Borç bombaları ne zaman patlayacak?
Gelişmiş ülkelerden Amerika, Almanya, İngiltere, Japonya’nın borçlanması diğer ülkelerin borçlanmasına benzemiyor.
Bu ülkeler para basarak borçlanıyorlar.
Öncelikle şunu söylemeliyim, para basmak demek, bastığınız para kadar borçlanmanız demektir.
Eğer bastığınız para kadar mal ve hizmet üretirseniz, bastığınız para tedavülde (dolaşımda) olmaya devam eder.
Bastığınız para mal ve hizmetten fazlaysa, şişkinlik yani enflasyon yaratır.
Emperyalist ülkeler bastıkları fazla parayı, sömürge ülkelere satarlar. Ya da ülkemizde olduğu gibi, sıcak parayla borsaya girerler ve %26 kar alıp, (2012) çıkarlar. (70 milyar dolar)
Amerika ve Almanya gibi ülkeler, bastıkları bu paralarla, gelip, ülkemizdeki özelleştirmelerden, banka, elektrik üretim santralleri, dağıtım sistemleri, demir yolları ulaşımı, işletmeler ve buna benzer değerleri satın alırlar.
Yüz de yüz yabancı sermayeli Türk şirketi (nasılsa!) dedikleri bunlardır. Bir de, fabrika, ya da işletmenin önüne kocaman bir Türk Bayrağı astınız mı, olur biter.
Aslında satın alınanlar, bu fabrika ve işletmeler değil, onların pazarlarıdır. Onların müşterileridir.
Yani basılan tuvalet kâğıtları ile ülkemizden alınan, ulusal pazarlarımızdır.
Emperyalist ülkelerde basılan bu paraların, sömürge ülkelerde ne kadar çoğu reel paraya dönüşerek, geri emperyalist ülkeye dönerse, o kadar iyidir.
Çünkü paranın basıldığı yerde, yani gerçek borçlanmanın olduğu yerde, şişkinliğe sebep olmaz.
Ancak bunu ila nihayet sürdüremezsiniz, çünkü sömürge ülkeler de, sınırlı bir pazara sahiptir.
Emperyalist ülkelerin krizlerden çıkamaması, bu bastıkları paralarda sınıra dayanmış olmalarıdır.
Bundan sonra basacakları her kâğıt, kedileri için gerçek borçtur.
Amerika’nın bu şekilde oluşmuş 17 trilyon dolar gerçek borcu vardır.
Gelelim, ülkemizde ki, özel sektörün önümüzdeki on ay içinde, ödemek durumunda olduğu, 150 milyar dolarlık acil ödemesine.
Bizde ki, özel sektör, özelleştirmelerden bir elektrik dağıtım ağı satın aldığında, kendisinin parası olmadığından, bankadan kredi alır.
Bu kadar büyük paralar bankada da olmadığı için, banka da dışarıdaki bir bankadan borç alır.
Özel sektör bankaya borcunu ödeyemeyince, içerdeki banka da dışardaki bankaya borcunu ödeyemez.
Banka dışarıdaki bankadan borç alırken devlet bu borçlara kefil oluyor.
Anlayacağınız, bu sektörler borcu ödeyemez durumdadırlar. Hiç şüpheniz olmasın bu borçları devletin sırtına yıkacaklardır.
Devlette vergiler ve yolu ile halka bu borçları bölüştürecektir.
Yani kazançların özelleştirilmesi, zararların bölüştürülmesi /sosyalize edilmesidir.
Şimdilerde, borçlu özel sektörün, çığırtkanlık yaparak, devleti borçlu göstermesi, bundandır.
Devletin borcu devede kulaktır. Ama onların borçları devletin borcu olduğu için işimiz zordur.
Anlayacağınız, hem devletin malların sattık, üste de borçlu çıktık.
Hani bedava versek daha iyidir diyenler vardı ya, onların dediği oluyor, bir de üste para veriyoruz.
Çözüm; milli hükümet, program ve ürettiğin ve kazandığın kadar harcamak.