı sözü de metinden çıkartılmış, onun yerine “Türkiye vatandaşları” sözü eklenmiştir.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, Türkiye’de İmralı ile müzakere süreci başlatıldığı andan itibaren bu gibi olumsuz gelişmeleri beklemek lazımdı. Çünkü siz hükümet olarak bir terör örgütünü muhatap alırsanız, devlet görevlileriniz aracılığıyla onlarla görüşmelere başlarsanız ondan sonra yabancılardan daha farklı bir tutum beklemeniz zor olur.. Başta yapılan hatanın sonuçlarıdır bunlar. İşin bir tarafı budur.
İkinci tarafı şudur: maalesef artık bu mesele uluslararası bir hale getirilmiştir. Türkiye’de terörle mücadele yerine, şimdi terörist bile denilmeyen silahlı gruplarla müzakeresi gündemdedir ve yabancılar da bu konuda kendilerini söz sahibi hissetmeye başlamışlardır.
Üçüncü tarafı şu: Görüyoruz ki yalnız terör örgütünün beklentileri doğrultusundaki bazı ifadeleri benimsemekle kalmıyorlar, aynı zamanda Türkiye’deki tartışmalara da taraf oluyorlar. Bu karara bakacak olursak artık yabancılar da,Türk halkı dememizi istemiyorlar, BDP’lilerin beklentisi doğrultusunda “Türkiye vatandaşları” diyorlar bu konuda tavır alıyorlar. Bunlar son derece kaygı verici şeylerdir.
Kuşkusuz bu karara verilen oy sadece bu rahatsızlık verici değişiklerle ilgili değildir. Tasarının tamamı oylanmıştır. Tasarının tamamına baktığınız zaman orada hepimizin paylaştığı görüşler de var. Türkiye’de insan hakları ihlalleri konusunda, demokrasi konusunda, basın özgürlüğü konusunda, yargı bağımsızlığı konusunda bizim de paylaştığımız eleştiriler var. Bunları gözardı etmek kabil değil. Tasarıda sizin benimseyebileceğiniz bir çok unsur varsa ve aynı zamanda da ona sizin kabul edemeyeceğiniz bazı ilaveler yapılmışsa o zaman siz o ilaveler oylanırken olumsuz oy verirsiniz ve tasarının tümüne olumlu oy verdikten sonra da bir oy açıklaması yaparak tutumunuzu belirtirsiniz. Sayın Deniz Baykal da bunu yapmıştır. Hem bu terör ile ilgili değişiklik önerilerine olumsuz oy verip, tepki göstermiştir hem de tasarının tamamına oy verdikten sonra oy açıklaması yapmıştır. Bu tasarıda yer alan yukarıda belirttiğimiz değişiklikleri kesinlikle kabul etmediğini açıklamıştır.
Bİr dikkat çekici unsur da şudu: maalesef orada iktidar partisi ve anamuhalefet partisi milletvekillerinin bu değişiklik önerilerine karşı oy kullanmaları Avrupa Konseyi Parlemanterler Meclisi’nin çoğunluğu tarafından dikkate alınmamış, çoğunluk küçük, radikal ve terör örgütünü öteden beri desteklediği bilinen bir partinin temsilcisinin önerilerini büyük oy farkı ile kabul etmiştir. Bu da son dereec düşündürücüdür. Öyle anlaşılıyor ki, iktidar partisi mensuplarının bir taraftan Türkiye’de PKK’yla görüşmeleri sürdürürken bir taraftan da onları terörist saymaya devam etiklerini ilan etmeleri inandırıcı olmamıştır. Neticede ortaya çıkan tablo son derece kaygı vericidir. Dışişleri Bakanının kararı küçümseyen sözleri biraz karanlıkta ıslık çalmaya benziyor.
Bundan sonra bu karar bir bir emsal oluşturabilir. Arkadan Avrupa Parlamentosu buna benzer kararlar alabilir. Daha sonra, şimdiye kadar PKK’yı terör örgütü sayan Avrupa Birliği Komisyonu bu örgütü terör örgütleri listesinden çıkartabilir. Bir süre sonra belki ABD de bunu yapabilir. Yani siz yıllardan beri büyük çabalar sarfederek binbir güçlükle terör örgütleri listesine sokturduğumuz PKK’yı izlediğiniz yanlış politikalarla bu listeden çıkartmalarına fırsat verecek bir yola girmiş oldunuz. İleride uzlaşamadığınız takdirde yeniden terörist saldırılar olursa bir kere daha PKK’yı terör örgütleri listesine kolay kolay sokturamazsınız.
Bence İmralı görüşmelerinin ne kadar yanlış olduğunun somut sonuçları ortaya çıkmaya başlamıştır. Benim beklentim meclisteki siyasi partilerin, özellikle ana muhalefet partisinin açıkça ortaya çıkıp bu sürecin ne kadar yanlış olduğunu, silah zoruyla siyasi çözüm dayatmaya, anayasa değişikliği yaptırmaya çalışan bir terör örgütü ile müzakere edilemeyeceğini, mücadele edileceğini açıkça ilan etmeleridir.
Saygılar, sevgiler.“
Bir yanıt yazın